GüncelMakaleler

KADINLARIN BİRLİĞİ | Kadınları dar alanlara sıkıştıran eşitsizlik!

Toplumun her kesiminin belli düzeylerde yaşadığı sorunları en katmerli haliyle yaşayanların kadınlar olması, olumlu olması gereken gelişmelerin dahi kadınların yaşamını kötü etkilemesi ve her gelişmenin erkeklik eliyle örgütlü bir biçimde kadınları dar alanlara sıkıştıracak biçimde tasarlanması kadın mücadelesinin gelişimiyle  beraber ataerkinin temsilcilerini de köşeye sıkıştırıyor.

Pandemi sürecinin başından bu yana kadınların maruz kaldığı şiddetin, toplumdaki eşitsizliğin çok daha fazla görünür hale geldiğini söylemek mümkün.

Pandeminin başlamasıyla beraber ev içi ücretsiz emeğin katmerlenmesi, annelerin hem öğretmen hem bakıcı hem de evin iş yükünü tek başına omuzlayan kişi olması, genç kadınların okulların kapanması ile beraber aile evine; baskı ortamına geri dönmek zorunda kalması, işçi kadınların fabrikalarda tacize, mobbinge maruz bırakılması ve Kod-29 vb. ile işten atılmalarının çok daha kolay hale getirilmesi…

Bu konuya dair birçok örnek sıralanabilir. Çünkü ataerkil sistem içerisinde yaşanan ve belli kesimler için olumlu ya da olumsuz sayılabilecek herhangi bir gelişme kadınları dezavantajlı konuma sürüklüyor.

Örneğin pandemi ile beraber önlem adı altında topluma dayatılan birçok şeyden biri de yüz yüze eğitimin sonlandırılıp online eğitime geçilmesiydi. Çocuklar, gençler evlerine, virüsten korunabilecekleri güvenli alanlara(!) gönderildi. Ev içerisinde ise kadının omzuna binen yük kat be kat artmış oldu.

Yeni dönemde ise yüz yüze eğitim ile beraber iki sene boyunca “nitelikli” eğitimden, okuldan, arkadaşlarından uzak kalan öğrencilerin adaptasyon sürecini de atlatmasını sağlayacak olan bizzat anneler veyahut bakımını üstlenen aile içinden bir başka kadın olacak. Hijyen özellikle bu dönemde kadınlara dayatılan en büyük sorumluluklardan bir tanesiyken okulların açılması, çocukların kalabalık ortamlarda eğitimine devam etmesi daha yoğun bir temizlik maratonunu kadınların karşısına çıkarmış oluyor. Yüz yüze eğitime geçilmesi kadınların ev içerisinde sürekli çocukların peşinden koşmakla yükümlü olduğu zamanı sınırlandıran bir yerde dursa da, yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi olumlu etkileri olması gereken her gelişme kadınları illa ki bir noktada köşeye sıkıştırmakta.

Ücretsiz ev emekçisi kadınların yanı sıra yüz yüze eğitim ile beraber genç kadınları da pek olumlu bir tablo beklemiyor. Halihazırda çoğu öğrenci için devam eden barınma sorunu, genç kadınlar özelinde de yaşanmakta. Henüz birkaç gün önce Marmara Üniversitesi Rektörlüğü, üniversite yurdunda kalan kadınları kayıt yenilemedikleri gerekçesiyle yurttan atarak barınma sorununu yaşayan binlerce öğrencinin arasına dahil etti.

Birçok üniversite eğitimin başlamasına günler kala yurtlarda tadilata başlayarak öğrencileri mağdur ederken kadın öğrenciler de bu durumdan fazlasıyla etkilendi. Öğrenciler toplamda bu durumdan kötü etkilendi elbette ki ancak kadınların zaten var olan eşitsizlikten kaynaklı daha fazla etkilendiğini söylemek gerek.

Günümüz koşullarında ne yazık ki, hala ailesinden uzakta üniversite okumak isteyen kadınların aile baskısını ne seviyede yaşadığını hesaba kattığımızda; ailelerin ilk tercihinin yurt olması, kadın öğrenciler için yurtların daha “güvenli” görülmesinden kaynaklanıyor. Yurtların aylık ücretleri hatta yurt bulunamaması sonucunda birçok kadın öğrencinin eğitimini erteleme kararı aldığına sosyal medya platformlarında şahit oluyoruz. Maddi yetersizlikler de cabası; kadınların istihdam edilme noktasında da dezavantajlı olduğu mevcut durumda geçinme kaygısı da bütün bu olumsuzlukların üzerine eklenmekte. İş konusunda da seçici olmak zorunda bırakılan kadınların, tacize, şiddete daha az maruz kalacağı bir iş bulma olanağı da epey güç!

Yanı sıra trans kadınlar sıraladıklarımız arasında en alt basamakta yer alıyor. Zaten ev bulamayan, evden atmak için zaman/fırsat kollanan, mesleğini yapması engellenen trans kadınlar barınma, çalışma hakkına ulaşmakta en büyük güçlüğü çekmekte. Üniversitelerin açılmasıyla beraber öğrenciler için başgösteren sorunları her daim yaşayan trans kadınlar da derinleşen eşitsizlik ile mücadele etmeye mecbur bırakılıyor.

Toplumun her kesiminin belli düzeylerde yaşadığı sorunları en katmerli haliyle yaşayanların kadınlar olması, olumlu olması gereken gelişmelerin dahi kadınların yaşamını kötü etkilemesi ve her gelişmenin erkeklik eliyle örgütlü bir biçimde kadınları dar alanlara sıkıştıracak biçimde tasarlanması kadın mücadelesinin gelişimiyle  beraber ataerkinin temsilcilerini de köşeye sıkıştırıyor.

Yaşamın her alanında her kadının tacize, şiddete, yok sayılmaya, hak gaspına maruz kaldığı bu süreçte ataerkil sistem kendi teşhirini kendi eliyle yapıyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu