Nubar Ozanyan yoldaşı tanıyan, bilen her yoldaş görünen ve ön plana çıkan nitelik ve özellikleriyle bilir onu. Oysa görünen her zaman tek bir şey olarak kolay kalır hafızalarda. Gerçeğin bir kısmıdır, bütünü değildir. Tamamı hiç değildir.
Komutan Martager elleri ve derin hissiyatıyla özgürlük mesleğini yerine getirmeye çalıştı. Söz ve söylemle arası pek iyi olmamıştır. Ancak fikir ve düşüncelerle arası hep iyi olmuştur. Görevini en iyi şekilde yerine getirecek kadar derin fikirlere sahipti. Ne zaman yoldaşın bu gerçekliği görülür ve yaşanırdı?
Ne zaman bir konu konuşulur ya da tartışılırdı o zaman yoldaşın doğa, sosyal, sanat, tarih ve savaşın hemen her ayrıntısı hakkında derin bir bilgisi olduğu görülürdü. Onunla yaşamı ve mücadeleyi paylaşan herkes onun görünürdeki o suskun ve sessiz haline bakarak bir yargı taşımaması gerektiğini öğrenirdi.
Genel devrimci yaşamında ve savaş pratiğinde susmayı-dinlemeyi-anlamayı esas alan bir pratiği ve duruşu vardı. Onu ilk gören, tanımaya ilk çalışanlar onun o suskun-sessiz haliyle ilk karşılaşanlar görünenin arkasında bir derinlik olduğunu hemen fark edemezdi. O herhangi bir konu hakkında konuşmaya-anlatmaya başlayınca ilgisiz hal bir anda kaybolur, yerine şaşkınlık ve hayranlık bıraktıracak bir ilgiyle meraka dönerdi. O suskun görünen halinin arkasında “bilmez” algısı bir anda yıkılır, konuşmanın akışı içinde ön algılar birer birer parçalanırdı.
Kendinden bahsetmekten ve yaptıklarından konuşmaktan kaçınan Martager yoldaş onun yaşam ve pratik biyografisini bilmeyenler, onu yakından yeterince tanımayanlar için o hep bilinmez olmuş ve gizemli kalmıştır. O biraz da dışarıya karşı hep “bilinmez-tanınmaz” olarak görünmeye kalmaya çalışırdı.
Çok iyi bir yüzücü, iyi bir dalgıç olduğu gibi aynı zamanda iyi bir ağır vasıta sürücüsü ve ralli kullanıcılarını aratmayacak kadar direksiyon hakimiyeti oldukça yüksek ve gelişkin olan usta bir şofördü. Duvar ustası, tamirci, araçlara ait her sorunun doktoruydu. Hayvanlar ve bitkiler alemi hakkında etrafındaki dinleyicileri şaşırtacak kadar bilgi sahibiydi.
Ulaştığı, ayak bastığı özgürlüğe susamış her karış yoksul toprakta silah ve patlayıcılar hakkında bilgisini sürekli yenileyip geliştirdi. Filistin pratik ve bilgisine Hayastan-Rojava deney ve tecrübelerini ekledi.
Barut taşıyan her demir ve çeliği görüp dokunmak için oldukça ilgiliydi. Demirle-barutla ilgili her şey onun oldukça ilgisini çeker, hemen her fırsatta onlara dokunur, anlamaya öğrenmeye ve kullanmaya çalışırdı.
Asit-civa-dinamit-kablo-eczacı tartısı-deney yapmak için beher kabı-fünye-kablo vb. her şey onun ilgisinin merkezinde ve odağındaydı. Nerede ne kadar nasıl bulabilirim arayışı ve çabası her zaman en önde oldu.
“Ermenice’den Türkçe’ye dört kitap çevirdi”
Silaha patlayıcı ve baruta dokunmadığı zamanların tümünde Marksist klasikler başta olmak üzere devrimci yazar ve şairlerin Ermenice-Rusça basılı kitaplarını arayıp bulmaya çalışırdı.
Eski kitap satan yerler, kütüphaneler en çok uğrak yerleri oldu. Başkan Mao’nun Ermenice basılı kitapları olduğunu ilk o arayıp buldu. Karl Marx-Engels-Lenin-Stalin-Mao başta olmak üzere Stepan Şahumyan, Suren Spandaryan, Misak Manuşyan, Yeğişe Çarentzs, Gamo ve sayısız Ermeni-Gürcü-Azeri komünistlerin yazılı Rusça-Ermenice eserlerini arar bulur, okumaya ve bazılarını çevirmeye çalışırdı.
Ele avuca sığmayan, halkımızın deyimiyle “yerinde duramayan-kabına sığmayan”, kapalı bir yerde uzun süre kalmayı tutsaklık kabul eden Nubar Ozanyan (Martager) yoldaş saatler ve günler boyunca Kars’ın beyaz soğuğuna benzeyen Hayastan’ın dondurucu soğuğuna karşı uzun bitmez kış geceleri boyunca Ermenice’den Türkçe’ye dört kitap çevirdi.
Türkiye devrimci hareketine en çok kazandırmak istediği eser Kafkasların Lenin’i olarak bilinen Stepan Şahumyan’ın biyografisiydi. Kafkasların bütün yoksul kıraç topraklarını Bolşevik yangınına çeviren, Bakü petrol işçilerinin, Ermenistan’ın yoksul köylülerinin, Gürcistan’ın sanat ve edebiyat dünyasının aydınlarının büyük sempatisini kazanan, soluksuz devrimciliğiyle büyük hayranlık uyandıran bir yaşamın ve mücadelenin sahibi olan Şahumyan yoldaşı Türkiyeli devrimcilere, aydınlara, gençlere tanıttı.
Orjonikidze’nin Ermenistan’daki mücadelesini konu alan bir kitabın çevirisini yaptı. “Kızılbaş Alevi”lerin yaşam ve geleneklerini anlatan bir eseri Ermenice’den Türkçe’ye çevirdi. En son Ermeni tarihçi Jon Giragosyan’ın İttihat Terakki’den günümüze dek Türkiye tarihini anlatan kitabını çevirdi.
Rojava devriminde fiili aktif görevi olmasaydı, daha sayısız kitabı Ermenice’den Türkçe’ye çevirerek entelektüel düzeyde büyük katkıları olacaktı. Ermenistan, Gürcistan, Azarbeycan, Sovyetler Birliği’nde yaşanan devrimsel enerjinin, sosyalizm hakkında bilginin, birikimin bilinmezliğini ülkeye taşımak için büyük emek sergiledi.
Türkiyeli devrimciler, aydınlar, sanatçılar, gençler Nubar Ozanyan yoldaş sayesinde Kafkaslar’da Dovyet devriminde büyük tarihsel rol oynayan Ermeni-Gürcü-Azeri devrimcilerini tanıdı. Yaptıklarını, başarılarını öğrendi.
Büyük bir bilgi-birikim ve enerjiyi ülkemiz topraklarına getiren isimsiz bir taşıyıcı oldu. Nasıl ki Filistin’den Hayastan’a, Dersim’den Rojava’ya akan bir devrimsel türküydü aynı zamanda görünüşte iki karşıt-düşman gözüken kardeş halkın dillerini buluşturan köprü de oldu.
Elle fikirleri, silah kadar kalemi, pratik işler ve görevler kadar entelektüel çabaları birleştiren, birini diğerinin önüne çıkartmayan ancak ikisinden de asla vazgeçmeyen bir devrimciliğin ünsüz, rütbesiz gerçek kahramanı oldu.