Yunanistan’da AB emperyalizminin dayatmalarına karşı Syriza hükümetinin karşı bir hamlesi olarak şekillenen referandurum gerçekleştirildi. Referandurum sonuçlarına göre, Yunanistan’da 9.858.508 olan kayıtlı seçmenin % 62,5’si sandığa gitti. Bu seçmelerden % 61,31’i hayır derken, %38,69’u evet dedi. Refarandurum da başını revizyonist KKE (Yunan Komünist Partisi)’nin çektiği ve kendi kampanyası olarak örgütlediği sandıklara farklı pusula atma ve dolayısıyla geçersiz oy verme kampanyasının sonucu ise beyaz/geçersiz oyların %5,8 olmasıyla sonuçlandı. Bu arada belirtmek gerekir ki refarandurum da sandığa gitmeyen yaklaşık % 37’lik bir kesimin de varlığından bahsedilebilir. Diğer bir ifadeyle Yunan halkının önemli bir kesimi kendisine sunulan “kırk katır mı kırk satır mı” ikilemini red ederek, sandığı boykot etti. Referandurum öncesinde aralarında KKE(ml)- Yunan Komünist Partisi (Marksist-Leninist) gibi partilerinde olduğu örgütlerin boykot çağrısı yaptıklarını hatırlatalım.
Referandurum sonuçları başta Avrupa olmak üzere dünyada ilgiyle izlendi ve herkes kendi cephesinden meseleyi değerlendirdi! Başta Yunanistan’la benzer durumda olan İspanyol ve Portekiz halkları olmak üzere, ekonomik kriz içinde bulunan halklar, Yunan halkının AB emperyalizmi dayatmalarına hayır demesini coşkuyla karşıladı. Nitekim bu ülkelerde, Syriza’ya benzer şekilde halkın tepkisini ve öfkesini kendi arkalarına alan örgütlenmeler, kutlama açıklamaları yaptılar.
Referandurum öncesinde ve sırasında, halkın hayır demesini; “Yunanistan’ın AB’den çıkışı anlamına geleceği”, “Yunanistan’ı felaketlerin beklediği” propagandasını yapan AB emperyalistlerinin, böylelikle bir korku iklimi yaratıp, Yunan halkının borç ödeme programını kabul etmesi, kemer sıkma politikalarını anlayışla karşılamasını amaçlayan politikası başarısız oldu. Yunan halkı kendisine yapılan şantaja ve boyun eğdirme hesaplarına hayır dedi. Bu sonuç karşısında, Salı günü (7 Temmuz) acil toplantı kararı aldılar. Referandurum öncesinde, başını Alman emperyalistlerinin çektiği AB emperyalistleri; bu arada Yunanistan’da da başta komprador burjuvazi olmak üzere, onun güdümündeki partilerin, medya ve kilise her türlü iletişim aracını kullanarak, halka AB emperyalistlerinin şantajına boyun eğme ve evet deme çağrısı yaptıklarını hatırlatalım. Halk verdiği hayır oyuyla bu politikalara da hayır demiş oldu.
Türkiye’de de referandurum ilgiyle karşılandı ve takip edildi. Başta “liberal” aydınlar olmak üzere bir kısım sol çevre, Syriza’nın başarısını kendi başarıları olarak propaganda etti ve etmeye de devam ediyor. Ancak belirtmek gerekir ki, Yunan halkının talepleriyle, Syriza’nın uygulamayı düşündüğü program arasında fark vardır. Bu durum şu an çok açık seçilmese bile, ilerleyen süreçte daha bir açığa çıkacaktır. Syriza halkın hayır oyu vermesiyle birlikte, AB emperyalistleri karşısında, kendi arkasındaki kitle desteğini güçlendirmiş olsa da, halkın ondan beklentileriyle, kendi önerdiği çözüm arasında kalacaktır.
Syriza bir partiler koalisyonu olarak girdiği seçimlerden, halkın başta AB emperyalistlerinin politikaları olmak üzere, işsizliğe, yoksulluğa ve daha bir dizi olumsuz koşullara karşı öfkesini arkalayarak çıktı. Yunan halkı Syriza’ya oy verirken vaat ettiklerine oy verdi. Bu vaatler arasında, konut vergisinin düşürülmesi, asgari ücretin yükseltilmesi, başta kamu olmak üzere yeni iş alanlarının yaratılması, yoksulların gelir vergisinden muaf tutulması gibi politikalar bulunuyordu. Daha da önemli olarak Syriza seçim öncesinde, AB emperyalistleriyle müzakerelerin devam edeceğini ama memorandumumun kesinlikle kabul edilemeyeceğini ve kaldırılacağını propaganda etti. Ancak genel seçimlerden refaranduruma kadar geçen süre içinde, Syriza bu vaatlerinin hiçbirini yerine getirmediği gibi, AB emperyalistleriyle müzakere masalarında daha adil, uygulanabilir bir borç yapılandırılmasında ısrar etti.
Yunanistan’da Halkın #HYPERLINK “https://twitter.com/hashtag/OXI?src=hash“OXI ile Sryza’nın #HYPERLINK “https://twitter.com/hashtag/OXI?src=hash“OXI si arasından fark var!
Nitekim Başbakan Alexis Çipras, referandurum sonrasında yaptığı ilk açıklamada, “adil bir çözüm var ve bu artık mümkün. Borç meselesi ancak yeniden düzenlenerek çözüme kavuşturulabilir” diyerek “adil bir çözüm için müzakerelere devam edeceğiz. Ancak bu kez masada borcun yeniden yapılandırılması da yer alacaktır” dedi. Öte yandan referandumumda halka hayır oyu vermesi çağrısı yapan Yunan Maliye Bakanı Yanis Varoufakis yaptığı açıklama ile istifa etti. Bu istifanın nedenini, hükümetin elini güçlendirmek olarak açıkladı. Ancak bu adımın AB emperyalistleri karşısında bir geri adım olduğunu ifade etmek gerekir. Syriza emperyalistlere ben anlaşmaya açığım mesajı vermekte, yeni bir sayfa açalım demektedir.
Ve yine ısrarla ifade etmek gerekir ki Syriza’nın başta AB emperyalistleriyle müzakereler olmak üzere Yunan halkına çözüm olarak sunduğu program bir çözüm programı değildir. Çözüm olarak ifade edilen borcun yeniden yapılandırılması gerçekte, emperyalist sermayenin alacağının güvencede olduğu ancak daha adil bir ödeme programının hayata geçirilmesidir. Emperyalistlerin ve Yunan işbirlikçi komprador sınıfının “günah”larının, Yunan halkının sırtına kademeli olarak (böylelikle daha adil oluyor!) yıkılmasının savunulmasıdır.
Syriza’nın AB emperyalizmine karşı olmadığı, başta AB’den çıkış olmak üzere, IMF’yle anlaşmaların iptal edilmesi ve NATO’dan çıkmak gibi bir politikası olmadığı bilinmelidir. Hatta bu süreçte Syriza NATO’ya yeni bir üs önerisinde bulunduğu akıllardan çıkarılmamalıdır.
Syriza’nın sol bir parti olarak, kapitalizme karşı olmadığı, “daha adil ve eşitlikçi bir kapitalizm” tasavvuruna sahip olduğu bilinmelidir. Bu “düş”ün gerçekleşebilmesinin kapitalizmin fıtratında olmadığı, üstelikte emperyalizm koşullarında ve somut olarak da Yunanistan’ın koşullarında gerçekçi olamayacağının altı çizilmelidir. Syriza Yunan halkının emperyalizme ve sisteme yönelik tepkisini oya tahvil ederek hükümete gelmiş, ama ne gerçek iktidarı almak ve ne de bu iktidarın sürdürülebilmesi için kapitalizme alternatif bir düzen kurmak amacındadır. Syriza’nın hedefinde sosyalist bir Yunanistan yoktur. Onun hedefinde AB emperyalistleriyle ilişkinin sürdüğü “eşit, demokratik bir kapitalist sistem” vardır. Bunun gerçekleşebilir bir proje olmadığı, halkın talep ve arzularına yanıt olmayacağı açıktır.
Yunanistan halkı referandumumda hayır derken esas olarak kendisine dayatılan kemer sıkma ve yoksullaşma politikalarına hayır dedi. Ancak Syriza’nın bu politikalara cepheden karşı olmadığı bilinmelidir. Syriza’nın karşı olduğu ya da itiraz ettiği bu politikaların uygulanış biçiminedir. İtirazı esasa ilişkin değil yöntemedir. Bu nedenle Yunan halkının hayırı ile Syriza’nın hayırı arasında temelden bir fark vardır.
Bu gerçeğin bilinmesi, başta Türkiye solu olmak üzere, Türkiye halkının yararınadır. Çünkü büyük umutlar bağlanan, hakkında olur olmadık propagandalar yapılan Syriza, yarın öbür gün AB emperyalistleriyle müzakere masalarında yönteme dair anlaştığında ve Syriza’nın kapitalizme dair esaslı bir sorunu olmadığı açığa çıktığında yaratılan sanal algı yerle bir olacaktır. Bu enkazın altında kalmamak ve halka her zaman doğruları söylemek devrimciler açısından tercih edilen olmalıdır.