İstanbul: SGDF tarafından Kobanê’nin yeniden inşası için başlatılan kampanya kapsamında Suruç’ta basın açıklaması gerçekleştiren devrimcilere DAİŞ-TC işbirliği ile 20 Temmuz 2015 tarihinde bombalı saldırı gerçekleştirilmiş; saldırıda 33 devrimci katledilmişti. 33 devrimcinin DAİŞ-TC işbirliğinde katledildiği Suruç Katliamı’nın üzerinden neredeyse bir yıl geçti. Katliamın birinci yıldönümü olan 20 Temmuz günü yaklaşırken Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) “Suruç için adalet, herkes için adalet” şiarıyla bir kampanya başlattı. Kampanya hakkında SGDF Eş Başkanı Özgen Sadet gazetemize konuştu.
“Adaleti herkes için haykırmak üzere yola çıkıyoruz”
“20 Temmuz AKP faşizminin kendini en net ve derin şekilde gösterdiği, yeniden inşa ettiği bir gün olarak karşımıza çıktı” şeklinde sözlerine başlayan Sadet, AKP’nin Başkanlık Sistemi’ne giden yolu bombalarıyla süsleyerek, genel seçimleri katliamlarıyla pekiştirerek, Kürdistan illerinde kentleri yıkarak ve insanları bodrumlarda katlederek katliamlarını tescilli bir halde duyurmuş olduğunu ifade etti. Sadet, sözlerine şöyle devam etti: “ Suruç Katliamı sadece sosyalist gençleri hedef alan bir katliam değildi. Nitekim hemen ardından katliamlar peşi sıra geldi. ‘Suruç için adalet, herkes için adalet’ dememizin bir sebebi budur. Diğer nedeni ise ezilenlerin hak arayış mücadelelerinin olduğu her noktada ödemek zorunda kaldıkları bedellerdir. Sadece Suruç Katliamı sonrasında değil, ezilenlerin bugüne kadar ödemek zorunda oldukları bedelleri ve katledilişlerinin hesabını sormak, adaleti herkes için haykırmak üzere yola çıkıyoruz.”
“Katliama dair adalet sağlamayacaklarını biliyoruz”
Diğer yandan devletten bir adalet beklentilerinin de olmadığını vurgulayan Sadet, “Suruç ve Ankara katliamlarının hemen ardından ortaya çıkan belgeler göstermiştir ki devletin bu katliamlardan önceden haberi vardı. Örneğin Suruç’ta katliamın hemen öncesinde otogar kameralarının kapatıldığı, bombalama saldırısının olacağının bilinmesine rağmen gerekli hiçbir güvenlik önleminin alınmadığını gördük. Patlamanın hemen sonrasında ise ambulanslar yerine TOMA’lar geldi. Bu, Hrant Dink katledildiğinde de böyleydi. Gezi’de Ethem’den Berkin’e ‘vur emrini ben verdim’ diyerek katledenler, dünden bugüne Roboski’de, Cizre’de, Sur’da da kendilerini göstermişlerdir. Bunlar devletin faşist yüzünün kendini ortaya koyuşudur. Yakın süreçte yaşadığımız Saray’ın darbesi ve başkanlık yolunun, ezilenlere yaşatılan dayatmanın bir yolu olduğunu görüyoruz. Biz bugün adalet talebimizi Adalet Bakanlığı’na iletiyoruz, ancak şunu da biliyoruz ki bu kurumlar dünkü katliamlardan önceden haberi olan yerlerdir. Göre, bile ve isteyerek gerçekleştirecekleri bir katliama dair adalet sağlamayacaklarını biliyoruz” dedi.
Sadet, buna rağmen bu kampanyayı gerçekleştirmelerinin sebebini ise, “Bu katliamlarının hesaplarının sorulması Suruç’ta ve tüm katliamlarda şehit düşen yoldaşlarımıza ve kaybettiklerimize bir borcumuzdur. Ayrıca adalet dediğimiz talep sadece devletten alacağımız bir talep değildir, onu aşarak alacağımız bir taleptir” şeklinde açıklıyor. Suruç için 1 milyon imza kampanyası başlattıklarını hatırlatan Sadet, “Muhtemelen imzaları teslim etmek üzere Meclis kapısından içeri dahi alınmayacağız, ancak 1 milyon kişiye Suruç’u hatırlatmış olacağız” dedi. “Biz kazancımızın yürüttüğümüz mücadele sonucu elde edeceğimiz zaferle mümkün olacağına inanıyoruz” diyen Sadet, son olarak kampanyaya destek çağrısında bulundu.