Suriye’de 2011’den bu yana devam eden savaşın Baas rejiminin yıkılmasıyla yeni bir boyut kazanacağının mesajı çeşitli şekillerde açığa çıkıyor.
Esad döneminin sona ermesiyle egemenler, Suriye’de “yeni bir düzen” kurmak için kolları sıvamış durumda.
2011’den bu yana devam eden süreçte Amerika, Rusya, İsrail başta olmak üzere bilumum emperyalist gücün, çeşitli biçim ve zamanlarda gözünü diktiği, elini attığı Suriye toprakları için yeni bir düzen kurma adıyla hesapların yapıldığı, dengelerin kurulmaya çalışıldığı bir evredeyiz.
Bu yönüyle “Esad yıkıldı, savaş bitti” demenin, “Suriye halkı kararını verdi, özgürleşti” demenin anlamı emperyalist güçlerin hesaplarının yeni bir boyut kazanmasından öteye geçmiyor.
Şu an her ne kadar Türk devleti ve medyası, bir yandan Suriye’de kurucu bir aktörmüş gibi görünmeye çalışsa da bir yandan Suriye halkına uygulanan zulüm son bulmuşçasına kutlama görüntüleri verse de çizilmeye çalışılan bu fotoğrafın gerçekle bir ilişkisinin olmadığını biliyoruz. Bu fotoğraf, Suriye’de yaşanan yıkımın üstünü örtmeye yetmiyor.
Türk devletinin çizmeye çalıştığı bu fotoğrafın gücü Suriye’de yaşanan yıkımın milyonlarca insanın hayatını alt üst ettiği gerçeğini, ölümleri, katliamları, kadınları, çocukları hedef alan cihatçı çetelerin taciz ve tecavüzlerini örtmeye de yetmez, Suriye’de açığa çıkan istikrarsızlık halinin ezilen milyonlara umut olan olanaklar açığa çıkararak inşa edilen Rojava Devrimi’nin üstünü örtmeye de yetmez.
Türk devletinin esas meselesi de burada gizlidir. Söz konusu Suriye olduğunda en özne olandan dahi daha fazla konuşmalarının da, hesapların yapıldığı masalarda yer kapma çabalarının da, Suriye topraklarına göz dikenlerden olmalarının da, cihatçı çeteleri besliyor, destekliyor olmalarının da, tampon bölge isteklerinin de ve iç-dış politikada attıkları daha pek çok adımında açıklaması Rojava’da yaşanan ve dünyanın pek çok yerinde ezilen milyonlara umut ve motivasyon kaynağı olan devrimde gizli.
Kürt meselesini bir beka sorunu olarak tanımlayan devlet gerçekliğinin yansıması olarak Türk devleti, Kürt ulusunun Suriye topraklarında herhangi bir statü kazanmasını istemiyor.
Esad’dan cihatçı çetelere devredilen Şam’da büyükelçilik açma hızları da Bahçeli’nin söylemleri ile başlattıkları “çözüm-barış” politikaları da mayasını buradan alıyor.
Yeniymiş gibi gösterilen pek çok şeyin yeni olmadığının, Türk devletinin tarihsel kodlarına işlenen Kürt düşmanlığının bugünkü hesaplarına birer yansımadan ibaret olduğunun göstergeleri.
Suriye’de yaşanan gelişmelerin kalıcı bir biçim kazanması zaman alacaktır. Ancak TC’nin pozisyonunu biliyoruz. R.T.Erdoğan’ın “şu an dünyada iki lider kaldı, biri ben biri Putin” derken ki güçlü görünme çaresizliğinin de, Bahçeli’yle dile gelen “barış çağrısı” çaresizliğinin de kaynağı aynı, Suriye’de Kürt halkının öncülüğünde büyük direnişlerle inşa edilen meşru zeminden duyulan rahatsızlık. Bu öyle basit bir rahatsızlık da değildir.
Faşizmle boğulmak istenen, tüm kazanımların her türlü şiddete başvurarak gasp edildiği, başta Kürt ulusu olmak üzere ezilen milyonlara egemenlerin elinde tuttukları tüm güce rağmen başka ihtimaller yaratma gücüne sahip olduklarını hatırlatan bu gerçeği silmek için her şeyi yapabilecekleri bir rahatsızlık. Bu rahatsızlığı yaratan görkemli bir direnişti.
Türk devletinin de ortaklık ettiği emperyalist güçlerin Suriye’ye biçim verme dertleri niteliği, zamanı belirleyici olmaksızın Rojava için bir tehdit oluşturuyor.
Rojava’da yaşanacak herhangi bir gerilemenin, Türk devletinin güçlenmesi, faşizmin güçlenmesi olarak sonuçlanacağını, Rojava’daki kazanımların gasp edilmesinin aynı zamanda Türkiye’deki ezilenlerin ve devrimci güçlerin kaybı olacağını bir kez daha hatırlatan, “savaş bitti” söylemleri ile yeni bir savaşın içine çekildiğimiz bir süreçteyiz.
Bu süreç kadınlar içinde yeni görevler açığa çıkarmaktadır. TC’nin doğrudan ve cihatçı çeteler eliyle boğmak istediği devrimin kazanımlarını korumak öne çıkarmamız gereken mücadelelerden biri olacaktır. Erkek egemenliğine kaybettirecek olan politik ve pratik hattı yaratmak kadın özgürlük mücadelesine güç taşıyacak; cüppesini, sarığını çıkararak kadınlara ne yapması gerektiğini söyleyen cihatçılar kadınlar karşısında kaybedecektir.