Grup Umuda Haykırış Ozan Garip Şahin’in yaşamını yitirmesi üzerine, “Nasıl anlatmalı? Nereden başlamalı? Çocukluğumuzun kahramanlarından birini anlatırken. Sesini dinledik yıllarca. Yüzünü hiç göremedik. Çok duyardık ismini. Şiirlerini, marşlarını ezberleyerek büyüdük ve geldik bugünlere. Devrimci ozanlar ve Kaypakkaya geleneğin en önemli ozanlarındandır Ozan Garip Şahin.” şeklinde başladı yaptığı açıklamaya.
Açıklamada, “Bir „Töre“ kasetinden bir de Yılmaz Güneyin „Duvar“ filmindeki müzikleriyle biliriz onu belki. Ancak o yüzlerce Partizan sanat eserinin, ezgisinin mimarıdır!
Sanatsal çalışmalarımıza ışık tutan, yol göstericimiz, ustamız ve devrimci sanat önderidir o!
Umuda Haykırış, “Bize sorular sorardı, bugünki çalışmalarımızı merak ederdi. Sosyal medyayı kullanmazdı ancak videolarımızı takip edermiş. „Sizi takip ediyordum, marşlarımızı ve geleneğimize ait ezgileri en fazla siz okuyorsunuz. Bu beni çok mutlu ve umutlu ediyor“ derdi. Her görüşmemizde saatlerce konuşurduk. Bizlere öneriler sunardı. Yıllarca yanlış ve eksik söylenen marşları düzeltirdi. Doğru okunması için bir mücadele verirdi adeta. „Benden bir parça istiyorlar, sözlerini değiştiriyorlar veya eksik söylüyorlar. Bu bir hakaret’tir aslında.
İçerik boşaltılıyor, gelecek nesile eksik aktarılıyor. Eğer marşlarımızı, ezgilerimizi söylemeye cesaretin yoksa, söyleme arkadaş! Her bir mısra, her bir kıta bir değerdir ve sahip çıkılması gerekir. Siz bu konuda cesaretli ve duyarlı olduğunuz için grubunuza teşekkür ederim.
Birgün öleceğiz elbet. Eğer gelecek kuşaklara bir iz bırakabildiysek, ne mutlu bana. Başka birşey istemem“ derdi bu konuda. Orjinal sözleri ve bugüne kadar okunmamış ezgilerini paylaşırdı bizimle. Çok mutlu oluyordu. „Sizinle görüşmek çok iyi geliyor bana. Adeta bir tedavi benim için“ derdi. Tartışırdık, büyük bir heyecanla yarım asırlık mücadele tarihimiz hakkında konuşurduk.” şeklinde paylaşımlarına dair aktarımlar yaptı.
Açıklamada, Gözleri hep alev alev parlardı mücadele tarihini anlatırken. Gerçek ve sahte dostlukları, anlatamadığı hasretliği, yoldaşlık sevgisini, komünist dünya görüşünü, komünist önder İbrahim Kaypakkaya ve Dersim sevgisini saatlerce anlatırdı. Umutsuzluk ve karamsarlığa asla izin vermezdi hayatında. Mücadele içerisinde olan, insanlara büyük saygısı vardı. Çok fazla insanla görüşmezdi. „Ben kolay kolay herkese yoldaş demem. Sizler doğru yoldasınız ve beni de bir yoldaşınız olarak kabul edin“ diyecek kadar da alçak gönüllüydü.
Dersim (Bir Dünya Vatan) kitabını bitirmek üzereydi. Kitaptan bölümler okurdu bize. Uzun yıllardan sonra, bu kitapla birlikte, tekrar kitlelerle buluşacağı için çok mutlu ve heyecanlıydı. Sağlık durumu el verdiği kadarıyla çok titiz çalışırdı. „Dersimin, dokusuyla oynuyorlar yoldaş. Dersimin devrimci ve mücadeleci tarihini inkar edip, içini boşaltmaya çalışan sahtekarlara bir cevap olsun diye, uzun yıllardır üzerinde çalışıyorum bu kitabın“.” denildi.
Açıklama, “Sanat hakkında, özelde devrimci sanat hakkında bıkmadan, usanmadan saatlerce konuşurduk. „Devrimci sanatçının bir duruşu olmalı! Duruşu çizgisi belli olmayan ve mücadeleden uzak bir devrimci sanatçı olmaz. Ben hiçbir zaman „benim“ kelimesini kullanmam. Yazdıklarım, çizdiklerim, söylediklerim, yoldaşlarımın ve halkımızındır. Benim diyen bir devrimci sanatçı’da olmaz“ derdi!
Kısa sürede çok şey öğretti bize. Son yaptığımız çalışmaları ilk ona dinletirdik. Görüş, eleştiri ve önerilerini sunardı. Buluşacaktık, birlikte yeni çalışmalar yapacaktık. Maalesef olmadı. Yenemedi kanser illetini ve bir 6 Mayıs’ta, tam‘ da devrimci önderler Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’nın katledildiği günün yıldönümünde, güneşe uğurladık ustamızı.
Güle güle Ozan Garip Şahin! Güle gözün güle yoldaş! Gözün arkada kalmasın! Sana söz, şiirlerini, marşlarını, ezgilerini, kavga türkülerini, klamlarını kuşaktan kuşağa taşıyacağız! Seni kalbimizin en derinliğinde ve sanatsal çalışmalarımızda her daim yaşatacağız….” şeklinde sona erdi.