Başlığa bakarak kimse paniğe kapılmasın hemen. Derdimiz seçim sonuçlarını manüpile etmek değil, kimilerinin mutluluğuna limon sıkmakta değil. Yunanistan referandumunun ardından vuku bulan gelişmeler ardı ardına gelmeye devam ediyor. Sonuçların ezici bir biçimde HAYIR çıkmasının ilk politik etkisi muhalefet partisi Yeni Demokrasi’de görüldü. Partinin başkanı Antonis Samaras sonuçların kesin olarak belirginleşmesinden hemen sonra istifa ederek yerini geçici olarak başkasına bıraktı.
Referandumda AB emperyalizminin ülkedeki en önemli hizmetkârı olan, uşaklığın sınırlarını zorlayarak, halka karşı düşmanlığını kanıtlamak için elinden geleni yapan Samaras ve partisi, yediği tokatla daha uzun seneler kendine gelemez. Efendileri için halka düşmanlıktan başka seçeneği olmayan bu politik parazitlerin, emperyalist işverenlerinin desteği olmadan bir gün dahi varlık gösteremediklerinin son perdesini bize seyrettirdiler. Yunanistan egemen sınıfının ve politik temsilcilerinin emperyalistlere ne kadar bağımlı, ne kadar işbirlikçi olduğunu bugüne kadar göremeyenler, referandum sonucuna ve Samaras’a baksalar yeter sanırız. Görmek istemeyenlere ise başka da gösterecek bir şeyimiz yok. Halkın karşısında saf tutan gerici burjuva sağ bloktaki sarsıntı ve krizin, sadece liderin kellesinin gitmesiyle sınırlı kalmayacağını içimiz ferahlayarak söyleyebiliriz. Krizleri daha çok su kaldırır.
Halk çok net ve açık biçimde, kesintilere, yeni kemer sıkma paketlerine, özelleştirmelere, işten çıkarmalara, emeklilik ve maaşlardaki kesintilere, AB emperyalistlerinin şantaj ve tehditlerine HAYIR dedi. Son beş yıl boyunca uygulanan politikalar altında ezilen halk, SYRİZA’nın “müttefiklerine” sunduğu veya bundan sonra sunacağı “uygulanabilir-adil” herhangi bir pakete EVET demedi. Halk SYRİZA’yı seçerken de “git Avrupalılarla yeni bir paket yap gel” diye de oy vermedi. Halkın tutumu, fala bakıp yorum yapanların istediği gibi yorumlamasına yer bırakmayacak kadar açık ve net; Benim olmayan borcu ödemek istemiyorum.
Sonuçların açıklanmasından sonra AB emperyalizminin bütün leş kargaları, yarım ağızla “halkın tercihine saygı duyduklarını” söylerken, bir yandan ise bu kararla Yunanlıların işlerinin zor olduğunu söyleyip sopayı da esirgemediler. Sermayenin birliği olan AB, hiçbir zaman halkların AB’si olmadı. Bunu her defasında halklara açık ve net bir şekilde gösteren AB emperyalistleri, kendilerine direnen, dayatmalarına boyun eğmeyen halkların gözlerinin yaşına bakmadıklarını, dün Yugoslavya’da, Libya’da, bugün Ukrayna’da, Yunanistan’da gösteriyorlar. Referandum sonrası, Avrupa Parlamentosu başkanı Martin Sults “Salı günü bankalar açılmayacak ve önümüzde ki hafta Yunanistan halkı için çok zor geçecektir eğer hükümet ciddi önerilerle gelmezse” diyerek halkın kararına “saygısını” ifade etti. Yunanistan halkının burnunu sürtmek için peşi sıra gelen açıklamalara bakıldığında, sanırız daha ikna edici oluruz:
Ralf Binghaus, CDU grup başkanı; “Şimdi Yunanistan’a yardım yapılması çok zor. Parti grubumuz öfkeli, Yunanistan yardım istiyor ama koşulları kabul etmiyor”.
Karsten Schneider, SPD temsilcisi; “Bu sonuçtan sonra, Çipras ve Varufakis gibi temsilcilerle müzakerenin zor olacağını düşünüyorum”.
Bir halkın sınırlı olarak ifade etmesi istenen HAYIR’ına rağmen, diz çöktürme çabasında olanlar, halklara düşmanlıklarının sadece ekonomik-politik olmadığını bundan öte derin bir ideolojik alt yapısı olduğunu gösteriyorlar. SYRİZA gibi solculuğu sınırlı olan bir partiye dahi tahammül edememeleri, köklerinde olan anti-komünist, anti-sol ideolojik duruşun ifadesidir.
Pazar akşamını zor sabah eden bizler için ikinci “şok haber” Ekonomi Bakanı Gianis Varufakis’ten geldi. Sabah saatlerinde yaptığı açıklamayla; “Başbakanın işini kolaylaştırmak için istifa ettiğini” söyledi. Referandum öncesi ve süreci boyunca AB emperyalistlerinin boy hedefi olan Varufakis’in istifası ( ya da istifa ettirilmesi), SYRİZA’nın kendi kalesine attığı golle, “müzakerelere” bir sıfır yenik başlaması anlamına geliyor. Tavrı ve tutumu bakımından Almanya ekonomi Bakanı başta olmak üzere AB bürokratlarının haz etmedikleri Varufakis’in kellesi bizzat Aleksis tarafından altın tepsi içinde, ön ikram niyetine AB emperyalistlerine sunuldu. Varufakis, kapitalist ekonomiye sol liberal cepheden yaklaşan, kapitalizme karşı olmadan sadece karşıdan bakan bir ekonomist olarak, tek yaptığı Avrupalıların her dediğine evet dememesidir. Bir hükümet düşünün ki, halkı referanduma çağırmış ve sonuç olarak halkın % 62’si gibi ezici çoğunluğunun HERŞEYE HAYIR dediği bir durumda, masaya oturmak için sırtı daha sağlamken, eğile büküle masaya yanaşmasının nelere gebe olduğunu herkesin tahayyülüne ve öngörüsüne bırakıp tragedyanın son perdesini seyreyelim…