Suriye’de temkinlilik ile ümidin iç içe geçtiği günler yaşanıyor ama kesin olan şu ki hâlâ azınlıklar ve ılımlı ya da laikliğe yakın Sünni kesimde korku hakim.
Ancak her gün bu korkuyu derinleştiren iddialar, hamleler gelirken diğer taraftan ümidi besleyen gelişmeler de yaşanıyor. İnsanlar hem HTŞ’nin kontrolündeki bölgelerden gelen infaz, kayıp, saldırı gibi haberlere dair gerçekleri öğrenmeye çalışıyor hem de HTŞ’nin Şam kadrosundan yapılan açıklamaları yorumlayarak gidişatı anlamak için uğraşıyor. İnsanların gündeminde ve oldukça yakından izlediği birçok konu var ancak sıcak gelişmelerle birlikte sırayla gidelim.
Cihatçılardan oluşan bir ordu nasıl bir ordu olacak; bunu kimse bilmiyor. Ancak bu adımın çok ama çok tehlikeli olduğunu düşünenler “El Şara’nın uluslararası ılımlı adımlar atarak uluslararası meşruiyet kazandıktan sonra gerçek ajandasını uygulamaya girişeceğini ve kontrol ettiği bölgelerde İdlip’tekine benzer katı şeriat anlayışı ile yönetilen baskıcı bir yönetim kuracağını” savunuyor.
İnsanların hararetle tartıştığı bir başka gelişme ise HTŞ Lideri El Şara’nın bir Arap televizyonuna verdiği röportajda seçimlerin yapılmasının 4 yılı, anayasanın hazırlanmasının ise 3 yılı bulabileceği yönündeki ifadeleri oldu.
HTŞ’ye yönelik temkinli ve hatta tedirgin olanlara göre bu açıklama El Şara’nın gücü elinde toplamak istediğini ve yeni bir diktatoryal dönemin açık sinyali. Buna karşılık ikinci kesime göre ülkenin ihtiyacı olan şey seçimle oluşan karmaşık ve sürekli birbiriyle kavga eden etkisiz bir parlamento değil, icraata odaklanmış kararlı bir yönetim.
Ancak bu noktada HTŞ’nin devlet kurumlarından ekonomiye kadar ülkenin yeniden imarı konusunda yeterli tecrübeye ve bilgiye sahip insan gücü olmadığı da açık.
Yine Suriye dışından çok görünmeyen ancak sokaktaki insanın şahit olduğu durumlar da var; mesela Şam’daki Şii camilerinin HTŞ tarafından korunuyor olması, azınlıkların bölgelerinde HTŞ’den devriyelerin gezmesi gibi. Hâlâ çok sayıda başıboş ya da çeşitli silahlı gruplara bağlı olduğu iddia eden silahlı grup var ve insanlar bu gruplardan korkuyorlar.
Ancak diğer taraftan Lazkiye, Tartus, Halep, Hama kırsalı gibi yerlerde evlerinden veya sokaktan alınıp kaybedilen çok sayıda insan olduğuna dair haberler artarak devam ediyor. Bu arada kaybedilen insanlar arasında Sünniler de var. Önceki yönetim döneminde istihbarata düzenli olarak sivil halk hakkında bilgi verdiği iddia edilen kişilerin listelerinin ele geçirildiği ve bu isimlerin ortadan kaybolduğu öne sürülüyor.
HTŞ kaybolanlar hakkında “Bizimle ilgisi yok, münferit saldırı, saldıran grubun bizimle ilişkisi yok, kişisel intikam saldırısı” gibi açıklamalar yapıyor ve infaz haberlerinin giderek arttığı bölgelere HTŞ’den daha fazla devriye gönderiyor ancak bu açıklamalar da insanların korkusunu yatıştırmaya yetmiyor.
Özellikle Alevilerin ve Hristiyanların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde kent, kasaba merkezlerinde insanlar tedirgin ancak günlük hayatlarına devam ederken özellikle köyler ve kırsal bölgeler oldukça tehlikeli hale geliyor her geçen gün.
HTŞ’nin bu bölgelere yerleştirecek kadar adamının olmadığı, her yere yetişemediği gibi sebepler olduğunu söyleyenler var. Korkunun giderek derinleştiği bölgelerde yaşayanlar ise “Saldıran veya birini almaya gelenler en azından HTŞ’den geldiğini gösteren bir kağıt, izin veya bir şey göstersin” diyor.
HTŞ tarafından alınanların akıbeti ise net değil, hapse atıldıkları ve mahkeme sürecinin yapılacağını söyleyenler olduğu gibi birçok kişinin infaz edildiğini söyleyen de var.
HTŞ kadrolarının azınlıklara ve hatta önceki yönetime dair hedef gösteren, aşağılayan, küfür içeren açıklamalar yapmadığına dikkat çekerek “zamana ihtiyacımız var” diyen iyimserlere göre “HTŞ’nin hamlelerini El Kaide kökenli bir örgüt olduğunu unutmadan değerlendirmek gerek.”
Tedirginlik ve korku içinde olanlar ise “HTŞ markaj altında olduğunu biliyor ve profesyonel hareket ediyor. Azınlıklara yönelik saldırılara göz yumarak ya da münferit saldırılar diyerek azınlıkları can güvenliği karşılığında her şeyi kabul edecek hale getirmeye çalışıyor” diyor.
(Kaynak: Evrensel. 2 Ocak 2025)