Hakim sınıflar arasındaki klik savaşı 15 Temmuz Askeri Darbe Girişimi ile had safhaya ulaştı. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içerisindeki Gülen Cemaati’ne yakın isimler tarafından planlandığı ifade edilen ancak AKP’nin hamleleri ile boşa düşürülen darbe hamlesinin ardından AKP kendini süreçten güçlenmiş pozisyonda çıkardı. Gezi İsyanı sırasında “yüzde 50’yi zor tutuyorum” diyen dönemin başbakanı, bugünün cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, kitlesini 15 Temmuz akşamından itibaren darbeye karşı sokaklara çağırdı, “demokrasi”ye sahip çıkma çağrısında bulundu.
Toplumsal kutuplaşmayı en başından beri kendisine ilke edinen ve bu kapsamda politika üreten AKP, bu süreçte ezilenlerin birliğini parçalamak için “demokrasi bayramı” adı altında adımlar attı. Halk, asker ve AKP arasında bir tercih yapmak zorunda bırakılarak “darbe yanlısı” ya da “darbe karşıtı” olarak damgalanmak istendi. Böylece her ikisinin de bir iktidar dalaşının sonucu olduğu gözden kaçırılmaya çalışıldı/çalışılıyor.
İki kliği birleştiren nokta: Ezilenlerin mücadelesi
Oysa bu kadar ayrıksı duran iki kliği aynı safta birleştiren çok önemli bir hedef var: ezilenlerin birliği, ezilenlerin mücadelesi. Başarısızlığa uğrayan askeri darbenin ilk hedefi AKP’nin tasfiye edilmesiyken ikinci hedefi kuşkusuz devrimci mücadelenin tasfiye edilerek yok edilmesi olacaktı. Başarıya ulaşan AKP ise bugünkü haliyle Gülen Cemaati’ne ilişkin ne varsa tasfiye etmeye çalışıyor. TSK’dan MEB’e, meclise, yargıya, birçok kesime yaptığı operasyonlarla başladığı tasfiye rüzgarı başarıya ulaştığında diğer hedefe yani yurtsever, devrimci, demokrat kesimlere yoğunlaşacağı açıktır. Ki yaklaşık bir yıldır süren gözaltı, tutuklama ve infaz uygulamaları, bu dönemde ilan edilen 3 aylık OHAL ile yasal kılıfa büründürülmüştür. AKP nezdinde TC devleti yakaladığı fırsatı Kürt ulusu başta olmak üzere işçi ve emekçilere, ezilen inançlara, kadınlara, LGBTİ’lere karşı daha yoğun bir şekilde kullanacaktır.
Kitlelerin yaklaşık bir yıldır sokağa çıkışı, kolluk kuvvetleri aracılığıyla düzenlenen saldırılar, DAİŞ işbirliğiyle gerçekleştirilen bombalı saldırılarla engellenmeye çalışılırken TC/AKP, ilan ettiği 3 aylık OHAL ile halkın kendisine karşı sokaklara, meydanlara çıkışını engelleme uygulamalarını yasal kılıfa büründürmüştür. İşçi direnişlerini ve grevlerini OHAL ile yasaklayacak olan devlet, işçilerin hak arama mücadelelerine ket vurmaya çalışacaktır. Devrimci, demokrat ve ilerici basına yönelik halihazırda var olan gözaltı, tutuklama ve soruşturma silsilesi, bu süreçte kuşkusuz daha da artacaktır.
“Demokrasi”den OHAL çıktı
İşin özü, 15 Temmuz’dan beri “demokrasi” söylemine sığınarak, hatta 15 Temmuz’u “Demokrasi Bayramı” ilan ederek klik savaşını kazanmaya çalışan AKP, OHAL ile niyetinin ne olduğunu açığa çıkarmıştır. Öncesinden de onlar için “demokrasi”nin katliam, zulüm, hak gaspı olduğunu bildiğimizden bu bizler için çok şaşırtıcı bir yan taşımamaktadır, süreç onların “demokrasi”sini teşhir etmiştir/edecektir.
Diğer yanıyla halk kitleleri üzerinde “yasal” olarak uygulanacak olan katliam, zulüm ve hak gaspına karşı kitlelerin çaresiz olmadığı açıktır. 4. yılını tamamlayan Rojava Devrimi bunun kanıtlarından biridir. DAİŞ zulmü ve Esad yönetimi arasında bir tercih yapmaktansa alternatif yaratan ve bu alternatif ışığında DAİŞ ve Esad’a karşı bir direniş oluşturarak özyönetim ilan eden Rojava halkı, geleceklerini inşa etmeye devam ediyor.
Rojava umudu tazeliyor!
19 Temmuz 2012’de özyönetim ilan edilen Rojava’da ezilenler, kendilerine dayatılan baskı, zulüm ve haksız savaşı reddettiler. YPG/YPJ önderliğinde DAİŞ zulmüne karşı direnen, topraklarını çetelerden temizlemek adına direnişlerine devam eden ve Rojava’yı-geleceğini yeniden inşa eden halk, bugün bizler açısından TC devletinde yaşanan klik savaşı ve faturasını halka çıkarmaya çalışanlara karşı önemli bir duruşu ifade ediyor.
4. yılında Rojava Devrimi’nin doğru okumamız gereken yanı, zulme karşı direnmek, alternatifsizliğe karşı alternatif yaratmaktır. Rojava’nın AKP’nin kırmızı çizgisi olmasının sebeplerinden biri de budur! TC’nin Rojava’da can bulan Kürt Ulusal Hareketi’nin tasfiyesi dışındaki amaçlarından biri de zulme ve katliama karşı olan umudu yok etmektir.
TC devletinin AKP eliyle halka yönelik 1 yıldır uyguladığı adı konulmamış OHAL hali ve bugünkü haliyle yasallaşan OHAL’ine karşı Rojava’nın umudunu yaşadığımız topraklarda yaşatmak bu yüzden önemlidir. Yasaklara karşı sokakları mesken eylemek, oluşturulan toplumsal kutuplaşmaya karşı “demokrasi”lerini teşhir etmek, halk demokrasisinin propagandasını yapmak, T. Kürdistanı’nda dayanışmayı örmek bu umudu yaşatmanın yolu ve yöntemidir.