İstanbul: Katledilişinin 40. yıldönümünde İbrahim Kaypakkaya’yı anmak amacıyla yapılacak eylem ve etkinliklere katılım çağrısı yapıldı.
İstanbul ve Çorum’da gerçekleştirilecek eylemlere çağrı yapan kurumlar ölümsüzlüğünün 40. yılında Kaypakkaya’yı anacaklarını dile getirdi.İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nde saat13.00’te yapılan Partizan ve Demokratik Haklar Federasyonu(DHF) tarafından düzenlenen basın toplantısında, anma programı çerçevesinde yapılması düşünülen eylem ve etkinlikler hakkında bilgi verildi. Basın toplantısında ilk sözü alan Rahime Karvar, İbrahim Kaypakkaya korkusunun devam ettiğini, yasaklamaların, açılan davaların bunun bir göstergesi olduğunu söyledi.
Tüm engellemelere ve yok saymalara karşın Kaypakkaya’yı anmaya ve sahiplenmeye devam edeceklerini dile getiren Karvar, duyarlı-demokrat tüm kamuoyunu eylemlere katılmaya çağırdı. Ardından Partizan ve DHF adına ortak bir basın açıklaması okundu. Açıklamada katledilmesinin ardından yarım asra yakın bir süre geçmesine rağmen devletin Kaypakkaya’yı sansürlemeye, gizlemeye devam ettiği ifade edilirken onu mezar başında ananlara türkülerini söyleyenlere açılan davaların bunun bir sonucu olduğunun altı çizildi.
“Kuşkusuz bu durumun tek sebebi, Kaypakkaya’nın yarattığı direniş geleneği değildir. Kaypakkaya, 1973’ten bu yana ülkenin sosyo-ekonomik yapısından ülkede devrimin yol ve yöntemleri ile ilgili belirlemeleri ve buna uygun pratik hattı ile ülkenin “en tehlikeli komünisti” ilan edilmiştir. Bu belirleme, bize değil bizzat MİT’e aittir: ‘ Türkiye’de komünist mücadelede şimdiki halde en tehlikeli olan İbrahim Kaypakkaya’nın fikirleridir. Onun yazılarında sunduğu görüşler ve öngördüğü mücadele metotları için hiç çekinmeden ihtilalci komünizmin Türkiye’ye uygulanması diyebiliriz’ şeklindeki uyarı niteliğindeki belirleme, TKP/ML Ana Davası’nın 1973 dosyasındaki MİT raporunda yer almaktadır.” denilen açıklamada, Kaypakkaya’yı tehlikeli kılanın onun, işçi-emekçi-köylülere yönelik güvencesizlik yasaları çıkarmaya, sokakta insanları katletmeye devam eden, başta Kürt ulusu olmak üzere çeşitli milliyetlere ve azınlıklara yönelik imha, inkar ve asimilasyon politikalarını sürdüren; Suriye’de savaşa girmek için emperyalist efendilerinden sabırsızlıkla emir bekleyen, kadını eve kapatarak hem ucuz emek gücü olması hem de ucuz emek gücü yaratması için baskı altına alan, hukuk-adalet gibi söylemleri kendi sınıfı çıkarına ters-yüz eden devletin faşist niteliğine dair belirlemeleri ve bu gerçekten yola çıkarak öngördüğü mücadel hattı ve biçimi olduğu belirtildi.
İstanbul-Taksim ve Çorum’da yapılacak eylemlere katlım çağrısıyla sona eren açıkalamın ardından “İbrahim Kaypakkaya’yı anmak onurdur” başlığı ile başlatılan kampanyaya imza atan kurumların, aydın, sanatçı ve yazarların isimleri okundu.
Açıklamanın ardından sözü Pınar Aydınlar aldı. Sözlerine Adnan Yücel’in bir şiiri ile başlayan Pınar Aydınlar “ Kaypakkaya’yı övmek bizim haddimize değildir. Onun övülmeye ihtiyacı yoktur, çünkü o halkın bağrında kök salmıştır” dedi.
Pınar Aydınlar, Denzilerin, Mahirlerin ve Kaypakkaya’ların bu ülkenin aydınlık geleceği olduğuna dikkat ekerek AKP hükümetinin devrimci önderleri halkın bu değerlerini yasaklamaya çalıştığını söyledi. Taksim’in yasaklanmasını, Reyhanlı’ya sansür koyulmasını eleştiren Aydınlar, AKP hükümetinin yasakçı zihniyetinin sürdüğünü ve halkımıza büyük acılar yaşattığını söyledi. Faşistlere, onların tehditlerine rağmen Kaypakkaya’nın türkülerini, marşlarını okumaya, söylemeye devam edeceklerini dile getiren Aydınlar, duyarlı-demokrat tüm kamuoyuna Kaypakakya’yı sahiplenme çağrısı yaptı. Aydınlar’ın ardından sözü avukat Gül Altay aldı.
Altay, Kaypakkaya hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı bulunmadığını, bu yüzden Kaypakkaya’nın ismini telaffuz etmenin, resimlerini taşımanın suç olamayacağını dile getirerek devletin uygulamalarının hukuk dışı olduğunu belirtti.
Açıklama, 17 Mayıs günü yerellerde, 18 Mayıs’ta Taksim-Tünel’de yapılacak eylemlerin duyurusu ile sona erdi.
{youtube}http://www.youtube.com/watch?v=qtlBu4trAkw&feature=youtu.be{/youtube}