Üç yılı aşkın zamandır Tugay’da örgütlü olan Melkonyan, halkların bir arada yaşamasının devamında devrimin kazanımlarını korunma ve ileriye taşımanın önemine vurgu yaparken köylerde yürüttükleri çalışmalara da vurgu yaptı.
Kasparyan ise Tugay’ın sadece silah başında bekleyen askeri bir güç olmadığını, gücünü Arap, Kürt, Süryani, Asuri, Keldani, Ezidi vb. tüm halklardan alan bir kuvvet olduğunu aktardı.
– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?
– Merhaba, ben Şehit Nubar Ozanyan Ermeni Tugay savaşçısı Garmer Melkonyan. Üç yılı aşkın zamandır Tugay savaşçısıyım. Rojava devrimi sürecinde QSD bünyesinde çeşitli hamlelere katıldım. Tugay kurulduktan sonra da Ermeni olarak mücadeleye kendi öz askeri gücümüze katılarak devam ediyorum.
– Tugayınız Serêkaniyê işgali ve sonrasında Til Temir cephe hattında yerini aldı. Sizce Til Temir’de neden bu kadar yoğun saldırılar yaşanmakta ve bu saldırılar yaşanırken Tugay cephede kendisine nasıl bir görev yüklemektedir?
– Serêkaniyê savaşından bu yana cephede yerimizi alıyoruz. Bizim Ermeniler olarak Rojava devriminde yerimizi almamız ve devrimin kazanımlarını savunmamız önemli bir yerde duruyor. Devrimle birlikte halkların birarada özgürce yaşamasının devamında bu kazanımların korunması ve ileriye taşınabilmesi için devrimin savunulması gerekmektedir. Bu yönüyle biz de Ermeni askeri gücü olarak üzerimize düşen görevi yerine getirmeye çalışıyoruz. Biz Rojava’nın kalbinden, halktan çıkan bir örgütüz. Tıpkı Asuri, Süryani, Ezidi, Keldani, Arap, Türkmenler gibi bu toprakları savunuyoruz.
Ermeni askeri gücü olarak Til Temir cephesinde yer alıyoruz. Biraz buranın özgünlüğünden bahsetmek istiyorum. Türk devleti için devrim sembollerinden birisidir. Çünkü bu bölgede Süryani, Asuri, Ermeni, Kürt ve Arap halkı birarada yaşamaktadır. Birçok halkın birarada yaşadığı başka alanlar da var elbette. Ancak Til Temir, cephe hattı olmasından kaynaklı farklılık arz ediyor. Biz Ermeniler, yanıbaşımızda Kürt, Arap, Asuri, Süryani cephe noktaları ile birlikte omuz omuza topraklarımızı savunuyoruz. Cephede yer almak var ve bir de Til Temir cephesinde yer almak var. Biz Ermeni gücü olarak Til Temir cephe hattını çok önemsiyoruz.
“Köy ve aile ziyaretleri gerçekleştirdik”
– Serekaniyê işgalinden bugüne devam eden saldırılardan bahsettiniz. Tugay olarak bu saldırıları nasıl değerlendiriyorsunuz? Tugayın saldırılara karşı çalışmalarından da bahseder misiniz?
– Rojava’ya, Kuzey ve Doğu Suriye topraklarına saldırılar Serêkaniyê işgalinin ardından bugün hala devam ediyor. Devrimin inşasına tahammül edemeyen Türk devleti saldırılarını suikast, SİHA saldırıları vb. ile -sadece yöntem değiştirerek devam ettirdi. Devrimi bu şekilde yıkamayacağını, saldırıların yetmediğini düşündüğü için farklı saldırılar da gerçekleştirdi. Der Zor’da ortaya çıkan aşiret savaşı ve sonrasında Kürt-Arap çelişkisini derinleştirmek istemesi gibi. Devrimin halklar ile bağlantısını kesmek halklar arasında çelişki yaratmak için geliştirdiği benzer yöntemi Til Temir’de de gerçekleştirmek istedi. Suriye Milli Ordusunu kullanarak ve aşiretler adına kara saldırısı gerçekleştirdi. Örgütlenen bu karadan saldırı elbette önemli bir yerde duruyor, çünkü Serêkaniyê işgali ve sonrasından bugüne karadan bir saldırı yaşamamıştık. Havan, Obüs, SİHA saldırıları yaşanıyordu ancak karadan bir saldırı olmamıştı. Yine kara saldırısı öncesinde ucuz maliyetli isabetsiz atışlar yapan, amatör keşiflerle yöntem değiştirerek çete ve aşiretleri kullandı. Amaç aşiret maskesi ile çeteleri devreye sokmaktı.
Bu kara saldırısı esnasında Til Temir savunmasında biz de Ermeni Askeri Gücü olarak yerimizi aldık. Bizim cephe noktamıza yakın mesafede olan bu kara saldırısına karşı verilen mücadelede yer almamız bizim için de büyük tecrübe oldu diyebiliriz. Kara saldırısına karşı verilen cevap bizde oldukça büyük bir maneviyat yarattı. Gücümüzün farkına varmamızı ve düşmanın yenilgisinden doğan özgücümüzle güvenimizi bir kez daha inşa ettik. Çetelerle köy savaşında hiçbir kayıp vermeden düşmana büyük kayıplar verdik. Büyük bir zafer oldu.
Arap aşiretlerinin haklarını savunuyoruz gibi göstermeye çalışan ve Rojava’da yaşayan tüm halkların birliğini kırmaya çalışan bu politikaya karşı politika geliştirmek önemli. Cephede askeri duruş sergilemek elbette önemli ancak tek başına yeterli değil. Eğitim çalışmaları ile bu politikayı Tugayda tartışıyoruz. Yine Tugay savaşçılarının aileleri başta olmak üzere köy ve aile ziyaretleri gerçekleştirdik. Sadece Ermeni köylerine ya da ailelerine değil Arap aileleri de ziyaret ettik. Gittiğimiz ziyaretlerde özellikle Arap ailelerin de diğer halklara karşı olumsuz bir yaklaşım yaşamadık. Ziyaretler gerçekleştirdik, yaptığımız sohbetlerde Türk devletinin bu kirli politikasını anlattık.
Bu çalışma tarzını dönem dönem yapıyoruz. Sadece yeni katılımlarda verilen eğitim olarak değil, Tugayda belirli aralıklarla askeri eğitim çalışmaları gibi politik eğitim çalışmalarını da yapıyoruz.
– Özgür Gelecek gazetesi okurlarına neler söylemek istersiniz?
– Öncelikle teşekkür ederim röportaj için, çalışmalarınızda, mücadelenizde başarılar diliyorum.
Biz Ermeni Askeri Gücü olarak bu toprakları tüm saldırılara karşı Rojava halkları ile omuz omuza savunmaya devam edeceğiz. Biliyoruz ki, Türk devleti, buradaki direnişi kıramayacak zaten bu sebeple sürekli farklı saldırılarla karşımıza çıkmakta. Daha önce özellikle SİHA saldırıları ile askeri güce saldıran Türk devleti, son süreçte su depoları, elektrik santralleri, fabrikalara saldırarak direk halka “Rojava devrimini savunursanız size de saldırırız” mesajı vermek istedi. Şehit Nubar Ozanyan Ermeni Tugayı savaşçıları olarak moralimiz yüksek, askeri olarak her saldırıya hazırız, topraklarımızı savunacağız. Türk devletinin politik saldırılarına karşı da mücadele etmekten geri durmayacağız ziyaretler gerçekleştirerek halkımıza bunları anlatıyoruz, anlatmaya da devam edeceğiz. Zaten halk, savaşın zorluklarında yaşamaya alışmış, saldırılardan korkmuyor diyebiliriz. Ve Türk devletinin saldırılarını da anlamakta zorlanmıyor.
“Türk devletinin kirli oyunlarını boşa çıkardık!”
– Merhaba, siz de kendinizi tanıtır mısınız?
– Merhaba, ismim Sarkis Kasparyan, yaklaşık üç yıldır Şehit Nubar Ozanyan Ermeni Tugay savaşçısıyım.
– Tugayınız Serêkaniyê işgali ve sonrasında Til Temir cephe hattında yerini aldı. Sizce Til Temir’de neden bu kadar yoğun saldırılar yaşanmakta ve bu saldırılar yaşanırken Tugay cephede kendisine nasıl bir görev yüklemektedir?
– Şehit Nubar Ozanyan Ermeni Tugayı’nın askeri bir niteliğinin yanısıra Tugayın kuruluşundan itibaren siyasi bir duruşu da vardır. Türk devletinin Rojava’ya yönelik saldırılarında da bu iki özelliği ile savaşta yerini almaktadır. Biz Ermeniler, soykırım yaşamış köklerimizden, kültürümüzden, dilimizden koparılmış bir halkız. Güncelden örnek verecek olursak bugün soykırım gerçekliği Artsakh işgali ile de devam ettirilmektedir. Bizim bu topraklara gönderilen soykırımın çocukları olarak Türk devleti ile tarihsel bir hesaplaşmamız vardır. Bugün burada olmamız Rojava devrimi, devrimin kazanımlarını korumak kadar tarihsel hesaplaşmamız açısından da önemlidir. Daha önce de defalarca söyledik; Türk devletine karşı topraklarımızı savunacağız. Ve sadece topraklarımızı savunmak değil aynı zamanda bunu daha ileriye taşımada da yerimizi almaktan geri durmayacağız. Türk devletinin ve çetelerinin topraklarımızda askeri saldırıları ya da kirli oyunlarını boşa çıkardık, çıkarmaya da devam edeceğiz. Askeri eğitimler ve hazırlıklarımızın yanısıra siyasi eğitimler ve kitle ziyaretleri de gerçekleştiriyoruz. Biz sadece silah başında bekleyen bir askeri güç değiliz, gücünü halktan ve hatta burada yaşayan Arap, Kürt, Süryani, Asuri, Keldani, Ezidi vb. tüm halklardan alan bir kuvvetiz. Bölgede yaşayan tüm halklarla omuz omuza mücadeleyi önemsiyor ve bu temelde de hareket etmeye çalışıyoruz. Birlikte mücadelenin önemi ve kararlılığı ile Til Temir cephesindeyiz.
– Til Temir cephe hattında sürekli saldırılar yaşanmakta, bu saldırılara karşı Tugayın çalışmalarından bahseder misiniz?
– Kuzey ve Doğu Suriye topraklarına Serêkaniyê işgalinden bu yana saldırılar sürekli yaşanmakta hatta cephe hatlarında Obüs ve havan atışları yine keşif hareketliliği artık cephenin normal yaşamıdır diyebiliriz. Türk devleti, SİHA’larla gerçekleştirilen suikast saldırıları ile hedef alınan askeri gücün yanısıra hem devrimi ekonomik olarak boğmak için hem de halka askeri güce destek olmayın mesajı vermek için ekonomik kaynaklara da saldırılar gerçekleştirdi. Daha önce de aşiret kavgaları ile halklar arasında çelişki yaratmak için kara saldırıları gibi saldırılara karşı olduğu gibi cephedeki konumlandığımız tüm noktalarda duruşumuz net. Biz gücünü halktan alan askeri gücüz, bu yönü ile de başta Ermeni köyleri ve aileleri olmak üzere tüm halkların olduğu köylere, evlere Türk devleti ve çetelerinin kirli planlarını teşhir etmek için ziyaretler gerçekleştiriyoruz.
Yine Tugay içinde ya da cephe noktalarında gerek eğitim çalışmaları gerek özel gündemli yapılan toplantılar ya da Tugay adına yapılan açıklamaların videolarını izlemek ve yazılı açıklamayı birlikte okumak tarzında siyasi çalışmalar da gerçekleştiriliyor. Tüm yoldaşların morali yüksek, saldırılara anında cevap olmanın yanısıra devrimin ilerletilmesinde de üzerimize düşen görevin farkındayız.
– Özgür Gelecek gazetesi okurlarına neler söylemek istersiniz?
– Farklı dillerde konuşan ama birlikte yaşayan bu topraklarda doğmuş bir askeri gücüz. Dayanışmanın, birlikte mücadele etmenin gücümüze güç katacağını biliyoruz. Rojava’dan, Til Temir cephe hattından selamlar.
Rojava’ya yönelik her saldırı, buradaki askeri güçleri ve halkları daha çok birbirine bağlamaktadır. Örneğin Til Temir’de kara saldırısı sonrası Tugay savaşçıları olarak bizlerin de bu direnişte yerimizi almamız, direnişe katılan katılamayan tüm savaşçılar arasında büyük bir moral yarattı. Öyle ki, yapılacak bir eylem öncesi kendini önerme, cepheye gitme grupları ayarlanırken kendini önerme gibi örnekler yaşanmakta. Moralimiz yüksek, topraklarımızı savunacağız.