Emek

Kazanımları ve Kayıplarıyla Leroy Merlin Grevi

Bursa: DİSK’e bağlı Sosyal-İş Sendikası’nın 2012 Mayıs ayından bu yana Leroy Merlin de örgütlenme çalışması sürüyor ve altı aydır işverenle talepler için görüşmeler yapılıyordu. Birçok maddede anlaşılamaması nedeniyle sendika tarafından grev kararı alınmış ve 3 Ekim günü “sosyal haklar, sözleşme süresinin 3 yıl olması, % 15 zam ve tüm işçilerin aynı kapsamda (reyon görevlileri ve muhasebe çalışanlarının da dahil edilmesi) değerlendirilmesini” içeren taleplerle işçilerin kararlılığı ve coşkusu ile grev başlamıştı.

Grevin ilk iki gününde yapılan görüşmelerde işverenin; 3 yıl sözleşmeyi kabul etmesi, sadece reyon görevlilerini kapsama alması ve yıllık % 6 zam ile 450 TL sosyal hak teklifi (yıllık % 6 zam ile 450 TL sosyal hak toplamda % 9’a tekabül ediyor) özellikle kapsam maddesine muhasebe çalışanlarının dahil edilmemesi nedeniyle işçiler tarafından kabul edilmedi.

İşverenin görüşme talep etmesi nedeniyle 14 gün sonra yani grevin 16. gününde 18 Ekim tarihinde yapılan görüşmede anlaşma sağlandı. Yapılan anlaşma ile 3 yıl için sözleşme yapılması kabul edildi. Birinci yıl için % 6, ikinci ve üçüncü yıl için enflasyon oranında ücret artışı , mevcut yol ve yemek yardımları korunduğu gibi, 500 TL tutarında sosyal yardım paketi, tüm sosyal haklara ikinci ve üçüncü yıl enflasyon oranında artış yapılması kararlaştırılarak anlaşmaya varıldı. Fakat yapılan zam ve sosyal hak toplamının yıllık % 15’in altında kalması ve muhasebe çalışanlarının kapsam dışında bırakılmış olması Sosyal-İş Sendikası’nın açıkladığı kazanımların derecesini ortaya koyuyor.

Onaltı gündür coşkulu ve kararlı bir duruş sergileyen işçilerin neden bu anlaşmayı kabul ettikleri ya da kabul etmeye koşullandığı üzerinde özenle durulması gerekir. Günlerdir “Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz” sloganını atan işçilerin grev önlüğüyle onlarla beraber greve çıkan muhasebe çalışanı arkadaşlarını neden yarı yolda bıraktıkları; “Birleşe Birleşe Kazanacağız” sloganını atan işçilerin muhasebe bölümünde çalışanlardan neden ayrıştırıldığı; “Zafer Direnen Emekçinin Olacak” sloganını atan işçilerin taleplerinin altında zam ve sosyal haklara neden razı geldiği bilince çıkartılmalıdır.

İşçilerin hiçbirinin daha önce bir greve veya direnişe katılmamış olmamaları, büyük bir kısmının da sınıf bilincinin zayıflığı greve ve görüşmelere önderlik eden sendikanın sonucu büyük bir zafer olarak göstermesini kolaylaştırmıştır. Sendikanın “işverenin başka bir teklif yapmayacağı, son teklifinin bu olduğu, işyerlerini kapatıp gideceği, zaten işverenin kar etmediği” gibi söylemleri dikkate değerdir. Yine Örgütlenme Daire Başkanı’nın grev önlüğüyle günlerdir direnen muhasebe çalışanı işçiye “işverenin isterse kendisini başka bir bölüme geçirebileceği ve böylelikle kapsam dahilinde olabileceği” ama muhasebe çalışanlarının kapsam dahilinde olamayacağı bir “ara formülü” kazanım gibi önermesi ve diğer işçiler üzerinde de bu algıyı yaratarak bu işçi üzerinde baskı oluşturması sendikanın güttügü kaygıları ortaya koymaktadır. Muhasebe çalışanlarının kapsama dahil edilmemesinin işçilerin birliği ve örgütlenmenin gücü açısından önemi büyüktür. Ancak bunun anlaşılması engellenmiş ve olay kişiye odaklanmıştır.

Birçok farklılıklarına rağmen emeğinin hakkı için birleşip tek vücut olan, günlerdir her türlü zorluğu beraberce paylaşan, yağmurun altında dimdik ve omuz omuza durabilen işçilerin birliği sendika yöneticilerinin tutumu nedeniyle yara almıştır. İşçilerin bir kısmı onaltıncı gündeki anlaşmayı kazanım olarak görmekte bir kısmı ise birlik ve kararlılık açısından ilk günden daha geriye düşüldüğünü, kazanımdan daha çok kayıp olarak görülmesi gerektiğini düşünüyor. Bu nokta dikkate alınmalıdır; çünkü işçi sınıfı adına tanımlanabilecek zaferler sadece ekonomik birtakım haklarla sınırlı değildir. İşçilerin sınıf bilincini geliştirmeyen, sınıfın birliğini güçlendirmeyen ve örgütlülüğünü genişletmeyen kazanımlar ancak sınırlı ve geçici bir kazanımdır. Sınıf örgütlerinin ve özelde sendikaların görevleri en başta buradan tanımlanmalıdır.

Leroy Merlin’de yaşanan süreç sendikal alanın genel tablosunun da bir göstergesidir. İleri dediğimiz sendikalarda dahi hakim olan çizgi varolanı korumaya çalışan ancak ileriye atılmaktan, bunun gereklerini yerine getirmekten kaçınan bir çizgidir. Bu çizginin bütünde sınıfın örgütlülüğünü geliştiremeyeceği, dahası varolanı korumakta dahi zorlanacağı açıktır. Bizler sendikaları işçi sınıfının öz örgütlülükleri ve mücadele mevzileri olarak görüyor ancak belirleyici olanan işçilerin sınıf bilinçli eylemi olduğuna inanıyoruz.

Bursa Devrimci Demokratik Sendikal Birlik

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu