Kültür&Sanat

“İletişim çağında tecrit oyunu oynuyorum”

Süper kahraman olma hayallerini geride bıraktık. Hücremizden havalandırmaya olta atıp balık tutabilme ihtimalini tartışıyoruz. Satrançta Kubilay’ı ara sıra yenmeye başladım. Ozan Abi bu duruma “insanlık hali” diyor.

Satrancı yeni öğrendiğim 3 sene önceki rüyalarımı görüyorum. At fili yiyor, piyon veziri sıkıştırmış, şah paniklerde… Bilmiyorum kaç kilometrekaredir gökyüzünün bize elli metre karesini layık görmüşler. Bazen gazeteleri serip uzanıyorum havalandırmaya. Gökyüzü masmavi, denizden bile… Bir de hava parçalı bulutluysa, dans ediyorsa bulutlar doyamıyorum seyretmeye. Açıyorum iki kolumu iki yana dalıp gidiyorum.

Sigara içme saatime daha çok var. “Hırsla çakıyorum kibriti, ilk nefeste yarılanıyor sigaram.” Kulağım matlada, mazgalda…  Sevgili yolu gözler gibi mektup yolu gözlüyorum. İletişim çağında tecrit oyunu oynuyorum.

Ayağımdaki terliği durup durup havaya fırlatıyorum gelişine bir de vole çakıyorum. “Ozan Abi gel hele yeni bir hareket buldum!” Ozan Abi her zamanki bildik cevabını veriyor; “Hımm enterasan!” Terliğe isyan ediyorum. Durup durup havaya atmam da bundan olsa gerek. “Niye giymek zorundayım ki?”, “Soğuk betonda yalın ayak dolaşsam ne olur?”

 

“Hücrenin küçük oğlu…”

İlk günlerde halı hayali kuruyorduk, bir alt, bir de üst kata halı sereriz. Dışarıdaki yarenler gönderir. Sereriz güzelce, şurayı yaşanılası bir yer haline getiririz. Bazen de üzerine uzanırız. Nerden bilebilirdik ki F tiplerinde halı yasakmış. Yerler beton; amaç Truva operasyonu kas ağrılarım da bundan olsa gerek!

Sabah erkenden güneş yüzüme doğuyor. Akşama kadar da yatağımda. Hapise geldiğimiz ilk gün yatağımı ben seçtim. “Cam kenarı olsun. Gökyüzünü izlerim” diye. Daha ilk sabah anladım güneş bütün gün yatağımda. Varsın olsun güneş candır; orada bir uzanıp da bir şeyler okumak istersem “Perde takarım” dedim. Oysa hapiste perde de yasakmış.

Karıncaları ve envai türde böcükleri saymazsak hücrede 3 kişiyiz. Kubilay ve Ozan benden büyük. Ağabeylerimle kalıyor; 2 dinleyip 1 konuşuyorum. Hücrenin küçük oğlu modundayım. “Bakkala git İbo”, “Çöpleri at İbo”, “Sen daha küçüksün iyi beslenmen lazım!”…

Yaş 24… Musluk suyunun sesi beynime tecavüz ediyor. Bilmem kaç bin tonluk basınçla veriyorlar duvarımızı dolaşıp komşu hücreye gidiyor. Mapus arkadaşlarımız ne zaman musluğu açsa, isyandayız. Biz açsak onlar isyanda.

 

Mavi…

3 maviden uzak durmaya çalışıyorum; gardiyan, duvar ve parmaklık mavisinden. Onun dışında tüm renkleri seviyorum. Mavinin de gökyüzüne vurgunum.

İnce Memed’i okuyorum şu sıralar. “Memedin gözündeki Hatçenin sabrına” hayranlık duyuyorum. Memed ölmesin diyorum, ölse roman bitecek. Mapusa girdim gireli çıkıyorum yüksek bir yere haykırıyorum “Yoldaşlar bizler tutsak düşmeden önce” devamı yok hep orada kalıyor. Dışarıyı, dışarıdaki beni sorguluyorum devamı gelmiyor.

Bir de seni düşünüyorum sevgili. Ahmet Arif’in şiirlerini okuyorum. “Akşam erken iner mapushaneye” sabah olmak bilmiyor. “Terk etmiyor sevdan beni” Etmesin de!

 

Kırıklar 1 No’lu F Tipi Hapishane’de Gezi Tutsağı İbrahim Kaya

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu