Kültür&Sanat

Levent Üzümcü’yü yedirtmeyeceğiz!

Söz konusu toplumsa yaşamın derinlerine dokunan, insanların duygularını örgütleyen sanat olduğunda emir büyük yerden gelir. Ekseri “rejim değişikliklerinde!” verilir bu emirler. Muhalif olanın, halkın yanında kalanın, zulme ve saraylara ortak olmayanların ayağını denk alması için gözdağı namına verilir.  Ne var ki tarihi emir verenler değil, emre direnenler yazıyor. Sanatçı- oyuncu Levent Üzümcü’nün Şehir Tiyatroları’ndan yargısız infaz edilircesine ihraç edilmesini de tarih yazacaktır defterine; ama saraydan emir vereni yazmayacaktır.

TC devletinin sanat tarihi, siyasi tarihi gibi kara tablolarla doludur. Sanat ve sanatçılar tarihin her döneminde egemen sınıfların baskı ve zorbalıklarıyla karşılaşmıştır. Özü itibari ile faşist iktidarlarla uyuşmayan sanatın, muhalif, ilerici ve devrimci yönü budanmaya; faşist iktidarların hizmetine sunulmaya çabalanmıştır. Baskı ve zorbalığın yetmediği yerde egemen sınıf burjuvazi parayla satın almaya çalışmıştır, sanatı. Sanat ve sanatçılar her yönden egemen sınıflara biat etmeye zorlanmıştır.

Mevcut iktidar da diğer faşist iktidarlar gibi sanata hem ihtiyaç duyuyor, hem de sanatın gelişip-güçlenmesini engelliyor. Egemen olan güç, kendi ideolojisini egemen kıldığı gibi kültürünü de egemen kılmak ister. Sosyal ve kültürel yaşamı değiştirip dönüştürmede sanatın gücünü kullanır. Sanattan ve sanatçıdan çizilen çerçeve dışında hiçbir ürün istenmez. Ya “ucube” olur, ya “dokunan yanar”; ya tehdit edilir,  ya da aforoz. Sanat yaptırılmaz, önü tıkanarak engellenir.

1. Emperyalist Paylaşım Savaşı’na girerken İttihat ve Terakki Cemiyeti tüm şair, yazar ve edebiyatçıları toplar. Savaşı övücü eserler yapılmasını ister. Bu zorbalığa biat etmeyenler, eserlerini yayımlayacak yer bulamaz. 1925’lerde Kemalizm’in eseri olan Takrir-i Sükun’la Türkçülüğe dayalı ırkçı, şoven ve milliyetçi eserler dışında muhalif eserler yasaklanır. 1940-50’lerde aydın, şair ve yazarlar “komünist” denilerek yıllarca hapiste yatırılır. Nazım Hikmet “vatan haini” olurken Sabahattin Ali kafası taşla ezilerek katledilir. Bilinçli bir tercihtir bu. 12 Mart Darbesi’nden, 12 Eylül AFC’sine faşist iktidara ordunun el koyduğu dönemlerde demokrat, ilerici ve devrimci sanat ve sanatçılar, aydınlar, yazarlar işkencelerle, sürgünlerle uzun hapis cezalarıyla susturulmaya çalışıldı. Yetmedi, 1993 Madımak Katliamı’nda dir,i diri yakıldı. TC tarihinin her yılında Ermeni, Kürt, Alevi sanat ve sanatçıları, aydın ve yazarları faşizmin ilk hedefleri arasına yer aldı.

Aktarılan tarihsel dönemlerin ortak yanı faşist rejimin ne oluşturulması, sağlamlaştırılmasıdır. Kendi içinde rejimin kendini güçlendirmesidir. AKP de 13 yıllık iktidarı döneminde Sünni-İslam temelinde faşist rejim temellerini sarsmadan güçlendirmek, kendi anlayışı doğrultusunda şekillendirmek istiyor. Bu süreçte ihtiyaç duyduğu sanat ve sanatçı kimliği, kişiliği AKP’ye biat eden, onun ideolojisini, politikasını, muhafazakar yaşam tarzını topluma kabul ettirecek bir sanat ve sanatçıdır. Sanat ve sanatçının makbullük kriteri budur. Onlara göre bu kriter içerisindeki sanat sanattır; sanatçı da sanatçıdır. Gezi İsyanı’nda destek veren değil; Necati Şaşmaz, Hülya Avşar gibi AKP’ye biat edenler sanatçıdır. 15 yaşında katledilen Berkin Elvan’ı anan, katliamı protesto edenler değil; Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm anayı “yuhalatan”a destek veren Yavuz Bingöl sanatçıdır; yolsuzlukları, ayakkabı kutularına sığmayan milyon dolarları yetim ve kul hakkını yemekten doymayanları, T. Kürdistanı’nda her gün üçer-beşer Kürtleri katledenleri görenler sanatçı değildir. Aydın değildir. Yazar, ressam, şair oyuncu değildir. Yaptıkları da sanat değildir. AKP’nin istediği sanat ve sanatçı profili ağzını her açtığında kadınları aşağılayan Uğur Işılak’tır.

Levent Üzümcü, bir Uğur Işılak, Yavuz Bingöl  gibi olmadığı, kendi sanat anlayışında  tutarlı davranıp AKP karşıtlarının yanında saf tuttuğu için, muhalif kimliğini AKP’nin sanat ve sanatçılara yaptığı tüm baskı ve zorbalıklara karşı durduğu  ve Kemalizm’le bir sorunu olmayıp devleti doğrudan karşısına almadığı halde AKP’ye biat ve itaat etmediği için ihraç edilmiştir. Mesele Üzümcü’nün sanatı ve sanat anlayışı değildir. Onu ihraç eden faşist zihniyetin tahammülsüzlüğü Üzümcü’nün AKP’ye boyun eğmeyişidir. Yargısız infaz misali meslekten ihraç etme Üzümcü nezdinde ilerici, demokrat ve devrimci sanatçılara hem itaat etme çağrısıdır, hem de açıktan tehdit ve gözdağıdır.

Evet “Emir büyük yerden”dir. Fakat demiri kesemeyecek kadar da küçüktür. Sanat ve sanatçılar AKP’ye biat etmeyecektir; faşist baskılara karşı sanat ve sanatın tavrı açıktır: “Ferman Padişahın hey dost/ Dağlar bizimdir” (Dadaloğlu)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu