Mersin: PKK lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlarının müvekkilleri ile haftalık olağan görüşmelerini gerçekleştirmek için yaptıkları başvurular sürekli olumsuz yanıtlanıyor. İmralı Hapishane İdaresi, “gemi bozuk” iddiasıyla görüşmenin gerçekleştirilemeyeceğini avukatlara bildirdi. Avukatların 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana müvekkilleri ile görüşmek için yaptıkları başvurular, “gemi bozuk”, “hava muhalefeti”, “gemi onarımda” ve “gemi onarımdan döndü, ancak geminin liman başkanlığından alınması gereken evrakları eksik olduğu için faaliyet yapamıyor” iddialarıyla engelleniyor.
Ayrıca birçok hakkı gasp edilen Kürtlerin; anadilde eğitim ve savunma talebi için yıllardır verdikleri mücadele, sayısız saldırılarla yanıtlandı/yanıtlanıyor. Yaşama ve kültürlerini devam ettirebilme açısından en demokratik taleplerden olan anadil için yapılan eylem ve etkinlikler sonucu binlerce insan tutuklanmış, çok daha fazlasına da dava açılmıştı.
Bu demokratik taleplerin devam etmesini ve yayılmasını istemeyen devlet, katliam üzerine katliam yaparak Kürtlerin sesini daha da kısmaya çalıştı fakat muradına eremedi. Halkın direnişi, inişleriyle çıkışlarıyla ciddi ilerleme kaydetti ve özellikle hapishaneler özgülünde kritik bir aşamaya daha geldi.
İki haklı ve meşru talep doğrultusunda daha önceden de uyarı amaçlı açlık grevi başlatan yurtsever tutsaklar, 12 Eylül tarihinden itibaren 39 hapishanede 380 tutsak ile süresiz dönüşümsüz açlık grevine başladı. 15 Ekim’den itibaren parça parça yayılarak tüm hapishanelerdeki PKK, KCK ve PAJK’lı tutsaklarla devam edeceği duyurulmuştu.
Şu günlerde 50’ye yakın olan hapishanede 500 tutsağı aşan grevcilerin sağlık durumlarının her geçen gün daha da kötüye gittiğini biliyoruz. Midelerinde ve boşaltım sisteminde kanama başlayan ve görme kaybı yaşayan tutsaklar, talepleri yerine getirilene kadar direnişlerine devam edeceklerini belirtiyorlar.
En son 15 Ekim arifesinde PKK ve PAJK’lı tutsaklar adına açıklama yapan Deniz Kaya, hiçbir güç ve iradenin başlattıkları süresiz dönüşümsüz açlık grevinden geri adım attıramayacağını kaydederek, “Önderliğimiz ve hareketimiz dışında hiç kimsenin sesini duymayacak ve işitmeyeceğiz” demişti. Dolayısıyla yakın zamanda da açık-kapalı görüşlere ve telefonlara da çıkmama kararı alan tutsakların dışarıya verdikleri mesaj oldukça netleşti.
Diğer yandan devletin eylemcilere saldırıları da arttı. Birçok hapishanede tekli hücrelere zorla götürülen tutsaklara işkence yapılıyor. Dışarıyla bağlantı kurmak isteyen, taleplerini ve durumlarını bildirmek isteyen tutsakların mektuplarına el konuluyor; ayrıca bu tür durumlarda kalıcı hasara yol açabilecek zorla besleme müdahalesi de gündemde.
Tutsakların B1 vitamini alması gerektiğini dile getiren Tabipler Birliği’nin bu çağrısı da hükümetin kör, sağır, dilsiz tutumunda boğuluyor.
“İçerisinin başarısı, dışarının başarısıyla paralel büyür”
Aileler de anne-babalarına ve çocuklarına destek için grevde.
Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Hapishane’de bulunan Serhat Göksu’nun Erzerom’un Qareyzî ilçesine bağlı Yahya köyünde yaşayan ailesi çocukları ve arkadaşlarına destek olmak için bir haftalık açlık grevi yaptı.
Diyarbakır D Tipi Hapishane’de 25 Ekim’den beri açlık grevinde olan Mehmet Çağırıcı’nın 4 çocuğu anadilde eğitim ve hapishanelerdeki açlık grevlerine destek olmak için okulu boykot ediyor.
Bu ve buna benzer örnekler elbette önemli fakat tutsaklara verilen desteğin büyük oranda tutsak yakınlarıyla sınırlı kalması, başarıyı geciktirir. Bunu geçmiş yıllarda yapılan eylem ve direnişlerde de tecrübe etmiştik.
Uluslararası insan hakları kuruluşlarının bu konuda uzun zamandır Türkiye’ye yaptıkları basınç henüz yeterli değil. Dolayısıyla ciddi sağlık sorunlarının kapıda olduğu bu aşamada; hemen her ilde konuyla ilgili platformlar, inisiyatifler kurmak oldukça önemli.
Bugünlerde dışarıda da, özellikle BDP’nin ve tutsak yakınlarının örgütlediği destek açlık grevlerine katılarak dayanışmayı yükseltelim. Bu anlamda kurulacak platformlara ve HDK’nin örgütleyeceği sürece kayıtsız kalmayarak tutsakların yanında olduğumuzu gösterelim.