DerlediklerimizGüncel

HAKKI ÖZDAL | Bahçeli’den Kürtlere: Rojava ile arana ‘mesafe’ koy!

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bugünkü grup toplantısında alışkanlıkla ağzından çıkmakta olan “Kürt kökenli” ifadesinden önündeki prompterda yazılı olan “Kürt kardeşlerimiz” ifadesine dönmesi bir iki saniyede olup bitti.

“Gelişmelerin Kürt köken… Kürt kardeşlerimizle hiçbir ilgisi yoktur.”

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bugünkü grup toplantısında alışkanlıkla ağzından çıkmakta olan “Kürt kökenli” ifadesinden önündeki prompterda yazılı olan “Kürt kardeşlerimiz” ifadesine dönmesi bir iki saniyede olup bitti. Bir dil sürçmesi değil; haftalardır, merkezinde bizzat kendisinin olduğu ve pek çokları açısından ‘anlaşılmaz’ bulunan sürecin cilvesiydi.

Nitekim, Bahçeli’nin bir önceki grup toplantısını yaptığı geçen salı gününün gecesi başlayan Suriye’deki cihatçı taarruzu, onun garipsenen sözlerini nasıl anlaşılır hale getirdiyse; bugünkü grup toplantısında kurduğu çerçeve de önümüzdeki döneme ve Türkiye’nin Suriye sahasındaki seçeneklerine ve bunun taraflarına dair oldukça kapsamlı bir harita çıkardı.

Öncelikle şunu hatırlamalı: Bahçeli geçen haftaki (26 Kasım) grup toplantısında, “İmralı ile Dem grubu arasında yüz yüze temasın gecikmeksizin yapılmasını bekliyoruz” demiş, bu sözleri elbette flaş olarak öne çıkarılmış, ama cümledeki “gecikmeksizin” ifadesi ya ihmal edilmiş ya da bu ifadedeki gönderme yeterince anlaşılamamıştı.

Eğer İmralı (Abdullah Öcalan) ile Dem Parti arasındaki bir yüz yüze temasın “gecikmemesini” istiyorsanız, bunu isteyebileceğiniz tek bir mevki olabilir. Zira böyle bir görüşmeyi ne Öcalan ne Dem Parti geciktirebilirdi. Müstakbel görüşmeyi geciktirebilecek tek güç Erdoğan’da olduğuna göre bu sözler de bizzat ona söylenmişti.

Bahçeli Erdoğan’a “daha fazla gecikmemeliyiz” diyordu.

2 Ekim’deki tokalaşma seremonisi ve 22 Ekim’deki ilk Öcalan çağrısı da dahil olmak üzere, tüm konuşma, demeç ve (video, tweet vs.) mesajlarında olduğu gibi bir kez daha Erdoğan’la (da) konuşuyordu.

Gecikme ile neyi kast ettiği bu konuşmadan saatler sonra başlayan cihatçı taarruzu ve bu taarruzun kısa sürede bölgedeki tüm dengeleri alt üst eden bir emperyalist plan dahilinde yapıldığının anlaşılmasıyla birlikte ortaya çıktı. Belli ki Türkiye, esasen İsrail’in güvenliğini önceleyen ve Gazze-Lübnan etaplarından sonra Suriye’yi devre dışı bırakmayı hatta parçalamayı öngören ABD planından haberdardı ve Bahçeli bu planın “risklerine” Erdoğan “fırsatlarına” dikkat çekiyordu.

Aralarında kimi zaman görüş ayrılığı gibi de görünen söylem ve öneri farklılıkları da belli ki Türkiye yönetici sınıflarının, sermaye ve devletin içindeki farklı eğilimleri, bu eğilimlerin müzakeresini yansıtıyordu.

İsrail’in geniş bir coğrafyayı kan gölüne çevirmesiyle seyreden ve şimdi Suriye’de cihatçı vekil güçlerle sürdürülen kaosun, Türkiye burjuvazisi ve yönetici sınıfları için hem fırsat hem de riskler içerdiği açık.

Bahçeli “Türk devlet aklı” göndermeleri yaparak ve Abdullah Öcalan’ın Mecliste konuşmasına varan önerilerde bulunarak aslında bu ‘risklerle’ mücadele ettiğini bugün neredeyse açıkça söyledi. Şu sözleri ayrıca ilginçtir: “Tarihimizin muhtelif dönemlerinde yaşandığı üzere, geçici geri adımların, yenilgi gibi addedilen acıklı çekilişlerin, ileriye doğru dev adımlara kulvar ve kundak olduğunu çok iyi biliyoruz. Hezimet gerilemek değil, vazgeçmektir.”

Öcalan’a gösterilen teveccüh bu denklemdeki “geçici geri adım”a tekabül ediyorBahçeli, bir Öcalan çağrısı marifetiyle Türkiye’deki Kürtler ve Kürt siyasetinin Suriye Kürtleri ve oradaki muhtemel gelişmelerle bağını koparmayı umuyor, tarafları buna zorluyor:

“Sınırlarımızın hemen yanı başında yuvalanan terör örgütünün sökülüp atılmasından rahatsız olan DEM Parti’nin nerede duracağını henüz kestirememesi, terörle arasına mesafe koymaktan sürekli imtina etmesi yanlıştır.”

Bahçeli’nin bu yazının başında alıntılanan “Kürt kökenli” sürçmesi bu sözlerin hemen ardından gelmişti: “Gelişmelerin Kürt kardeşlerimizle hiçbir ilgisi yoktur.”

Bunun ardından da maksadı daha açık ifade etti: “Kürtler bizim canımız, PKK/YPG/PYD can düşmanımızdır.”

Rojava’ya yönelik olası saldırıların yahut oradaki olası kazanımların, buradaki Kürtlerle “ilgisi olmadığını” söylemenin ne anlama geldiğini, çok açık göstergelerle zaten yaşıyoruz; önümüzdeki dönem belli ki daha açık ve sert biçimleriyle yaşayacağız.

Kaynak: Evrensel

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu