Bu coğrafyada Kürt’ün payına hep yangın, yıkım ve ölüm düşmüştür. Bu yangınlar birbirinden farklı olarak gözükse de hepsinin çıkış yeri ve biçimi tamamen aynıdır.
Bugün Diyarbakır’ın Çınar ilçesiyle Mardin’in Mazıdağı ilçesinde çıkan yangının yıllardır Türkiye Kürdistanı’nda çıkan diğer yangınlardan hiçbir farkı yoktur. Bu yangın 15 kişinin hayatını kaybettiği ve binlerce canlının yok olduğu bir katliamdan başka bir şey değildir. Burjuva medya her zamanki gibi yangın da yine Kürtleri suçlamaya ve hedef şaşırtmaya çalıştı, yangınla ilgili tüm gerçekler ortadayken. Yangının bölgedeki köylülerin anız yakmalarından kaynaklı olduğu birçok medya ve haber kanalı tarafından dile getirildi gerçekler ortada olmasına rağmen. Yangının çıkış sebebi TMMOB Diyarbakır İKK Raporu’nun sonuç bölümünde, “Yapılan tespitler ışığında, yangın sebebinin anızlardan kaynaklı olmadığı, elektrik hat ve direklerinin bakımsız ve tehlikeli olduğu, iletim hatlarındaki bakımsızlık, direklerin etrafında yangına karşı önlemlerin alınmaması, aşırı gerilimden kaynaklı ark oluşum yoğunlukları, yine ayrıca ilgili kurumun hemen yangının çıktığı günün ertesinde direkleri değiştirme ve onarımının yapılması ile delilleri karartma gibi gözlemlerden kaynaklı, oluşan yangının elektrik hatlarından kaynaklı olabileceği tespitleri yapılmıştır” olduğunu dile getirdi ama gerçek sebeb ise bölgenin elektrik dağıtıcısı olan DEDAŞ’ın kàr hırsı ve yarattığı rant düzeni. DEDAŞ yıllardır bölge de var olan hiçbir sorunu çözmediği gibi, bu sorunları görmezden gelerek sadece alacağı parayı düşünen bir durumda. Bölge de sürekli elektrik kesintisi, trafo patlamaları, direk devrilmeleri ve elektrik yangınları yaşanmakta yani son yangın bölgedeki ilk yangın değil sonda olmayacak. Elektrik trafoları eski, direkler eski, teller birçok yerde kullanılmaz halde vb. birçok durum söz konusu. Yine TMMOB Diyarbakır yaptığı Raporda, Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş (DEDAŞ) ekiplerinin yangının çıktığı bölgeye müdahale ettiğinin görüldüğü belirtildi. Öte yandan, “Müdahale sonrası elektrik hatlarıyla ilgili yapılan incelemeler sonucunda birtakım tespitler yapılmıştır” denildi ve bunlar şöyle sıralandı:
* Yangının çıktığı yerde anızın olmadığı görülmüştür.
* İletim hatlarında birçok noktada eklerin ve liflenmelerin olduğu tespit edilmiştir.
* Direkteki OG (orta gerilim) sigortalarının yerinde olmadığı, bunun yerine iletkenlerle bypass edildiği ve bu bağlantıların gevşeklikten dolayı arka sebebiyet verebileceği tespiti yapılmıştır.
* Birçok direkte kırık izolatörlerin olduğu bu durumun atlamalara sebebiyet verebileceği teknik açıdan bir veridir.
* OG hatlarda ekili tarım alanlarında ağaç direkleri mevcudiyeti görüldü. Bu ağaç direklerinin kullanılması uygun görülmemektedir.
* Hatların geçtiği güzergahlarda direklerin etrafında yangına karşı bir önlem alınmadığı gözlemlenmiştir. (Direk diplerindeki otların mevcudiyeti vs.)
* Direk diplerinde süs betonu olmadığı, otların direk dibinde biçilmediği tespiti yapılmıştır.
* OG hatlarının dibindeki ağaçların atlamaya sebebiyet verebileceği gözlemlenmiştir.
* İzolatörlerdeki gevşek ve sıkı bağların tekniğine uygun yapılmadığı gözlemlenmiştir.
* Şebekelerin bakım onarımı yapılmadığı ve teknik işletme sorumluluğu hizmetlerinden yararlanılmadığı gözlemlenmiştir.
Savcılık raporu da TTMMOB Diyarbakır şubesi ile aynı doğrultuda çıkmıştır. Bölgede bulunan birçok insan defalarca yaygının DEDAŞ’dan kaynaklı olduğunu söylemesine rağmen bu gerçeği burjuva medya gündeme getirmedi. Rapor çıktıktan sonra da hepsi üç maymunu oynamaya başladı.
DEDAŞ ise yangının sorumlusu olarak kendilerini gösterenleri tehdit etmek ve suçlamakla meşgul. DEDAŞ, Kürtlerin en iyi bildiği devlet yöntemini kullanmakta, tehdit ve suçlunun Kürt olduğu söylemekte. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Kürtler, katliamlara ve katliamlar sonrası ortaya konulan ırkçı, milliyetçi söylemlere yabancı değil. Kürtlerin yaşadığı birçok olayda aynı durumlar söz konusu ve Kürdistan ilk defa yakılmıyor.
Tarih bu olaylarla dolu… Cizre de insanlar bodrumlarda yakılarak katedilirken “aşk bodrumda yaşanır” diyen zihniyet ile bugün yaşanan yangında “ateşiniz bol olsun” diyen zihniyet aynı faşist kafanın ürünüdür. TC yıllardır maden sahalarına dönüştürerek, HES ve barajlarla yok edemediği Kürdistan’daki doğayı, canlıları ve insanları yangına müdahale etmeyerek yok etmeye çalışıyor. Bugün yaşanan yangın raporlar/gerçekler ortaya çıkmasına rağmen sanki bir kazaymış gibi tartışılıyor. Oysa biliyoruz ki bu bir kaza değil katliam ve yıllardır da Kürdistan’da devam eden sistematik durumun devamı niteliğinde.
Bu durum yüzyıllardır tekçi anlayışın ortaya koyduğu sistematik politikanın en net örneklerinden biri. Yüzlerce canlının yok olduğu bir yangında bile bu ülkede o canlının nerede yaşadığı tepkinin ne olacağını belirliyor. Kürtleri asimile ve yok etmek için milyonlar harcayanlar, çıkan yangında yüzlerce canlının yok olmasını sadece izlediler. TC, Kürtlerin kendisine, doğasına, canlısına her şeyine düşman olduğunu tekrar tekrar gösterdi. Bugün Kürdistan’da yaşanan bu yangın/ doğa katliamı, TC’nin tarihsel olarak ortaya koyduğu ilhak, işgal, asimilasyon politikalarının devamıdır. Kayyum politikasından, tecrite, tecritten köy boşaltmalara, köy boşaltmalardan orman katliamlarına hepsi aynı ideolojik ve politik hattın ürünü. Bugün Kürdistan topraklarında yaşanan doğa katliamlarında devlet şovenizm üzerinden yaptıklarına meşruluk kazandırmaya çalışıyor.
Yine aynı şekilde faili de korumaya- aklamaya çalışıyor. Oysa fail belli: DEDAŞ
Katledilen Kürt ve onun doğası olunca fail korumaya alınıyor. İşin özü böceğinde, ağacında, koyuğunda, dağında Kürt olan varsa durum değişiyor. Bu coğrafyada Kürtlere yapılan her şey de mubahtır. Doğanın yıkımı/rantı, Karadeniz’den Kürdistan’a, TC’nin son yıllarda daha çok yoğunlaştığı bir konu. Bu toprakların her karışında bir doğa ve canlı katliamı söz konusu. Bazısına zayıfta olsa ses çıkartılırken yine cılız da olsa bir muhalefet olurken söz konusu Türkiye Kürdistanı olunca bu ses çıkarma hali tamamen ortadan kalkıyor. Bilinmeli ki bu ikircikli hal sadece ve sadece sermayeye kazandırmakta. Dersim’de katledilen ağaç ile Rize’de kesilen ağaç aynı kişilerin cebini doldurmakta. Yaşanan bu doğa, insan ve diğer canlıların katliamına, şovenizmden arınarak topyekûn bir tepki göstermek gerekiyor.