KESK Genel Merkezi’nde, saat 11.00’de KESK’e bağlı sendikaların kadın MYK üyeleriyle basın açıklaması gerçekleştirildi. Basın toplantısında kadınların toplu iş sözleşmesi talepleri, KESK Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy tarafından kamuoyu ile paylaşıldı:
“Hakkımız Olanı Talep Ediyoruz!”
KESK’li kadınlar, toplu sözleşme görüşmeleri 1 Ağustos’ta başladığını hatırlatarak, “TİS görüşmeleri, yoksulluk sınırının çok altında yaşamaya mahkûm edildiğimiz, gelir ve vergi adaletsizliğinin derinleştiği, iş güvencemizin ortadan kaldırıldığı, çalışma yaşamında cinsiyetçiliğin, ayrımcı ve anti-demokratik uygulamaların hız kesmeden devam ettiği, sosyal ve özlük hak gasplarımızın arttığı bir süreçte gerçekleşiyor” şeklinde konuştu.
Açıklamada “Böylesi bir süreçte kadın emekçiler açısından da oldukça önemli bulduğumuz TİS görüşmelerine hükümet ve uzunca süredir hükümetin memur kolu görevini üstlenen imza yetkili MEMUR SEN tarafından gayri ciddi yaklaşıldığına ve kadın taleplerini görmezden gelen bir tutum içinde olduklarına defalarca şahitlik yaptık.
Sundukları tekliften de anlaşılacağı gibi biz emekçilerin gündemi ile hükümet yetkilileri ve önceden uzlaştıkları belli olan MEMUR SEN’in gündemi ve öncelikleri aynı değildir” sözleriyle hükümetin Memur Sen ile yapılan görüşmelerde kadın taleplerinin görmezden gelinmesine tepki gösterildi.
Açıklamanın devamında,
“Biriken sorunlarımızın bu masa düzeneğinde çözülemeyeceği ortadadır. Yıllardır 4688′ in ve bu yasayla kurulan TİS masasının antidemokratik olduğunu, tarafların belirlenmesinden, imza yetkisine kadar gerçek bir toplu pazarlıktan uzak olduğunu, ayrıca kadınların taleplerini ve sorunlarını yok sayan cinsiyet körü bir düzenek olduğunu belirterek kadın temsilinin ve kadın taleplerinin ayrıca masada tartışılması gerektiğini sürekli olarak dile getirmekteyiz.
Ancak bırakalım kadın temsiliyetini, yandaş konfederasyon Memur Sen adeta tekçi rejimin sözcülüğüne soyunarak diğer konfederasyonların bile temsil edilmesine tahammül etmeyerek tekçiliği TİS masasına taşıma gayreti içerisine girmiştir. Bu tekçi ve cinsiyetçi yaklaşımın masada emekçilerin gerçek sorunlarına çözüm üretmesi zaten beklenemez.
Demokrasi kültüründen, haktan hukuktan, adaletten, emekçiden uzaklaşanlara, kadınların söz hakkından ve varlığından korkanlara sesleniyoruz: “Kadınların yeri evidir” anlayışıyla bizi kamusal alanlardan koparmaya çalıştığınız politikalarınıza karşı emeğimize, bedenimize ve kimliğimize sahip çıkmaya devam ediyoruz!” denildi.
“Biz kadınlar kimseden lütuf ya da sadaka istemiyoruz! Hakkımız olanı talep ediyoruz”
KESK’li kadınlar talepleri şu şekilde sıraladı;
“Biz kadınlar kimseden lütuf ya da sadaka istemiyoruz! Hakkımız olanı talep ediyoruz ve bugüne kadar elimizden alınanları geri istiyoruz.
Bu nedenle, KESK’li kadınlar olarak; 2020-2021 yılları için imzalanacak TİS sözleşmesinde aşağıdaki taleplerimizin yer almasını istiyoruz.
• Grevli, gerçek bir toplu sözleşme yasası yapılmalı, kadınların görüşmelerde temsiliyeti sağlanmalıdır. TİS görüşmelerinde taleplerimiz ayrı bir başlıkta ve gündemle ele alınmalı, mutabakat metninde de aynı şekilde tek başlık altında toplanmalıdır.
• ILO standartları ve kamu emekçisi kadınların fiziksel ve sosyal koşulları dikkate alınarak, çalışan hamile kadına doğum öncesi 8 hafta, doğum sonrası 24 hafta olmak üzere en az 32 hafta ücretli doğum izni verilmelidir. Doğum sonrası ücretli-ücretsiz izin, üt izni kullananlar sosyal ve özlük hak kaybı yaşamamalıdır.
• Kadınlara ve lgbti + lara uygulanan ayrımcılık, şiddet, taciz, mobbing son bulmalı, cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir çalışma yaşamı ve ortamı sağlanmalıdır.
• En fazla kadın emekçilerin olumsuz etkilendiği esnek ve güvencesiz istihdam biçimleri son bulmalıdır.
• 20 hizmet yılını dolduran kadın emekçilere talepleri halinde emeklilik hakkı tanınmalıdır. Kadınlara çifte mesaisi, doğum vs göz önünde bulundurularak yıpranma payı ve erken emeklilik hakkı sosyal güvenlik sistemine dâhil edilmelidir.
• Cinsiyet ve cinsel yönelim ayrımcılığının ortadan kalkması için okul öncesinden itibaren tüm kademelerde ”Toplumsal cinsiyet”eğitimi zorunlu olmalıdır.
• İş yerlerinde ‘’Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Ayrımcılık ve Mobbing” başlıkları hizmet içi eğitim konuları haline getirilerek tüm kamu çalışanlarının yılda en az bir kez bu eğitimleri alması sağlanmalıdır.
• Nüfusu 50 bini geçen belediyelerde şiddete ve istismara uğrayan kadın ve çocuklar için uluslararası standartlara uygun sığınma evleri açılmalı, bu hizmetlerden trans kadınların da yararlanması sağlanmalıdır.
• Kadınların iş yerlerinde maruz kaldığı cinsiyete dayalı her türlü şiddet, ayrımcılık, taciz ve mobbingi önleyici mekanizmalar oluşturulmalıdır. Kadın beyanı soruşturma başlatılması için yeterli olmalıdır
• Boşanan ,boşanma aşamasında olan, mobbinge, şiddete, tacize ve istismara uğrayan kadın emekçilerin tayin talebi herhangi bir belge ibrazı istenmeksizin kabul edilmelidir
• 8 Mart’ta tüm kamu çalışanı kadınların ücretli izinli sayılması için yasal düzenleme yapılmalıdır.