Emperyalist devletler, baskı ve yaptırımlarını her geçen gün giderek daha katmerli boyutlara tırmandırıyorlar. Bunun sonucu işçi sınıfı ve uluslararası halkları hedef alan bir dönem içine giriliyor. Sistemin ürettiği sorunların külfeti halklara mal ediliyor.
Artan işsizlik, yoksulluk, sosyal hakların kısıtlanması vb. ile beraber enerji fiyatları, tarım ve diğer ürünlerin fiyatlarının giderek artması sonucu enflasyon da had safhaya tırmanmış durumda. Tüm bunlara bağlı olarak oluşan ekolojik krizin ve koronavirüsün ortaya çıkması, uluslararası kapitalizmin nasıl da müzmin bir kısır döngü içine girdiğinin göstergeleridir. Kısacası ezen ve sömüren sınıflar ile ezilen sınıflar arasındaki çelişkiler agresif boyutlara tırmanıyor.
Diğer taraftan emperyalist güçler arasındaki çelişkiler de giderek üst boyutlara tırmanıyor. Başını ABD’nin çektiği G7 bloku ile, Çin ve Rusya bloku arasında kutuplaşma, had safhaya tırmanmış durumdadır. Dünyanın girdiği jeo-politik süreç, emperyalistler arası pazar kavgasını ve hegemonya mücadelesini iyice tırmandırmış durumdadır. Bunun sonucu emperyalistler tarafından örgütlenen zirvelerde çeşitli kararlar alınmaktadır. Nitekim G7 kutbu içinde yer alan emperyalistler biraraya gelmiş ve G7 Zirvesi ile NATO Zirvesi’nde bu doğrultuda kararlar almışlardır.
G7 Zirvesi
G7 Zirvesi’nde yer alan emperyalistler, Almanya’nın Bavyera Eyaleti’nde bir kez daha biraraya geldiler. 26-28 Haziran 2022 tarihinde ABD önderliğinde toplanan bu güçler kendi çıkarları doğrultusunda kararlar aldılar.
Son dönemlerde yükselen enflasyon, artan enerji fiyatları, küresel gıda krizi ve diğer sorunlar da gündemde yer almıştır. Zirvenin ana gündemini rakip emperyalistler olan Rusya ve Çin’e karşı alınan kararlar oluşturmuştur. Rusya ve Çin’e karşı tasarlanan projeler masaya yatırılmış ve sonuçta onları ekarte etmeyi hedefleyen kararlar alınmıştır. Böylece G7 Zirvesi emperyalistler arası pazar ve hegemonya kavgasının iyice ayyuka çıktığı bir zirve olmuştur.
Ukrayna işgali nedeniyle Rusya’ya karşı alınan ambargo kararı bir kez daha gündeme getirildi. Alınan yaptırım kararları pekiştirildi. Petrol ve doğalgaz ihracatına kısıtlama ve yaptırım kararları alındı. Rusya’dan tarım ürünlerinin ithal edilmesine karşı daha önce alınan ambargo kararı, G7’de bir kez daha alındı Ayrıca Ukrayna’ya silah ve askeri desteğin sağlanmasının devam ettirilmesi kararı da bir kez daha gündeme getirildi. Ve o minvalde karar bir kez daha alındı. Amaç savaşın sürdürülüp Rusya üzerinde baskının devam ettirilmesidir. Rusya’yı yıpratmak, zayıflatmak, sınırları dışına çıkması ve yayılmasını engellemektir. Ayrıca Çin ile ilişkilerini zayıflatmak amacı güdülmüştür.
Nitekim bu zirvede Çin’e karşı da kararlar alındı. Dünyanın dört bir yanına yayılan ve pazarların önemli bölümünü kendine bağımlı kılan Çin, ABD ile diğer emperyalist devletleri rahatsız ediyordu. “Genç” Çin emperyalizmi Rusya ile “yaşlı” emperyalistlerden oluşan blokun nüfuz alanında artık ciddi bir güç haline gelmişti.
Öyle ki Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol” projesi pratiğe indirgendikçe, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Japonya gibi diğer emperyalist devletlerin pazarları ve nüfuz alanları için tehdit unsuru oluşturuyordu. Bunun üzerine diğer emperyalistler Rusya ve Çin’e karşı giderek birlikte hareket etmeye başladılar. Özellikle Biden yönetimindeki ABD emperyalizmi, Avrupa ve Japonya, Kanada emperyalistlerini kendi saflarına çekti ve Çin’in yayılmasını engellemek için G7 Zirvesi’nde konuyu gündemlerine bir kez daha aldılar.
Bunun sonucu Çin emperyalizmi G7 zirvesinde gündeme getirildi. Ve Çin’e karşı da tasarlanan kararlar gündeme alındı. Ve ABD ile müttefikleri kendi çıkarları doğrultusunda kararlar aldılar. Çin’in “Bir Kuşak, Bir Yol” projesine karşı alternatif olarak “Küresel Altyapı ve Yatırım İçin Ortak Plan” projesini oluşturdular. Geçen yıl İngiltere’de yapılan zirvede “Daha İyi Bir Dünya İnşa Et” olarak tanımlanan bu proje Münih’te daha kapsamlı olarak ele alındı. Amaç Çin’in projesini sekteye uğratmak ve yerine kendi projelerini geçirmektir. Çin’in projesi ile harcanan trilyonları bulan harcamalara karşı Münih’teki G7 Zirvesi’nde alınan proje kararı için 600 milyar dolar ayrılması kararı alındı.
Görüldüğü gibi emperyalistler arası sömürü ve hegemonya mücadelesi, had safhaya varmıştır. Nitekim bu çelişki ve kutuplaşma askeri alanda da ivme kazanıyor.
NATO Zirvesi
Emperyalist devletler G7 Zirvesi ardından 28-30 Haziran tarihlerinde İspanya Madrid’de NATO Zirvesi için biraraya geldiler. Bu zirvede ele alınan konu Rusya ve Çin’in harekat sahasının daraltılması ve bu doğrultuda askeri olarak kuşatılması kararı ele alındı. Bunun için İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya alınma talebi kabul edildi. Tek karşı çıkan TC, bu zirvede Biden’in ve R.T.Erdoğan ile görüşmesi sonucu “ikna” edildi.
Böylece ekonomik ve siyasi olarak yaptırıma tabi tutulan Rusya üzerinde İsveç ve Finlandiya’nın da NATO’ya dahil edilmesiyle beraber askeri yaptırım ve kuşatma kararı yerine getirildi. NATO sınırları böylece daha genişletildi ve tehdit unsuru olarak da lanse edildi. Ayrıca Rusya ve Çin arasında kurulacak NATO üsleri ile askeri hat oluşturulması ve onlar arasındaki bağların askeri olarak zayıflatılması hedeflendi.
Ayrıca NATO sınırlarının daha genişletilerek, Çin’in de askeri olarak kuşatılması zirvede gündeme getirildi. Nitekim Asya-Pasifik’te Avustralya, Birleşik Krallık, ABD tarafından geçen yıl da askeri pakt örgütlenmesine gidilmişti. Pakta yer alan ülkelerin isimlerinin kısaltılarak AUKUS adını alan askeri kurum Çin’e karşı oluşturulmuştu. Ancak son NATO toplantısında bu paktın genişletilmesi ve daha etkin bir askeri kurumun oluşturulmasına gidilmesi kararı da alınmıştır. Bunun için Asya-Pasifik’te de NATO paktı oluşturularak Çin’in askeri olarak kuşatılması, baskı unsuru oluşturulması, harekât sahasının daraltılması hedeflenmektedir.
Bunun için Asya-Pasifik’teki zirveye NATO’ya henüz üye olmayan Japonya, Avustralya, Güney Kore, Yeni Zelanda devletlerinin temsilcileri de müttefikler olarak son NATO Toplantısı’na çağrılmışlardır. Böylece bu devletlerin de NATO içinde yer almaları ile NATO’nun sınırlarının daha genişletilmesi ve Çin’in harekat sahasının daraltılması ve abluka altına alınması hedeflenmiştir. Oluşturulacak bu paktın bir diğer amacı da Rusya ile Çin arasındaki bağların zayıflatılması, geniş pazar alanlarına ve jeo-politik alanlara açılmalarına engel teşkil etmektir. Böylece rakiplerinin etkisini azaltmak ve onların alanlarını, pazarlarını, hareket sahalarını daraltarak pazar ve hegemonya mücadelesinde Çin’e karşı üstünlük sağlamak hedeflenmektedir.
Ayrıca Hong Kong, Tibet, Sincan, Tayvan sorunlarını sıcak tutarak Çin üzerinde baskı unsurları oluşturmak da ABD’nin bir diğer girişimidir. Bunun için durmadan bölgede sorunlar çarpıtılıp Çin ve Rusya üzerinde baskı oluşturmaya çalışılmaktadır. Son NATO Zirvesi’nde bu sorunlar gündeme getirilmiş ve sorunların kendi çıkarları doğrultusunda dizayn edilmesi de hedeflenmiştir.
Böylece Pasifik’te Çin karşıtı cephe oluşturmak hedeflerini açıktan dile getirmekten çekinmeyen ABD ve NATO müttefikleri bu doğrultuda hareket etmek niyetinde olduklarını açıktan beyan etmişlerdir. Bunun sonucu Çin ve Rusya NATO Zirvesi’nde adeta düşman devletler olarak ilan edilmişlerdir.
Nitekim yayınlanan NATO bildirgesinde bu açıktan belirtilmiştir: “Çin ile Rusya’nın derinleşen stratejik ortaklık ve kurallara dayalı uluslararası düzenin altını oymak için yaptıkları girişimler değerlerimize ve çıkarlarımıza aykırıdır. Çin’den yönelen tehditlere karşı daha yüksek farkındalık ve sorumlulukla birlikte çalışacağız.” … “Rusya Federasyonu müttefiklerin güvenliğine Avrupa-Atlantik bölgesindeki istikrar ve barışa en ciddi ve doğrudan tehdittir.” … “Çin’in hırsları ve zorlayıcı politikaları, çıkarlarımıza, güvenliğimize, değerlerimize meydan okuyor.”
Görüldüğü gibi NATO Toplantısı’nda alınan kararlar emperyalistler arası çelişkilerin keskin boyutlara tırmandığını gösteriyor. Öyle ki, Çin ve Rusya blokuna karşı bu zirvede NATO’nun savaş gücünün yükseltilmesi kararı da alınmıştır. 40 bin olan NATO’nun askeri gücünün 300 bine çıkarılması kararı alınmıştır.
Bu alınan kararlar ileride emperyalistler arası kutuplaşmanın daha keskin boyutlara tırmanacağının şimdiden habercisidir. Elbette ki, Rusya ve Çin de rakiplerine karşı kendilerince kararlar alacaklardır. Nitekim şimdiden Çin ve Rus emperyalistleri de NATO’ya karşı tavırlarının sertleşeceğini beyan etmektedir. Rusya’nın Ukrayna işgali, Çin’in Pasifik Okyanusu’nda askeri üsler kurması ve Çin ile Rusya’nın bir araya gelip güçlerini pekiştirmeleri girişimi şimdiden bunun göstergeleridir…
Elbette ki bir emperyalist kampa karşı diğer emperyalist kamp saflarında yer almak çözüm değildir. Sorun devrimci güçlerin, işçi sınıfının ve ezilen dünya halklarının tüm emperyalistlere ve gerici tüm mihraklara karşı tavır almasında yatmaktadır. Yaşanan sosyal pratik emperyalistleri teşhir ettikçe ve onların gerçek yüzünü deşifre ettikçe, devrimci güçler ve ezilen dünya halkları tavır alacaktır. Emperyalist sistemin uluslararası alanda nasıl da teşhir olduğu ve sınıf çelişkilerinin nasıl da keskin boyutlara tırmandığı unutulmamalıdır. Dolayısıyla devrimci güçler şimdiden bu doğrultuda saflarını almalıdır.