İstanbul-Küçükçekmece’deki Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne 5 aylık süreçte gelen, yaşları 18’in altında 115 çocuğun hamile olduğu ortaya çıkmıştı. Kayıtların “zorunlu” olmasına karşın polise bildirilmediğini belirleyip hazırladığı tutanakla durumu savcılığa bildiren hastane görevlisi hakkında inceleme başlatılmış, görev yeri iki kez değiştirilmişti.
Çocuk yaştaki kürtajları, hastane yetkilileri, savcılık, polis ve yaptığı açıklamalarla yaşanan çocuk istismarlarını gizlemeye çalışan valiliği ve yaşanan çocuk istismarını açığa çıkarmak için çabalayan hastane çalışanını ayrı ayrı incelediğimizde her yanından her alanından erkeklik akan erkek egemen devletin bir kez daha karşımıza çıktığını göreceğiz. 17 yaşındaki bir çocuğun raporu ve emniyete bildirilmesi gereken yazısının olmaması ile ortaya ile çıkan çocuk yaşlardaki kürtaj için hastaneye yılda 450-500 çocuğun getirildiği açığa çıktı. Yani 115 olarak basına yansıyan meselenin sadece görünen yüzü. Burjuva medyanın “Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi’nde Skandal” olarak basına servis ettiği meselenin münferit olmadığı da aşikar.
Münferit Değildir!
Kadın ve çocuklara yönelik her türlü şiddeti ve istismarı açığa çıkan her olayda münferit göstermeye çalışan erkek yargı ve medya bu örnekte de şaşırtmadı. Ensar Vakfı’ndaki çocuk istismarını münferit olarak değerlendiren devlet yetkilileri, yasa değişikliğiyle resmi nikâh olmadan, imam nikâhını geçerli kılan iktidar, imama, müftüye resmi nikâh yetkisi veren iktidar, kadın katillerine iyi halden ceza indirimi uygulayan hâkimler, öğrencilere: “Matematik ve fizik elbet bir yerde biter, iman ve ahlak bizi ebediyete taşır” diyen müftüler olduğu sürece bu örnekler münferit olamaz. Erkek devlet yargı işbirliği ile üstü örtülen onlarca örnek olduğunu tahmin etmek güç değil.
Bu örnekte yüzlerce çocuğa dönük istismarın açığa çıkmasına vesile olan söz konusu hastane çalışanı İclal’in çabasının da altını çizmeliyiz. Hastane ve devlet erkinin istismarın açığa çıkmaması için koyduğu bütün engellere rağmen İclal’in ısrarı bu istismarın açığa çıkmasına vesile oldu. Önce hastane istismarın açığa çıkmaması için uğraştı. Yine birçok örnekte olduğu gibi bu suçun sorumluları değil açığa çıkarmaya çalışanlar cezalandırılmak istendi ve sürgün edildi. Hastanenin istismarın üstünü örtme, suçluları korumaya alma yaklaşımını savcılıkta sürdürdü. Savcılık önce soruşturma izni vermezken; oluşan baskı ile olsa gerek soruşturma açtı.
Sağlık Bakanlığı’nın lütfen açtığı soruşturma ise başka bir çarpıcı gerçeği bir kez daha açığa çıkardı. OHAL’le yönetilen ve yeniden dizayn edilen devlet ve yasa gerçekliğini bir kez daha anımsatmışlar. 181 sayılı KHK ile yapılan düzenlemenin altını çizerek soruşturulacak bir şey olmadığını ancak hassasiyetten kaynaklı gerekli inceleme yapılacağını belirtmişler. Söz konusu KHK’da “18 yaş altında resmi nikahı olmayan gebelerin adli mercilere bildirimi hususu şöyle düzenlenmiştir: 18 yaş altında resmi nikahı olmayan gebeler, kamu sağlık kurum ve kuruluşlarına başvurduklarında, 15 yaşını tamamlamamış olanların (rıza olsun veya olmasın) tamamının ve 15 yaşını tamamlamış olanlarda ise cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen herhangi bir emarenin varlığı mevcut ise adli mercilere bildirimi sağlanmaktadır. Bu düzenleme uyarınca 15 yaşını doldurmuş olanların sosyal hizmet uzmanlarına bildirilmesi gerekmektedir” denmektedir. Bu açıklama ile çocuklara dönük cinsel istismarın önünü açan KHK’nın nimetlerinden sonuna kadar faydalanacaklarını, çocuk istismarcılarını koruyacaklarını itiraf etmişlerdir.
“Hamile Çocuklar” Değil Çocuk İstismarı!
Meseleyi hamile çocuklar olarak her yerde işlemekte durumu meşru gösterme çabasının bir ürünü. 15 yaş üstü çocukların doğum yapmasını KHK’larla güvence altına almaya çalışan erkek egemen devletin çocuk gelinlerin sayısının artmasına neden olacak düzenlemelerine karşı hamilelikle çocukluğun yan yana getirilemeyeceğinin altını çizmeliyiz. Bunun istismar olduğunu daha güçlü işlemeliyiz.
