Türkiye’de ilk Coronavirus vakası, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından 10 Mart 2020’yi 11 Mart’a bağlayan gece duyuruldu. Resmi olarak ilk vakanın açıklanmasının üzerinden geçen bir yılda pandemiden kaynaklı toplam ölüm sayısı 29 bin 356, toplam vaka sayısı ise 2 milyon 850 bin 930 kişiye yükseldi. Hayatını kaybedenlerden 372’si salgınla ön safta mücadele içerisinde olan sağlık çalışanı oldu.
Türk Tabipleri Birliği (TTB), pandeminin birinci yılına dair paylaştığı raporunda, test sayısının yetersizliği, aşının temin edilememesi, kısıtlama ve sosyal desteklerde sınıfsal eşitsizlik gibi birçok sorunun yaşandığını belirtti. Yine pandemiye dair verilerin şeffaf bir şekilde paylaşılması talep edildi.
Pandemi ile geçen bir yılı Mezopotamya Ajansı’ndan Kadir Güney’e değerlendiren İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Dr. Osman Öztürk, Türkiye’nin salgını ağır bir şekilde geçirdiğini ifade etti.
Ülkelerin salgınla mücadele performanslarının değerlendirildiği çalışmalar bakıldığında Türkiye başarısız ülkeler arasında yer aldığını söyleyen Öztürk, ülkede pandeminin halen ağır bir şekilde devam edip, vaka sayısında artış yaşanabileceği uyarısında bulundu.
Her ülkenin salgını kontrol altına almak için farklı önlemler aldığını söyleyen Öztürk, “Türkiye’de değişik aşamalarda değişik tutumlar alındı. En başta baskılamaya yönelik politikalar uygulanıyordu. Aslında hızlı bir şekilde tehlike sezilerek Bilim Kurulu oluşturuldu, okulların kapatması gibi önlemler alındı. Ama sonraki süreçlere baktığımızda benzer uygulamaları göremedik. Biz bu durumu eksik, yanlış, tutarsız uygulama olarak tarif ediyoruz” diye konuştu.
“Bilimin ışığında uygun zamanda uygun önlemler alınmadı”
Salgının başında iktidar tarafından başarı hikayelerinin anlatıldığını hatırlatan Öztürk, “Salgın yeni başlamış, dünya telaş içerisinde ama siyaseten ‘biz buradan her hâlükârda bir başarı hikayesi yaratacağız’ kararının çıktığını görüyoruz. Sık sık dile getirdiğimiz gibi salgından çok algıyı yönettiler. Hiçbir zaman aklın, bilimin ışığında uygun zamanda uygun önlemler alınmadı. Bunun yapılması gerekirdi” dedi.
Öztürk, örnek olarak ise pandemi tehdidinin büyüdüğü geçtiğimiz Kasım-Aralık aylarında tam kapanma kararı alınması gerekirken, ekonomik gerekçelerle bunun yapılmamasını gösterdi.
Öztürk, bu konuda şunları ifade etti: “Salgının bir ekonomik boyutu var. Tam kapanmaya gidildiğinde yurttaşlar, ‘ben evime kapanıyorum ne yiyeceğim devlet bana neden bakmıyor’ diyecekti. Bunu karşılamak istemediler. Devletin harcamaları çok düşük görülüyor ama salgının maliyetini işçiler, esnaf ödüyor. Bizi öldürenin sadece virüs olmadığını biliyoruz. Virüs bütün dünyada var ama bazı ülkelerde az, bazılarında ise çok insan öldürüyor.”
Hala karışıklık söz konusu
Salgının başından itibaren verilen “başarılıyız” mesajlarının şimdi de aşı çalışmaları için yapıldığına dikkat çeken Öztürk, başarılı görüntüsü verdik demek için politikalar üretildiğini söyledi.
Aşı için bir program belirlenmiş olunsa da bu konuda hala bir karışıklık söz konusu olduğunu vurgulayan Dr. Öztürtk, “Hem kendileri hem de diğer insanlar için tehlikeli oldukları için sağlıkçılardan başlanması normaldi. Kademe kademe olarak yapılıyor. Ama insanlar randevu alamıyor, aşı bulunamıyor. Aşı hikayesi yılan hikayesine döndü. Bakan günde 1 milyon aşı yapılacağını söyledi. Gerçekten de aşı ve organizasyonu olsa yapılır. Salgını kontrol altına alacak olan aşı değil, aşılamadır. Aşı olan insanı korur ama bütün toplumu koruyacak olan aşının yaygın yapılması” diye konuştu.