Moral etkinliği, Ş. İsyan Tolhildana Pirsûsê şahsında ölümsüzleşen ve katledilen tüm LGBTİ+’lar için yapılan saygı duruşuyla başladı. Etkinliğe Komünist Kadın Örgütü, Kadın Komünarlar Birliği, MKP, DKP/Birlik Kadın Komünarlar, Ermeni Toplumsal Meclisi ve Nubar Ozanyan Ermeni Taburu da katılım sağladı.
Türkiye ve T. Kürdistanı’nda gerçekleştirilmek istenen Onur Yürüyüşlerine getirilen yasaklara ve 530’un üzerinde LGBTİ+ aktivistin gözaltına alınmasına dikkat çekilen etkinlikte faşizmin ve heteroseksizmin yenileceği vurgusu yapıldı. Direnen tüm LGBTİ+’lar selamlandı. Açılış konuşması ve saygı duruşunun ardından etkinlik için yazılan ortak metin okundu. Stonewall direnişinin tarihine dikkat çekerek başlayan metinde “Tam da bütün dünyada ezilen halkların ve işçi sınıfının hakları ve özgürlüğü için ayakta olduğu ve örgütlendiği yıllarda, 1969’da bugün, polis Newyork’ta bulunan ve popüler bir queer bar olan Stonewall Inn’e baskın düzenledi. Emperyalist devletin özüne yaraşır biçimde yürüttüğü ‘toplumu temizleme ve ıslah’ çalışmaları kapsamında özellikle yoksul yoksul ve göçmen seks işçisi transların ve eşcinsellerin toplanma yerlerine yönelik bu saldırılar oldukça yaygındı. Ancak 28 Haziran 1969 günü eşcinseller ve translar bu duruma ‘Artık yeter!’ diyerek isyanla cevap verdiler” denildi.
LGBTİ+ özgürlük mücadelesinin 1865’lerde başladığına dikkat çekilen metin Gezi İsyanı boyunca LGBTİ+ların rolüne dikkat çekilen konuşmada “Türkiye ve Bakur Kürdistanı’nda 30 yılı aşkındır aktif sokak eylemleri, işgaller ve direnişlerde yerini alan LGBTİ+ hareketinin yanında devrimci örgütler içerisindeki heteroseksist kuşatmaya rağmen bu örgütlerdeki kadınlarla dayanışarak LGBTİ+lar Türkiye ve Bakur Kürdistanı’nda devrimin ilerleyişinde yerlerini almaktalar. 8 Martlar, Newrozlar, 1 Mayıslar ve Onur Haftaları düşmanın her türlü saldırıları ve heteroseksizmin kuşatmalarına rağmen birlik, mücadele ve dayanışmanın örnekleriyle kazanılmaktadır” denildi.
Bugün pek çok muhafazakar ve liberal çevrenini ikili cinsiyet sistemi dışında kalan cinsiyet kimliklerini ve cinsel yönelimleri yeni bir şeymiş gibi pazarlamaya çalıştığına dikkat çeken konuşmada “Pembe piyasanın esas korkusu, bizler için birer devrim okulunun birer dersi okulun demokratik mücadeleler sonucu edindiğimiz kazanımların devrimle buluşmasıdır. Bu nedenle de kazanımlarımızı kendi sistemlerine entegre etmeye çalışmaktalar. Ancak tüm dünyada her geçen yeniden ispatlandığı üzere biz LGBTİ+ların kurtuluşu ve özgürleşmesi tıpkı tüm işçi sınıfı ve ezilen halklarda olduğu gibi sistem içinde mümkün değildir. Bu anlamıyla emperyalizmin ve kapitalizmin bütün deformasyonuna rağmen devrim okulunda edindiğimiz tarihsel kazanımların devrimle buluşması için elimizden gelenin fazlasını yapmalıyız” denildi. Konuşma Hint, Yunan, Amerika ve Ortadoğu kültürel tarihlerinin cinsiyetsiz anlatılarla dolu olduğuna dikkat çekilerek devam etti. Devletin ve sömürgeciliğin güçlenmesiyle iktidarın sadece kendi topraklarında değil sömürgeleştirdiği yerlerde de sömürüyü sistematik hale getirmek için bu farklılıklara saldırdığı belirtilen konuşmada “Sömürgeciler için kadınlar sadece hammadde kölelerinin üreticileriydi, erkekler ise sadece sömürülebilir bir emek kaynağıydı. İktidar, cinselliği heteroseksüel üremeyle sınırlayarak halkı kontrol etmesi daha kolay nesneler haline getirdi” denildi. Sistem tarafından dayatılan kategorizasyonun LGBTİ+ hareketi tarafından LGBTİ+ların lehine çevrildiğine dikkat çekildi.
Kadınların ve LGBTİ+’ların karşılaştıkları şiddet mekanizmaları farklılaşsa da bu mekanizmaların ayrılmaz biçimde iç içe olduğu belirtilen konuşmada “Bu anlamıyla queer özgürlük mücadelesi, kadın özgürlük mücadelesine yönelik bir saldırı değildir. Kaçınılmaz olarak ataerkillikle ve onun özünü oluşturan özel mülkiyetçilikle mücadele etmektedir. Her ikisi de özel mülkiyetçi ataerkil sistemin alt ve üst yapılarına meydan okuyan daha büyük bir mücadelenin parçasıdırlar” denildi.
Kürtçe, Türkçe ve İngilizce olarak yapılan konuşma “Ellerimizi işçi sınıfının ve ezilen halkların silahları etrafında birleştirerek erkek devleti yıkacağız. Ataerkil tarih anlatısını kıracak, özel mülkiyeti ve kadını ezilen cins konumuna getiren bu sistemi yok edeceğiz. Ataerkil ve heteroseksist şiddetin garantisi olan kurumlarını devrimci şiddetle paramparça edeceğiz. Bugün burada bir araya gelişimiz kadın ve queer direnişinin kadim birliğine işaret etmektedir. LGBTİ+ mücadelesinin tüm biçimleriyle, tarihin akışını burada ve hemen şimdi değiştirelim. Yaşasın Onur Mücadelemiz! Yaşasın Kadınların ve LGBTİ+ların Mücadele Birliği! Yaşasın Halk Savaşı!” şeklinde sona erdi.
Ortak metnin okunmasının ardından örgütlerden gelen mesajlar okundu. MKP’li kadınların Kürtçe olarak gönderdikleri mesajda “Onur Haftası vesilesiyle düzenlediğiniz bu etkinliği coşkuyla selamlıyor ve Onur Haftasını kutluyoruz. Bugün LGBTİ+ hareketi kendisini mücadeleyle büyütüyor. Bu mücadelenin bir örneği de tartışmasız Onur Haftasıdır. Onur Haftası kendi tarihini oluşturdu ve burada mücadelenin sembolü oldu. Ve LGBTİ+ hareketinin direnişi bir isyan çağrısı olmayı sürdürüyor. Eğer bugün heteroseksizmin ve erkek egemen sistemin saldırıları artıyorsa LGBTİ+’ların ve kadınların özgürlük mücadeleleri de kararlı biçimde gelişiyor ve büyüyor. Onur Haftasının bu sene daha örgütlü, daha güçlü ve daha fazla birlik içinde bir mücadelenin vesilesi olacağına olan inancımızla bütün LGBTİ+’ların Onur Haftasını kutluyoruz. Yaşasın Onur Haftası! Yaşasın LGBTİ+ Mücadelesi!” denildi.
Kadın Komünarlar Birliği tarafından gönderilen mesajda ise Onur Haftasının tarihine değinilerek “LGBTİ+ mücadelesini kızkardeşlik ve feminist isyanımızla selamlıyoruz” denildi. “Özellikle AKP-MHP faşizmi neo-liberal muhafazakar politikalarıyla iktidar sözcülerinin dillerinden düşmeyen cinsiyetçi söylemlerle kadınlar ve LGBTİ+’lar açık hedef haline getirilmek isteniyor. Erkek egemen iktidar yasaları, yasakları ve savaşlarıyla kadın ve LGBTİ+ direnişini yoketmeye çalışıyor. AKP-MHP faşist iktidarı her fırsatta kadın kazanımlarına saldırmaktan geri durmamaktadır. LGBTİ+’lara karşı işlenen her türden nefret suçu, nefret suçları kapsamına dahi alınmayarak LGBTİ+ nefretini hem göstermekte hem de örgütlemektedir. Onur Haftası dolayısıyla Türkiye’nin çeşitli illerinde gerçekleşen Onur Yürüyüşlerine yapılan saldırı ve tahammülsüzlük bunun en açık göstergesidir” denilen mesajda artan saldırılar karşısında yükselen direnişlere de dikkat çekilerek “Kadınlar ve LGBTİ+’lar yaşam haklarına, kazanımlarına, bedenlerine yönelik artan saldırılara karşı kuşandıkları isyanla feminist direngenliği sokaklarda, barikatlarda, işyerlerinde, evlerde bulundukları her yerde yeniden büyütüyor. Bizler Kadın Komünarlar Birliği olarak tüm kadın ve LGBTİ+ları faşizmin ve patriyarkal kapitalizmin kadın ve LGBTİ+ düşmanı politikalarına karşı yükselen feminist isyanın yankılarıyla olduğumuz her alanda evde, sokakta, fabrikalarda erkek egemenliğine karşı mücadeleyi büyütmeye, artan saldırılara, erkek devlet şiddetine, nefret cinayetlerine karşı mor ve gökkuşağı bayrağını daha da yükseltmeye çağırıyoruz” denildi.
Komünist Kadın Örgütü adına yapılan konuşmada ise ezilen cinsel kimliklerin varlığının bu sistemin yarattığı bir sorun olduğuna dikkat çekilerek “Bu etkinliği düzenleyen yoldaşların cesaretini selamlıyoruz. Bulunduğumuz coğrafyada savaşırken ölümsüzleşen şehit İvana Hoffmann ve Şehit Okan Altınöz yoldaşlarımızı da bu etkinlik vesilesiyle buradan bir kez daha anıyoruz. Komünal toplumda insanlar cinsel kimliklerinden dolayı ezilmiyorlardı. Kadınlar ikinci cins konumunda değildiler. Kuracağımız komünist dünyada da LGBTİ’ler ve kadınlar ezilmeyecek ve insanlar arasında böyle bir ayrım olmayacak. Buna olan inancımızla etkinliğinizi bir kez daha selamlıyoruz” denildi.
Konuşmaların ardından gerçekleştirilen sinevizyon gösteriminde Leslie Feinberg ve Silvia Rivera gibi LGBTİ+ mücadele tarihinde önemli roller oynayan aktivistlerin konuşmalarının yanısıra dünyadan Onur Yürüyüşü görüntülerine yer verildi. Sinevizyon gösteriminin ardından halaylar ve danslarla moral etkinliği sona erdi.