İstanbul: Yaklaşık 9 ay önce yapılan operasyonlarda tutuklanan ve KCK İstanbul ana davasında çoğu tutuklu 193 kişi 2 Temmuz günü ilk kez hakim karşısına çıktı. Aralarında Prof. Dr. Büşra Ersanlı ve yayıncı-yazar Ragıp Zarakolu’nun da olduğu 132’si tutuklu 193 sanıklı 1. KCK davasının ilk duruşması İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Davanın görüldüğü Silivri Hapishanesi önü sabah erken saatlerden itibaren dolmaya başladı. Birçok semtte polisin araçları durdurması, keyfi biçimde ceza kesmesi ve engellemesi kitle katılımını düşürdü.
Buna karşın baskılara ve türlü engellemelere rağmen hapishane önüne gelmeyi başaranların öfkesi dikkatlerden kaçmadı. Sık sık “Baskılar bizi yıldıramaz”, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur”, “ Yaşasın halkların kardeşliği” sloganını haykıran kitleye jandarma müdahale etmek istedi.
Kitlenin öfkesiyle hava bir anda gerildi. İstanbul milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in araya girmesi ve diğer milletvekillerinin de katlımı ile yapılan görüşmeler sonucunda jandarma geri çekildi. Öte yandan jandarma Silivri girişinde dolmuşları tek tek durdurarak GBT kontrolü yaptı, araçta duruşmaya gelen olup olmadığını sordu, yol boyunca çok sayıda zırhlı araç ve asker bekletildi.
Devrimci, ilerici kurumlar, HDK’da duruşma salonu önünde tutsaklarla dayanışmayı büyüttü. Alanda Büşra Ersanlı’nın ve tutuklanan KESK üyelerinin serbest bırakılması taleplerini içeren pankartlar açıldı, dövizler taşındı. İlk açıklamayı yapan KESK İstanbul Şubeler Platformu yaptı.
Açıklamada, AK parti hükümetinin KESK’e yönelik saldırganlığına dikkat çekilerek, KESK’in düzenlediği grevlerin egemenleri rahatsız ettiğinin altını çizildi. KESK, Büşra Ersanlı ve tutuklanan tüm KESK’liler olmak üzere siyasi tutsakların serbest bırakılmasını istedi.
Gültan Kışanak: Amaç Kürt halkını teslim almak!
Saat:13.00’te milletvekillerinin konuşmalarına geçildi. Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, devletin Kürt halkına yönelik saldırılarına karşı Türk halkının ve tüm devrimci, ilerici güçlerin ortak bir cephede mücadeleyi geliştirmesi gerektiğini söyledi.
Ardından söz alan BDP eş başkanı Gültan Kışanak ise AKP hükümetinin Özel Yetkili Mahkemeleri kaldırmasını hatırlatarak zihniyetin değişmediğini; İstiklal Mahkemelerinden Sıkıyönetim Mahkemelerine oradan DGM’lere ve Ağır Ceza Mahkemelerine zihniyetin aynı kaldığını söyledi.
Kışanak, tutuklanan BDP’lilerin yasadışı terör örgütü üyeliğinden tutuklandığını böylece BDP’nin de yasadışı sayıldığını ifade ederek tüm gözaltı ve tutuklamaların BDP’yi etkisizleştirmeyi, Kürt halkını teslim almayı amaçladığını söyledi.
Kışanak, 2Temmuz Sivas katliamında yaşamını yitiren 35 aydın ve sanatçıyı da anarak Alevilerle Kürtlerin mücadelesinin ortak olduğunu dile getirdi. Kışanak, mahkemenin Kürtçe savunma talebini red ettiğini ve mikrofonun sesini kıstığı bilgisini de verdi. Konuşma sık sık “Baskılar bizi yıldıramaz” sloganları, alkış, ıslık ve zılgıtlarla kesildi.
Tutsaklar: Biz Kürdüz, Anadilimiz Kürtçe!
Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda konuşan BDP PM Hasan Özgüneş, Kürtçe savunma yapmak isteyen tüm sanıklar adına konuştuğunu söyleyerek söz aldı. 2 Temmuz Sivas ve Roboski katliamlarını kınayarak sözlerine başlayan Özgüneş, “biz Kürdüz. Anadilimiz Kürtçe. Bizi ve toplumu yıllarca oyalamaya çalıştılar. Tarihimizi ve kültürümüzü asimile ettiler. Başbakan Erdoğan Almanya’da asimilasyona karşı çıkıyordu. Evet asimilasyon bir suçtur. Kürt için de suçtur. Türk’e uygulanırsa o da suçtur. Dilimize bilinmeyen bir dil demek inkarın devamıdır. Anadilde savunma evrensel hukukta yer alan doğal bir haktır. Doğal haklar tartışma konusu bile yapılamaz” sözleriyle anadilde savunma yapmak istediklerini ilan etti.
Akşam saatlerine doğru mahkeme heyeti başkanı ara kararını açıkladı. Mahkeme heyeti, avukatların “Sanıkların eylemlerinin BDP’nin siyasi faaliyeti olduğunun tespiti için bilirkişi atanması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na BDP hakkında soruşturma olup olmadığının sorulması, Görevsizlik ve yetkisizlik talebi, Anadilde savunma hakkı önünde engel olarak görülen CMK’nın 202. maddesinin Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesi, Hukuk dışı delillerin dosyadan çıkarılması, İddianamenin iadesi, Anadilde savunma hakkının tanınması“ taleplerini red etti.
Mahkeme heyeti, anadilde savunma talebini reddetmesinin gerekçesi olarak, “Sanıkların Türkçe’yi anlayabilmeleri”ni gösterdi. Hâkim, Lozan Anlaşmasının ilgili hükümlerinin sadece Müslüman olmayan azınlıklar için kullanılabileceğini söyledi.
Mahkeme başkanı, sanıklar adına da karar vererek, “Türkçe konuşmalarının kendileri için daha iyi olacağını, ayrıca çeviri sorunu yaşanmayacağını” belirtti.
Anadilde savunma talebinin de reddedilmesi üzerine avukatlar, bu aşamada bugün için duruşmadan çekildiklerini söyleyerek salonu terk etti. Katılımcılar da mahkeme heyetini yuhaladı.
Böylece mahkemenin ilk duruşması tıpkı Amed davasında olduğu gibi devletin “Tek dil”ine takıldı. Devletin hukuku yine “tek”ledi! Devlet, Kürt halkının anadilde savunma hakkını yok saydı.
Fotoğraf Galerisi İçin Tıklayınız: http://www.ozgurgelecek.net/resim-galerisi.html