Her bir Ermeni yurtsever gibi ben de Artsakh’ı ziyaret etme fırsatını buldum. 1988-93 yılları arasında işgal altındaki Artsakh’ın özgürleştirilmesi için yürütülen ve Türk ve Azerbaycan işgal kuvvetlerinden arındırılmasından sonra savaşın bütün kalıntıları, Şuşi’den Stepanagerd’e (Artsakh’ın başkenti, Azeriler şimdi Hankendi olarak değiştirdiler.) giden yol üzerinde imha edilen Azeri tankları, bazı yerlerde olduğu gibi muhafaza edilirken bazı yerlerde ise kaldırılma çalışmalarına denk geldim.
Ermenilerin kutsal değerleri arasında olan Şuşi’de bulunan Surp Ghazanchetsots Ermeni Kilisesinin, savaş yıllarında Azeri işgalciler tarafından “vurulmaz” diye cephanelik olarak kullanılmış ancak çetelerin kovulmasından sonra harabeye çevrildiği için onarım çalışmalarına tanık olduk. Ama 2022 yılında, 44 günlük savaştan sonra bir kurşun dahi sıkılmadan “teslim edilen” Şuşi’nin (Azeriler şimdi Şuşa olarak değiştirdiler) sembolü kilise bugün kubbesi yıkılarak camiye çevrilmekte ve 2024 yılında tüm Müslüman alemi için gerçekleştirilmesi planlanan toplantıya ev sahipliği yapması için tamirat halindedir.
Artsakh’ın % 70’ini, II. Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan’a teslim eden N.Paşinyan yönetimi, bu sefer 10 aylık kuşatmadan (gaz-elektrik-yiyecek ve sağlık hizmetlerinden mahrum) sonra “Azerbaycan’ın bir parçasıdır”(!) diyerek Artsakh’ı Azerbaycan’a teslim etti. Artsakh’ın şehir merkezinde en yüksek tepesine, binlerce yıllık bir uygarlığın son halkası olarak inşa edilen ve bugüne kadar acı ve tatlı olaylara tanık olmuş “Tatik ile Papik” bu sefer yine en zor trajediye şahit oldu.
Bu kez gittiğimde “Tatik ile Papik”e bir kez daha kulak verdim. Onları dinledim.
1967 yılında Azerbaycan’ın karşı çıkmasına rağmen inşa edilen “Tatik ile Papik” anıtı, binlerce yıldır var olan bir uygarlığın Artsakh topraklarına kök salmış şeklini ifade ediyordu. O tarihten günümüze kadar Artsakh Ermenilerinin simgesi olageldi. Anıt bu sefer tekrar işgal kuvvetlerinin eline geçti. Her zaman % 100 Ermeni’nin çoğunlukta yaşadığı Artsakh’ta 120 bin kişi topraklarını terk etmeye zorlandı. Ermeniler tıpkı 1915 yılında Anadolu’dan tehcire tabi tutuldukları gibi bu kez de bir başka anayurtlarından modern tehcire tabi tutuldular.
Azerbaycan hanedanı İ.Aliyev çetelerinin kanlı elleri ve postalları ile işgal edilen Artsakh’da, işgalcilerin bayrakları “Tatik ile Papik”e inat tam karşılarında göndere çekildi. “Tatik ile Papik”, şaşkın bakışları arasında “bu bir rüya değil gerçek” diyerek öz evlatlarını aradılar. Ama çaresizce bakındıkların etraflarında hiç kimseyi bulamadılar Öz savunma birliklerine “emir gelmiş”! Filistin ve Kürt halkı bir karış toprağını korumak-kazanmak için mücadele ederken N.Paşinyan “her şeyinizi teslim edin ve çekilin” emrini vermiş… “Tatik ile Papik” Artsakh’ın içeriden fethedildiğini anlıyorlar… “Tatik ile Papik”, yalnız, çaresiz ve hareketsiz. Onları var eden çocukları gitmiş… Belki de bu nedenle artık hüzünle bakıyorlar. Kaşları her zamankinden daha çatık. Alınlarına birer çizgi daha eklenmiş, daha da yaşlanmışlar…
Azerbaycan gericiliği, İsrail ve Türk desteğiyle işgal ettikleri ve yere serilmiş Arstsakh bayrağı üzerinde gezinerek zafer pozları verirken “Artsakh’ı bir günde ele geçirdik” diye dünya medyasına yalan haberler servis ediyordu. 44 günlük savaş ve 17 Eylül işgalinde Artsakh’ın savunmasında yer alan binlerce gençten olan Daron Kevorkyan, Henrik Safaryan, Alisa Melkonyan, Sos Ghukasyan, Samuel-Arsen Stepanyan, Arom-Jora Arzumanyan… ve diğer fedailer savaşarak hayatlarını kaybederlerken, Artsakh’ı daha ilk saatten itibaren teslim eden sözde generallere “Tatik ile Papik” şahit oldu.
“Tatik ile Papik” halen o görkemli ve heybetli kin dolu bakışları ile Artsakh’ın işgal altında olduğunu fark ederlerken gözyaşlarını düşmanı sevindirmemek için göstermeden içine akıtıyorlar. Oysa düşman öylesine intikamcı ki, Artsakh Bulvarına, 2015 Ermeni Soykırımı’nın bir numaralı sorumlularından olan İsmail Enver’in adının verildiğini görünce düşmanları adına utanıyorlar. Bir katili kahraman olarak görmelerine acıyorlar.
Artsakh halkının yeni bir felaketin içerisinde olduğunun farkına varıyorlar. Nitekim akşam haberlerinin okunduğu saat 19.00’da ise her zamanki sevimli-güler yüzlülüğüyle iyi haberler sunan spikerin bugün her zamankinden başka bir duruş sergilediğini, hüzünlü yüzünden fark ediyorlar… Spiker, Artsakh Cumhuriyeti’nde son 30 senenin en zor ve üzücü haberini okuyor… Okumak istemiyor fakat hem işgalciler hem de Artsakh’ı teslim edenler onu okumaya zorluyorlar. Kan dondurucu haberi okumakta zorlanan Marianna Kahramanyan kendini tutamayarak hıçkırıklara boğuluyor. 1 Ocak 2024’ten itibaren Artsakh’ın kendini feshettiğini sadece Artsakh’a değil dünyaya dağılan 10 milyon Ermenilere ilan ediyor…
Artsakh işgal altında, çaresiz, gerçek sahiplerini arıyor ….
“Tatik ile Papik”, bu toprakların bağrından yetişmiş, bir zamanlar halk tarafından kahraman-fedai olarak görülen ve hatta bu nedenle Ermenistan’da “baş” olduklarını duydukları Koçaryan’ı, Sarkisyan’ı etraflarında arıyor ama bulamıyor. Artsakh’ın ekmeğini-suyunu yiyerek “baş” olanları en zor koşullarda, varlık ile yokluk şartlarında arayıp soruyorlar ama nafile bulamıyorlar. “Tatik ile Papik” hakkımızı onlara helal etmiyoruz diyorlar.
Ve nihayetinde yine hem de 21. yüzyılında “Tatik ile Papik”in evlatlarının kısmetine yine yollara düşmek kaldı. Artsakh’ın savaşmadan teslim edilmesinden ve kısa sürede boşaltılması kararından sonra halk bir daha yollara düştü. Zenginliklerini, evlerini, topraklarını ve en önemlisi hatıralarını, acı ve tatlı anılarını bırakmaya zorlandılar. Tıpkı 1915’teki gibi bu sefer at arabaları-kağnılar ile değil arabalar ile işkenceler, yağma, tecavüz, ağır hakaretler, öldürmeler, kafa kol kesmelerden kurtulmak için yollara düştüler…
Tüm dünyanın gözünün içine bakarak yalanda mahir olan Aliyev ve onun savaş suçluları “kendi istekleri ile gittiler” yalanını uyduruyorlar. Tıpkı 1915 Soykırımı’ndaki gibi. O zaman da “güvenlik için tehcir ettikleri”ni söylemişlerdi. Şimdi de gerçeği tersyüz ediyorlar. M.Talat’ın “Ermeni meselesi hallolmuştur” dediği gibi “Artsakh meselesini hallettikleri”ni kendi isteğiyle gittiklerini söyleyerek savunuyorlar. Katliamcılardan “kahraman” yaratmakta mahir olduklarını bir kez daha dünya aleme ilan etmekte sakınca görmüyorlar…
Bu “kahraman”lar işgal ettikleri topraklardan ayrılmak zorunda bıraktıkları 12 yaşında bir çocuk olan Karen’in hayatı boyunca unutamayacağı ve gözlerinin önünden kaybolmayacağı vahşi uygulamalarından ailesini araba ile uzun yolculuktan sonra Yerevan’a kadar getirerek kurtarmasının kahramanlık sanıyorlar!
“Tatik ile Papik” kahramanlığın ve fedailiğin ne olduğunu çok iyi biliyorlar. “Tatik ile Papik” tüm bu ihanet ve sahipsiz bırakılmışlığın ortasında gerçek kahramanları, fedaileri beklemeye başladılar…Taş oldular…
“Tatik ile Papik”, iki binyıldan bu yana Artsakh topraklarına kök salmış bir uygarlığın şahitleri olarak petrol ve gaz uğruna işgal edilmelerine sessiz kalınmasını anlamadılar. Şimdi belki bizlerin üzerinden de dozer geçirip, yıkacaklar diye düşünmeye başladılar. Ancak gerçekleri değiştiremeyecekler, dün olduğu gibi Artsakh’ta “vardık, varız ve var olacağız” demekten vazgeçmeyeceğiz dediler sessizce birbirlerine…
“Tatik ile Papik” birbirlerine; bütün bu kötü günler bir gün muhakkak aşılacaktır. Bu halk yine Monte Melkonyan, Leonid Azdgalyan, Hovsep Hovsepyan, Valod Avedisyan, Nubar Ozanyan, Vladimir Balayan gibi önderler yaratacak potansiyele sahiptir dediler. Ermeni halkına bütün bu kötülüklerden kurtulmak, sorumlulardan hesap eğer sormak istiyorsa “kalenin içeriden kuşatıldığının farkına varmalıdır” öğüdünü salık verdiler. Dün olduğu gibi bugün de tehcir ve soykırımdan sorumlu olanlar Ermeni halkı tarafından muhakkak yargılanacaklardır. Yaşanan trajedinin tanıkları tarihe muhakkak not düşülecek savaş suçluları yaptıklarının cezasını bir gün mutlaka vereceklerdir.
“Tatik ile Papik” bunları söylediler.
(* Tatik ile Papik: Artsakh’ın sembolü yaşlı bir Dede ile Nine’nin anıtıdır.)