Emek sömürüsünün türlü biçimleri ve alanları var. Meslek liseleri emek sömürüsünün Türkiye’deki boyutunu ve aldığı biçimi en açık gösteren alanlardan biri.
Eğitim sürecinin bir parçası gibi görünen meslek liseleri, sermaye tarafından büyük bir emek sömürüsü sahası olarak görülüyor ve devlette bütün kuralları, düzenlemeleri sermaye sınıfını koruyan bir yerden ele alıyor.
Eğitim sisteminin bozuk yanlarına dair pek çok şey söylenebilir. Eğitimin başlangıç aşamalarından üniversite eğimine varana kadar tüm basamaklarına dair bir dizi eleştiri yapılabilir.
Eğitimin niteliksizliğinin aldığı boyutu ortaya koymak adına pek çok veri sunulabilir. Eğitim sürecinin tamamında büyük benzerlikler olduğu söylenebilir. Eğitim sürecinin tamamı bozuk bir çark gibi karşımıza çıksa da bu bütünlüğün içinde meslek liseleri için özgünleşen çok fazla yanda bulunmakta.
Ucuz işgücü yaratmanın diğer adı meslek liseleri olmuş durumda. Melek liseleri bir eğitim süreci ya da kurumu olmaktan çok okul ve sanayi kurumlarının işbirliği ile dizayn edilen işçi sahaları haline getirildi. Meslek liselerindeki yetersiz derslik ve okul sayısı nedeniyle, kapasitenin çok üzerinde sayıda öğrenci bu okullarda eğitim görmek zorunda kalıyor. Meslek derslerinin niteliksizliği, üniversiteye hazırlık derslerinin yetersizliği, okulların çok kalabalık olması gibi birçok sorun meslek liseli öğrencilerinin eğitim sürecini sabote ediyor. Meslek lisesi eğitimi öğrenci ve işçi olmak arasındaki çizgiyi hızlıca silikleştiriyor.
Staj: Patronlara ucuz işgücü olanağı
Bu çizgiyi ortadan kaldıran en net uygulama ise zorunlu staj. Meslek liselerindeki staj sömürüsü eğitimde niteliksizlik, eşitsizlik gibi en köklü sorunların bile önüne geçen bir çelişki haline gelmiş durumda. Neredeyse bütün meslek liselerinde zorunlu olan staj, öğrencilerin okulda öğrenemediklerini işyerlerinde öğrenme iddiası taşıyor. İddia bu olsa da yaşanan bambaşka. Staj bir eğitim süreci olarak düşünülmüyor, dizayn edilmiyor, patronlara ucuz işgücü olanağı olarak sunuluyor.
Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden staj için patronlara bütçe ayrılmasına rağmen patronlar stajyerlere ya hiç ödeme yapmıyor ya da göstermelik bir ödeme yapıyor. Stajyer öğrencilerin üç günden fazla çalışmaması kuralı var ancak buna genelde uyulmuyor, öğrenciler okuldan çok işyerlerine gidiyor ve zorunlu olarak çalıştırılıyor. Hatta çoğu zaman hafta sonu bile işe gelmeleri zorunlu kılınabiliyor. Düşük not verme tehdidi ile bu koşullar öğrencilere dayatılıyor. Yani patronların ucuz işgücü talebi Milli Eğitim Bakanlığı’nca da destekleniyor.
İş güvenliğinden yoksun biçimde öğrenciler mesleki eğitim adı altında ucuz gücü olmaya şimdiden zorlanıyor. Staj sömürüsünün en ağır boyutunu da bu yaratıyor. Adına eğitim deniyor ancak öğrenciler bir ustanın dahi gözetimi olmadan ağır işlerde, iş makineleriyle başbaşa bırakılıyor.
Arda Tonbul geçtiğimiz ocak ayında bunun en ağır bedelini ödeyenlerden biri oldu. Henüz 14 yaşındayken bir sanayi sitesindeki Özkanlar Metal Demir Çelik Endüstrisi AŞ’ye ait metal fabrikasında staj adı altında çalıştırılıyordu. Yasaya göre yanında mutlaka bir usta öğretici bulunması gerekirken sac büküm makinesinin başında yalnız bırakıldı ve bu Arda’nın hayatına maloldu. Arda’dan kısa bir süre sonra Kütahya MESEM öğrencisi Erolcan Yavuz da benzer biçimde hayatını kaybetti. MESEM uygulaması ile çocuk işçiliği teşvik eden devlet onların katledilmesinin de önünü açıyor. İş güvenliğinden, denetimden yoksun çalışma alanlarında gençliğin geleceği, hayatları ellerinden alınıyor.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin iş cinayetleri raporuna göre, MESEM’lerde 2023 yılında 14 yaş ve altı 22 çocuk işçi, 15-17 yaş arası 32 çocuk işçi hayatını kaybetmişti.
Milli Eğitim Bakanlığı’ndan itiraf!
Arda ve Erolcan örneğinde olduğu gibi liseli gençlerin staj sömürüsünde katledilmesinin üstünden kaza deyip geçiyor devlet. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı’nın stajyer öğrenci çalıştıran işetmelerde yaptığı denetimin sonuçları ile ilgili yaptığı açıklamayı aynı zamanda bir itiraf olarak görebiliriz.
MEB öğrencilerin staj yaptığı ya da mesleki beceri kazanmak amacıyla gittiği 94 bin 301 işletmeden 8 bin 406 iş yerinin sözleşmesini feshettiğini duyurdu. MEB sözleşmelerini feshettiği bu işletmelere, gerekli koşullar sağlanana kadar staj ya da eğitim için öğrenci gönderilmeyeceğini, sözleşmesi feshedilen iş yerlerindeki öğrencilerin, yeni işletmelerde eğitimlerine devam edeceğini söylüyor.
Yapıldığı iddia edilen bu denetimlerin nasıl yapıldığı, feshedilen sözleşmelerin gerekçelerinin neler olduğu, bu öğrencilerin gideceği yeni işyerlerinin nasıl belirlendiği vb. pek çok konu muamma. Ya da MEB’in bu denetimi tam olarak hangi amaçla yaptığı ve açığa çıkan sonuçlarla nasıl ilişki kuracağı da büyük bir muamma.
Ancak temel amacının bu sömürü sahasını patronlara kapatmak olmadığı/olamayacağı açık. Kendini liseli gençliğin geleceğine sermayenin ihtiyaç ve talepleri doğrultusunda biçim vermeye adamış olan MEB yaptığı denetiminde göstermelik kalacağı, staj sömürüsünü koşullarını iyileştirmekten bile uzak kalacağı aşikar.