Komünist önder Karl Marx toplumsal yapıda ekonomiyi temel alması ona yapılan ona yapılan eleştirilerin başında gelir. Marx’ı çürütmek adına toplumsal gelişmelerin temelinde ekonomi olmadığı, olsa da kısmi olduğu kanıtlanmaya çalışılır. Fakat güncel tartışmalar her daim Marx’ı kanıtlamaya devam ediyor. Başbakan yardımcısı Bülent Arınç ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek arasında cereyan, birbirini suçlamaya dönüşen ve bununda medya üzerinden emekçi halkın önünde yapılan ağız dalaşı Marx’ı haklı çıkaran güncel bir gelişmedir. Mesele ne şahsidir ne de sadece siyasidir. Ekonomik alanda yaşanan çekişmenin siyasi mecrada dışa vurumudur.
AKP en başından itibaren yek pare bir oluşum değildi. Mevcut çelişkileri içinde taşıyan fakat herkese mavi boncuk siyasetiyle çelişkilerle uzlaşan bir kutsal ittifaktı. Çelişki, karşıtların birliği ve mücadelesi tanımlamasında olduğu gibi çelişik yönleri belli bir aşamada derinleşerek uzlaşmaz hale gelen dinamik bir olgudur. Gün itibariyle AKP içerisinde çelişik yönler bir bir açığa çıkıyor ve mevcut çelişkileri derinleştiriyor. Arınç-Gökçek dalaşı son örneği oldu fakat diğerlerinden farklı bir boyutu açığa çıkararak.
Düzen içi olup devlet yönetiminde burjuvazinin temsilcisi olan her siyasi partinin ardında bir sermaye grubunun olması bu köhne düzenin kaçınılmazıdır. Tersinden kapitalist sermaye, kar alanlarında önünü açan siyasi ve yasal düzenlemelerin uygulayıcısı olarak devlet yönetiminde bir siyasi partiyi destekler. Bazen AKP gibi tek parti olur bazen de bir DSP-ANAP-MHP gibi koalisyon olur.
2002 seçimleri öncesi daha çok imalat sanayi, inşaat ve hizmet sektöründe toplanan yeşil sermaye AKP’nin kuruluşuyla birlikte, bu partinin ardındaki sermaye grubu oldu. Dönemin ekonomik ve siyasi ihtiyacına paralel hükümet olan AKP aynı zamanda Yeşil sermayenin devlet bürokrasisinde güçlenmesini de sağladı. Sanayi üretiminden çok, emperyalist sermaye ve komprador kapitalistlerin çıkar ortaklığıyla ucuz ithalat, uluslar arası sermaye akışı ve iç tüketime yönelen TC ekonomisinde yeşil sermaye azami kör ve sermaye birikimi sağlama imkânına da sahip oldu.
Gökdelenler, çılgın projeler, enerji santralleri, madenler, lüks lokantalar-oteller bir birini kovalarken Yeşil sermayenin bir kısmı palazlandı bir kısmı da aynı oranda palazlanamadı. 13 yıllık hükümeti süresince AKP, yeşil sermaye bünyesindeki inşaat ve enerji sermayesinde daha çok imkân sağladı. Banka kredi kartı ihalesi, yatırım kolaylığı gibi imkânlar inşaat ve enerji sermayesinin (Limak, Kolin, Cengiz, Çalık gibi) daha fazla kâr ve daha fazla sermaye birikimi elde etmesini sağladı. Fakat Yeşil sermaye bünyesinde olan imalat sanayisi içinde etkin olan sermaye grupları için aynı durum söz konusu değildi. Belli dönemlerde sağlanan kredi olanakları, bir takım bürokratik engellerin kaldırılması gibi sermaye açısından cüzi olan imkanlar dışında, yüksek faiz ve döviz kuru, üretimdeki teknolojinin 2002’deki gibi düşük seviyede olması gibi olumsuz etkenler imalat sermayesinin azami kar ve sermaye birikimi istenilen oranda sağlayıp palazlanmasını engelliyor. Bu da imalat sanayisindeki Yeşil sermaye gruplarının sesini daha fazla yükseltmesini zorunlu kılıyor.
Kapitalist sermaye için devletin kimin ve nasıl yönettiği değil azami karın ve sermaye birikiminin sonsuz sağlanması önemlidir. Tam da bu noktada bir sorun varsa sermaye öyle ya da böyle sesini yükseltecektir. Yeşil sermaye içerisinde bir grubun palazlanması, diğer grubun palazlanmaması, kapitalist rekabetin bir yansıması bir sonucu olsa da bu sonuç bugün Yeşil sermaye içinde kapitalist ekonomi yasalarına uygun olarak belli bir kesimin ezildiği, ezilen kesimde bunu doğrudan bir tepki olarak siyasete yansıttığı görülüyor. Arınç, Gökçek’e hitaben, “Ankara’yı parsel parsel paralelcilere sattı” ifadesinde yapılan yolsuzluğun itirafının yanı sıra, AKP’nin inşaat ve enerji sermayesine verilen devlet desteğinin aynı oranda imalat sanayisindeki sermaye gruplarına verilmeyişinin serzenişidir.
Ekonomik alanda yaşanan bu çatışma yeni başlamamış aksine tamamlanmak üzere olan bir sürecin yansımalarıdır. İnşaat ve enerji sektörü dışındaki Yeşil sermaye grupları sermaye birikim sürecinin aynı şekilde devam ettiremeyeceğinden, dahası istediği oranda sermaye birikimi yapamayacağından AKP’den elini eteğini çekecektir. Karşı karşıya gelen Yeşil sermaye içinde ki sermaye gruplarının azami kar hırsı doğrudan siyasete yansımaya devam edecektir. Palazlanamayan sermaye grupları da çılgın projelerde bulunmak ve anılmak istedikçe bu çelişki daha da derinleşecektir.
Arınç-Gökçek kavgası olarak yansıyan ve Başbakan Davutoğlu’nun aracılığıyla yatışan siyasi gerilim ekonomik alandaki çelişkinin derinleşmesine paralel daha etkin ve güçlü, siyasi krizlere neden olacak patlamalara geri dönecektir. Marx’ın vurgusuyla “Sermaye kar olmadığı zaman yada az bir kar edildiği zaman hiç hoşnut olmaz… Eğer kargaşalık ile kavga kar getirecek olsa bunları rahatça dürtükler…” (Kapital cilt 1-s. 724 Sol Yayınları)