EkolojiGüncel

GÜNCEL | BİR ABD PROJESİ: KANAL İSTANBUL

"ABD bugüne değin dünyanın bütün denizlerinde -Karadeniz hariç- varlık göstermiştir. ABD Karadeniz'e açılmaya büyük önem vermiş, sürekli burada kalmanın yollarını aramıştır"

Kanalın yapılacağı güzergahta Katar Emiri’nin annesinin aldığı tarlanın aniden(!) turizm+ticaret alanına dönüşüp değer kazanmasıyla gündeme taşınan Kanal İstanbul projesi gerek görsel gerekse de yazılı basında yeniden tartışılmaya başladı.

Katar Emiri Şeyh Bin Hamed el-Sani’nin annesi Şeyha Moza Bint Nasır el-Missned, 8 Kasım 2018’de 100 bin lira sermaye ile Triple M Gayrimenkul Turizm Ticaret Anonim şirketini kurmuş. Şirket kurulduktan 1.5 ay sonra Kanal İstanbul güzergahında yer alan 44 bin metrekare araziyi satın almış. Arazi, imar planında tarla olarak görülüyor.

AKP’nin “Çılgın Proje” olarak duyurduğu Kanal İstanbul’un çevresinde kurulacak yeni şehir için imar çalışmaları devam ederken, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırladığı yeni planlarda Katar Emiri’nin annesinin satın aldığı arazi/tarla yapılaşmaya açılarak turizm+ticaret alanı oluyor.

Bu 44 dönümlük tarlada/arazide plana göre turizm+ticaret alanlarında iş, alışveriş ve yönetim merkezi, otel, motel, ofis, büro, çok katlı mağazalar, banka ve finans kurumları inşa edilebilecek.

Gayri menkul değerlendirme uzmanlarının ifadelerine göre bu tarla/arazi alış değerinin beş katı kadar değer kazanmış. O da şimdilik! Yani anlaşılan Katar Emiri’nin annesinin başına talih kuşu konmuş!

Talih kuşu sadece Katar Emiri’nin annesinin başına konmakla kalmamış oradan uçarak “bizim”(!) Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın başına da konmuş! Berat Albayrak’ın Kanal İstanbul güzergahında aldığı tarla/arazi de proje uygulama imar planlarıyla ”konut+ticaret alanı” oluvermiş. Bunlar şimdilik basına yansıyanlar.

Kanal İstanbul güzergahında tarla alıp başına kuş konan nice saray ve Katar hanedan efradı yakında basında yer alacaktır.

Bir yağma, talan ve rant projesi!

Kanal İstanbul projesi, bir kanal projesi olmakla birlikte aynı zamanda yeni bir şehir yaratma ve yeni yapılar, köprüler, yollar yapma projesidir. Saray’ın müteahhitlerine yeni zenginlik alanları yaratma projesidir. Doğu Karadeniz yaylalarının Arap emirlerine pazarlanmasının/satılmasının tamamlanmasından sonra şimdi de Kanal İstanbul projesiyle Arap şeyhlerine yeni ticaret, eğlence yerleri yapılacaktır.

AKP’nin başı R.T.E. 27 Aralık’ta yaptığı konuşmada ”İsteseniz de istemeseniz de Kanal İstanbul yapılacaktır” dedi. Bu projenin bir yanında da emperyalist çıkarlar var. ABD emperyalistlerine verilen söz bu açıdan önemli. Gizli görüşmelerde yapılan anlaşmalar, pazarlıklar sonucunda ABD’nin savaş gemilerinin yeni stratejik ortağı Romanya’nın Köstence Limanı’na buradan -bu kanaldan- geçip gidecekler, Montrö Anlaşması kararları Kanal İstanbul’dan geçişle işlevsiz kılınmış/bırakılmış olacak.

Sorunun esas yanı bu olmakla birlikte özellikle İstanbul’u ve çevresini, Marmara’yı, Trakya’yı büyük bir tehlike bekliyor. Su kaynaklarının yok olmasından, ekolojik yıkım etkilerinden, tarım ve hayvancılığın bitirilmesinden, deprem riskinin tetiklenmesine kadar pek çok tehlikeler bekliyor.

Bilim Akademisi üyesi yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür; ”Küçük Çekmece Gölü’nden başlayarak Durusu’ya uzanacak Kanal İstanbul projesi” için; “Bizim beklediğimiz deprem Marmara içerisinde, dolayısıyla kanal bu tehlike bandının içerisinde. Kanal İstanbul’un Marmara yakınlarında olacak/olabilecek depremden çok ciddi bir şekilde etkileneceği kaçınılmazdır” dedi.

Karadeniz bugün dünyanın en kirli denizlerinden biri. Orta Avrupa sanayi atıklarının büyük bir bölümü Tuna Nehri’nden taşınarak Karadeniz’e dökülüyor. Açılacak olan bu kanalla kirlilik Marmara Denizi’ne taşınacak. Zaten yeterli(!) derecede kirli olan Marmara’nın süreç içerisinde ölü bir denize dönme ihtimali çok yüksek.

Bugün açısından İstanbul’un en büyük sorunlarından biri temiz içme suyu. İstanbul’un su sıkıntısı kanalın yapımıyla birlikte çok daha artacaktır. Kanalın geçeceği alandaki bir sürü yer altı suları kaybolacak, Sazlıdere Barajı yok olacak, büyük ihtimalle İstanbul’un su ihtiyacının büyük bölümünü sağlayan Terkos Gölü tuzlu bir göle dönüşecek.

Kanalın geçtiği alandaki tarım arazilerini kaybetmiş olacağız. Zaten pirinç, ayçiçeği, buğday ambarı olan Trakya, Çorlu ve çevresinde kurulan başta deri sanayi olmak üzere daha niceleri sayesinde Ergene Nehrinin kirletilmesi sonucu tarım arazilerinin bir kısmını kaybetmiştik. Kanal İstanbul’la da Trakya’da tarım arazilerini tamamen kaybetmiş olacağız.

 

Projenin bir amacı da emperyalist çıkarlar

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) yöneticilerinin 1989’da açıktan kapitalizme geçişleriyle birlikte ABD emperyalistleri, Doğu Avrupa ülkelerine yönelik projeler geliştirdiler. Bu ülkelerin bir kısmıyla ekonomik ve askeri anlaşmalar yaparak bunları kendilerine bağladılar. Bu ülkelerde askeri üsler kurdular, uzun menzilli füzeler yerleştirdiler.

Bu ülkelerin bazılarını NATO’ya bazılarını da AB’ye üye yaparak kendilerine bağladılar. Doğu Avrupa ülkelerine yönelik ABD projeleri Romanya’da da etkisini gösterdi. Romanya, 2007’de AB’ye katılımdan daha önce ABD ile ikili anlaşmalar imzalayarak ekonomik ilişkilerini derinleştirdi.

Ekonomik ilişkilerle sınırlı kalmayarak askeri anlaşmalarla ABD emperyalistleri bu ülkede askeri üsler kurdular. ABD Karadeniz’e kıyısı olan bu ülkeyle ikili anlaşmalarla denizden olmasa da Karadeniz’e açılan bir kıyıya sahip oluyordu.

ABD bugüne değin dünyanın bütün denizlerinde -Karadeniz hariç- varlık göstermiştir. ABD Karadeniz’e açılmaya büyük önem vermiş, sürekli burada kalmanın yollarını aramıştır. Montrö Boğazlar Sözleşmesi ise ABD’nin Karadeniz’deki ve Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerdeki faaliyetlerini sınırlamıştır.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne göre barış ve savaş zamanında tüm ülkelerin ticaret gemileri için boğazlardan geçiş özgürlüğü bulunmaktadır. Karadeniz’e sınırı olmayan savaş gemileri için boğazı geçtikten sonra Karadeniz’de kalma süreleri 21 günle sınırlıdır. ABD emperyalistleri Romanya’nın Karadeniz kıyısında deniz üssü kurmak ve buraya yerleşmek istiyor.

ABD Türkiye’ye “Akdeniz’deki donanmamı Karadeniz’e çıkarmak istiyorum buna izin vereceksin” diye dayatıyor. Bunun da Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin 11. ve 12. maddelerinin ihlal edilmeden gerçekleşmesinin yolu aranıyor.

ABD Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni bir şekliyle geçersiz kılmak için Türkiye’nin yöneticileriyle görüşmelere eski Dışişleri Bakanı Condolezza Rice’yi gönderiyorlar. Dönemin başbakanı R.T.E., Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Cumhurbaşkanı Necdet Sezer’le görüşmeler yapılıyor.

ABD ile AKP’nin başı R.T.E. arasında devam eden bu gizli görüşmelerde bir mutabakat sağlanınca Kanal İstanbul projesi devreye sokuluyor. (ABD 1950 yıllarında Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni bir şekliyle kenara iterek Karadeniz’e açılma/çıkma isteğini böylece geç de olsa yıllar sonra yakalamış oluyor.) Montrö Boğazlar Sözleşmesi sadece Boğazı temel aldığı için kanal sayesinde Karadeniz’e girişte savaş gemileri için artık bir süre tanımlaması böylece ortadan kalkmış oluyor. ABD savaş gemilerine kanaldan geçip Karadeniz’de süresiz kalabilmenin yolu açılmış oluyor.

R.T.E.’ye gerine gerine ”İsteseniz de istemeseniz de Kanal İstanbul’u yapacağız” dedirten ABD emperyalistlerinden aldığı güçtür.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu