8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü baharın en coşkulu ve renkli haliyle selamladı bizi. Kadınların öfke ve isyanı, coğrafyanın dört bir yanında derinleşen “krize, yoksulluğa karşı asla vazgeçmeyeceğiz” mesajı çok net bir şekilde verilmiş oldu.
Emperyalist kapitalist sistem dünyanın her yerinde siyasi, ekonomik krizin derinliğinde debelenirken Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı mevcut krizi biraz daha çıkmaza sokmakta, yayılma isteği ve politikası sonucu binlerce insanın hayatına mal olmaktadır.
Türkiye’de ve Kürdistan’da ise savaşın faturası ezilen milyonlara fatura edilmek istenmektedir. Elektrik, doğalgaz, yağ gibi önemli tüketim maddeleri Rusya’ya bağımlı olan TC devletini biraz daha zora sokmakta. TC bir taraftan ABD’yi destekler görünürken diğer taraftan Rusya’yı usluplu “kınama” dışına çıkmayarak arasını iyi tutma çabasında. Bugünlerde ise emperyalist devletlerden destek görme kaygısı ile “barışsever”, “arabulucu” bir role bürünmüş durumda.
Derin ekonomik kriz ve yoksullaşma, ezilenler cephesindeki rahatsızlık kendini dalga dalga yayılan direnişlerle dışa vurmaktadır. Dört bir yanda fabrika önlerinde işçiler, “kölelik koşullarına teslim olmayacağız” diye haykırırken, bu savaş ve yoksullaşmadan en fazla etkilenen kadınlar ve LGBTİ+lar hiç vazgeçemedikleri direnişi daha üst boyuta çıkacaklarının mesajını 8 Mart’ta vermiş oldular.
6 Mart’ta başlayan kadınların eylemlerinin kitleselliği “inatla ve ısrarla her gün biraz daha kalabalık bir şekilde sokakta olacağız” mesajını verdi.
Eylemlerin gözle görünür artan kitlesi, büyük şehirlerde olduğu gibi neredeyse bütün küçük şehirlerde de bu mesajın verildiğini ortaya koymaktadır. Geçtiğimiz yıl pandeminin de etkisiyle sokağa bu yıla göre daha az çıkan kadınlar, Dersim örneğinde olduğu gibi patriarkal sisteme ihtar çekmiş durumda.
Aynı mesaj Dersim dışındaki diğer şehirlerde de verildi. Kadınlar, erkek devletin tüm özel savaş politikalarına, Kürt kadın siyasetçilerine dönük saldırı ve baskı politikalarına, işkenceli gözaltı ve tutuklamalarına rağmen “geri adım atmayacağız” dediler.
Bu yıl Kürdistan coğrafyası bu mesajı daha kararlı vermiş durumda. Bunda elbette ki her gün biraz daha derinleşen kriz, yoksullaşma ve bu yoksullaşmadan en fazla etkilenenlerin kadın ve LGBTİ+lar olmasının büyük bir payı var. Ne zaman ülke dışında veya içinde savaş olsa, ne zaman ekonomik kriz ve yoksullaşma boyutlansa toplumun en dinamik kesimi, yol açanı ve yol göstereni kadınlar en önde oluyor. Bu 8 Mart’ta da yaşanan budur.
Kadın mücadelesine daha fazla sarılmalıyız
İstanbul’da Valilik yasağına rağmen onbinlerce kadının Taksim/Cihangir’de toplanabilmesi bu dinamik gücün kendini göstermesi, yol açması pratiğidir. Söylediğimiz sadece 8 Mart’a içkin değildir elbette ki, 6 Mart günü İstanbul’da ve diğer şehirlerde gündüz eylemlerinde, buluşmalarında veya mitinglerinde açığa çıkan öfke de benzer bir yerden nereye daha fazla yönelmemiz gerektiğini hatırlatmaktadır.
Bu yıl bizler açısından çeşitli sıkıntılara rağmen; karantina süreçleri vb. olsa da olumlu bir pratiğin açığa çıktını söylemek gerekiyor. Olması gerektiği gibi her alanda hayat bulan bir ana şiar, mevcut tablonun nasıl ele alacağı, kadınların derin yoksulluk içinden çıkışı için en somut ve sade şekilde derdini dile getirmek amaçlı nasıl bir söz kuracağı ve bunu birlikte belirlemek olumluluktur.
Diğer taraftan çeşitli aksaklıklara, kolektif olarak yetersiz tartışmalara rağmen biriktirilen mücadele, enerji kendini istenilen düzeyde olmasa da açığa çıkarmaktadır. Kadın mücadelesi ısrarlı ve süreklilik arzeden bir yerden ele aldığımızda mutlaka özellikle de biriken toplumsal öfkenin içinde kendini en coşkulu ve dinamik olarak ortaya koyan bir noktadayken örgütlenmeyi beklemektedir.
İzmir’de genç yoldaşların olumlu pratiği, erkek egemen devlette rahatsızlık uyandırdığı için hedefe konulmasına karşı rekleks sosyal medya eylemi diğer bir önemli pratiktir. Ancak buradaki esas önemli pratik, genç kadın ve LGBTİ+ yoldaşların ısrarlı duruşuyla ortaya konulan mücadeledir. Tabi ki daha fazla birlikte tartışmaya, benzer durumlar yaşandığında daha kolektif bir mücadele hattı için örgütleyici halkanın atölye, eğitim çalışması vb. ile biraraya gelmesine ve tartışmasına duyulan ihtiyaç acildir.
Ana halka örgütlendikçe, bir sonraki daire ana halkaya daha çabuk bir şekilde örgütlenecek ve bu halkalar gittikçe büyüyecektir.
Bahar ve elbette ki 8 Mart bize kadın mücadelesine daha fazla sarılmayı, biriken kadın öfkesiyle daha fazla buluşmayı zorunlu kılıyor. Aksi durumda sabit halkanın su misali büyümesi başka baharlara kalır. Kitlesel bir kadın örgütü için bir bahar daha beklemeden işe koyulalım ve coşkulu kadın kitleleriyle buluşalım.