Makaleler

Katar ve Suudi Arabistan: Aynı ipin iki cambazı

Yemen’de omuz omuza, Musul’da sırt sırta vererek terörü bitirmek adına ortak kuvvetler oluşturanlar, bugün yine aynı nedenle silahlarını birbirlerine doğrultmuş durumda. Başını Suudi Arabistan’ın çektiği Körfez’deki Arap ülkeleri tarafından yoğun bir ambargo uygulanan Katar’ın, Yemen’de Husilere karşı oluşturulan Uluslararası Koalisyon’daki görevleri de sona erdirildi.

ABD istihbarat kaynaklarında, radikal cihadçı çetelere destek sağlama konusunda Katar’ın adı Suudi Arabistan’la her cümlede birlikte anılırken, kurulan oyunun dışına itilme tehlikesi ile karşı karşıya kalan Katar oldu. Futbolcuları bile İngiltere’deki IŞİD saldırılarında yaşamını yitirenler anısına saygı duruşunda bulunmak yerine yeşil çim üzerinde at sineği kovalıyormuş gibi dolanan Suudiler, Katar’ı teröre finans desteği sunmak, mezhepçilik yapmakla suçluyor. ABD’nin kavun kafalı başkanı D. Trump ise Suudi Arabistan ile yaptığı 350 milyar dolarlık silah anlaşmasının ardından başlayan Körfez geriliminde, Katar’ı hizaya gelmeye çağırdı. Yanakları hep al al olduğu için yüzünün kızarıp kızarmadığı belli olmayan Trump, Katar için “uzun zamandır ve çok üst düzeyde terör destekçisi” dedi. El Tenef ve El Zkuf üslerinde IŞİD’e karşı savaşacak ÖSO militanlarını ABD öncülüğünde Suudilerle birlikte eğiten Katar, ABD tarafından bir anda terör destekçisi ilan edildi.

Katar yaptığı her açıklama da “ne yaptıysak ABD ile birlikte yaptık” benzeri şeyler söylese de sesi, kopan bu gürültü de pek duyulmayacak gibi. Halihazırda ABD’nin Katar’ın yaptıklarından haberinin olmaması hatta Katar’ın İhvancılara, Hamas’a verdiği desteğin bizzat Pentagon tarafından örgütlenmemesi için, Katar’ın neredeyse kendi ülkesindeki toplam asker sayısı kadar Amerikan asker ve istihbaratçısının (yaklaşık olarak 11 bin) bulunduğu Al Udeyd askeri üssünün, ABD istihbaratçıları tarafından piknik alanına çevrilmiş olması gerekir. Ancak Al Udeyd hala ABD’nin Ortadoğu’daki en büyük hava üssü ve ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM)’nın Ortadoğu merkezidir.

 

Katar minderinde Türkiye’nin savaşı

Türkiye için ise Katar sorunu tam bir Meksika açmazına dönüşmüş durumda. Yandaş gazetecilerin Suriye temkinleri ve “yine yanlış ata mı oynuyoruz?” acabaları derken Türk askeri Katar yoluna dizildi. AKP için Katar sorunu oldukça kötü bir zamana denk düştü. Dört parmak İhvan simgesini tam da kendi partisinin simgesine dönüştürmüşken bu işaretin sahipleri Müslüman Kardeşler (İhvanü’l Müslimin) ve onun destekçisi Katar topun ağzına geldi. Tayyip Erdoğan’ın Kürt düşmanlığı parantezinde PYD’ye atıfta bulunarak “senin teröristin, benim teröristim ayrıcalığından vazgeçelim” sözü kendi ayağına dolanmış durumda. Meğerse AKP tarafından sahiplenilen ve açıktan desteklenen İhvancılar (Müslüman Kardeşler) bazıları tarafından terör örgütü ilan edilmiş.

Ancak yaşanan bu gelişmeler Türkiye açısından tamamen olumsuz değil, hatta bu gelişmeler Türkiye’ye küçük de bir fırsat sundu. Mısır’da Müslüman Kardeşler’in desteklenmesi, IŞİD’e tırlarla yapılan yardımlar, İHH’nın Suriye’deki cihatçılara taşıdığı askeri malzemeler er geç bir yerde patlatılacaktı. Katar sorunu şu an Türk devleti açısından ön savunma olarak değerlendirilmektedir. Ve Türkiye, Katar minderinde aslında kendi savaşını vermektedir. Bu sürede özellikle AKP kitlesi Türkiye’yi bekleyen krize alıştırılmak isteniyor.

Bölgedeki radikal İslami örgütlenmelere destek verme konusunun Katar’ın kucağında patlaması da Katar’ın Ortadoğu’daki siyasal hedefleri ile doğrudan ilgilidir.

Katar, Suudi Arabistan gibi Sünni merkezli bir siyaset izlemektedir. Ancak Suudi Arabistan Vehhabilik üzerinden giderken, Katar İhvan üzerinden İslam coğrafyasının liderliğini kapma hevesinde. Ayrıca Katar, diğer körfez ülkelerinin aksine İran’a açıktan cephe almaz ancak İran’ı desteklemez de. Katar daha çok Suudi’ler ile İran arasındaki gerilim ve çelişkilerden yararlanarak güçlenme siyasetini izlemektedir.

Kriz ise tam olarak burada düğümlenmektedir. ABD Trump öncülüğünde, Obama’nın başkanlığı döneminde emekli edilen İran düşmanlığıyla nam salan James Mattis (Mad dog)’i de yanına alarak, İran’ı daha fazla sıkıştırmak istiyor. Ki İran Ortadoğu’da ABD’nin karşı paktında yer alan en güçlü devlet. İran’ın üzerine salınan ilk uşak Saddam yine ABD tarafından idam edilmek zorunda kalmıştı. ABD İran konusunda bu hataya yeniden düşmek istemiyor. Bu açıdan İran’a yönelik olası operasyon öncesi, bölgedeki kendi uşakları arasındaki fikir ayrılıklarını bitirmek istiyor. ABD, bölgedeki İslam ülkelerini, Vehhabiliği savunan ve El Kaide gibi örgütlere açıktan destek sunan, onların ideolojilerini üreten Suudi Arabistanı’n arkasına dizmeye çalışıyor.

Türkiye ise İhvan siyaseti üzerinden, İslam coğrafyasının krallığını Katar’la birlikte elde etmek istiyor. 2009 yılında Dışişleri Bakanı olan Ahmet Davutoğlu, başbakanlığı kazanıp da buradan devrilmesinin ardından ilk defa kendi partisi ile fikir ayrılığına düşmediği konu oldu Katar konusu. Davutoğlu, “diğer ülkeler de, Suudi Arabistan da bizim dostumuz. Gönül ister ki bütün bu ızdıraplar, sulh içinde konuşarak çözülebilsin. Ama bilinsin ki; yüreği Türkiye ile çarpan Katar hiçbir zaman yalnız bırakılmayacaktır” diyerek Katar’a desteğini açıkladı. Bu destek, Katar’la yapılan İhvan birliğinin ve ortak hareket etme isteğinin oldukça köklü olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Ayrıca Katar ile ortaklaştırılan siyasi hedeflerin sonucunda şuan 17 milyar doları bulduğu belirtilen ticari anlaşmalar da birlikteliğin kolay kolay bozulmayacağını gösteren diğer bir faktör.

Bu birliktelik bozulur mu ya da Katar ve Türkiye, tıpış tıpış Suudi’lerin arkasına dizilir mi onu zaman gösterecek fakat Ortadoğu’da taşların uzunca bir süre daha yerine oturmayacağı kesin. İran’ın kolay bir lokma olmadığını herkes biliyor, ABD Suriye’de bile istediklerini alamamışken, İran’da çok daha fazla zorlanacağı açık. Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in daveti üzerine Rusya’ya gitti bile.

Bu sırada ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Körfez ülkelerine, Katar’a yönelik ablukayı hafifletme çağrısı yaptı. Ortadoğu’daki ittifak ve çelişkiler bölgedeki emperyalist oyun kurucuları da zorlamaya başlıyor. ABD merkezli ancak görünür gücü Suudilerin oluşturacağı bir İran operasyonda bu sefer emperyalist egemenlerinde kaybetme riski bulunuyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu