Kültür&Sanat

Gözetleme Kulesi; dipsiz kuyu…

30 Kasım’da gösterime giren Gözetleme Kulesi Pelin Esmer’in “11’e 10 Kala” isimli ilk uzun metrajlı filminden sonra yaptığı ikinci filmi. Esmer, bu filmle Adana Altın Koza Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Ödülü’ne de layık görüldü.

Filmi izlemeye koyulduğumuzda Karadeniz’in yemyeşil ormanlarında, biraz sisli patikalarında huzurlu bir yolculuğa çıktığımızı düşünüyoruz. Tepenin başındaki gözetleme kulesi ve orada bekçilik yapan bir adamın sessizliğiyle biraz hüzün doluyor insan ilk başlarda. Tüm bunları düşünürken Kastamonu-Tosya arasında hosteslik yapan Seher’le birlikte Karadeniz’deki huzurlu yolculuğumuz dağılıp gidiyor.

Seher’i tanıdıkça ne yemyeşil ormanların ne de sisler arasındaki gözetleme kulesinin önemi kalıyor. Çünkü çok daha başka bir gerçekle karşılaşıyoruz. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok sık yaşanan, buna rağmen üstü örtülen, sessiz, seyirci kalınan ensest gerçeği yüzümüze vuruyor. Erkek egemen toplumun en çirkin yüzü ve bu yüzdeki her maskeyi alaşağı ettikçe gün yüzüne çıkan tarifsiz acılar, yaşayan cesetler, acımasız kanunlar…

Toplumun bu en çirkin yüzünü yaşamak zorunda bırakılan kadınların filmi aslında bu. Dayısının tecavüzü sonucu hamile kalan Seher, durumu aylarca kimseye söyleyemez. Annesi durumu öğrense de “çaresizliğinden” kimseye söylemeyince tüm yaşananlarla çoğu zaman olduğu gibi kadın tek başına mücadele etmek zorunda kalır. Filmde işaret edilen gerçeklikle erkek egemenliğinin kadınlara ve çocuklara yaşattıklarının görmezden gelinemez boyutlarda olduğu soğuk bir darbeyle hissettiriliyor.

Tecavüz sonucu hamile kalan Seher’in doğurmak zorunda kaldığı sahne insanın kanını donduran cinsten. Film aslında açıkta olan yani erkek egemen sistem tarafından meşrulaştırılan tecavüz, ensest gerçeği ve bunun karşısında erkek egemen anlayışa uygun gösterilen tavır üzerine bir kez daha düşünmeye davet ediyor bizi.

Kürtaj tartışmalarıyla birlikte “tecavüz sonucu hamile kalan kadınların bebeğine devlet bakar, kadın kendini assın, çocuğun suçu ne” vb. söylemlerin yayıldığı ve kadına yönelik her türlü şiddetin meşrulaştırıldığı şu sıralar izlenmesi gereken bir film diye düşünüyoruz.

Tecavüz olayı kendi başına travmatik bir durum aslında. Bir yandan bu duruma değinen film, bir yandan da istemediği halde bebeğe bir erkek zoruyla bakmak zorunda kalan Seher’in “toplumun kadını” figüranlığına vurgu yapıyor. Filmde “erkek” rolüne uygun davranan karakter (Olgun Şimşek), kendisinden istendiği biçimde kadının hayatına müdahale ediyor.

“Gözetleme Kulesi” telsizlerde “dipsiz kuyu” olarak anons ediliyorken bir kadının yaşadıkları filmin ismiyle uyumlu bir şekilde adeta dipsiz bir kuyuyu anımsatıyor.

(Bir okur)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu