Ülkemizde özellikle, 1980 darbesi devrimci halk kesimlerini linç ederken, devrimin tehlikelerini ortadan kaldırmak üzere ülkemiz içindeki en gerici kesimler yeniden harekete geçmiştir.
Faşist diktatör Kenan Evren, siyaset yapacağına camiye git diyerek, halkın, özenle ve itinayla gericileşmesini sağlayacak politikaları yaşama geçirmiştir.
Faşist 1980 darbesi en kapsamlı ve etkili darbedir. Sırtını dayadığı ABD emperyalizmi ve onun gerici işbirlikçileri, toprak ağaları, milli burjuvazinin sağ kanadı ve ulema takımıdır.
Bunlar elbirliği içinde ülkeyi ABD emperyalizminin, komünizm korkusu karşısında dini kesimlerle işbirliği ederek, Fettullah Gülen’in sözde gizli, gerçekte serbest şekilde güçlenmesi sağlandı.
Böylece karşı devrim kendi başarısını gerici, yobaz ve en gerici ulema takımı hegemonyasına terk etmiştir.Halkın bu baskılar karşısında devrim isteyen yüzü törpülenmiş, yıpratılmış ve gericiliğin en alt tabakalarına teslim edilmiştir. Bu durum göz göre göre ve bilinerek yapıldı.
Egemen Kemalist ideolojinin bu en gerici kesimlerinin ortaya koyduğu gericileşme, aydın kesimini rahatsız etmiştir.-Aydın kesimin ne denli küçük burjuva oportünizmi içinde olduğunu biliyoruz- Çünkü Kemalist kesimler iki baskı altındadır.
Birincisi egemen oldukları iktidardan uzaklaşmış olmaları, diğer yandan da sosyalist düşüncelerin ve bilincin, onların bu gerici anlayışlarına karşı radikal duruş sergilemesidir.
Kemalist ideolojinin emperyalist, yerli işbirlikçi, toprak ağaları, milli burjuvazinin sağ kanadı ve ulema takımına dayanan yapısı, bu gün ülkenin içinde bulunduğu gericileşmenin ve karşı devrim faşizminin büyümesinin yegane gücüdür.
Şimdi, bir grup sözde aydın, Kemalizm’i temize çıkarmak için, bu gerici kesime karşı kurtuluş yolu olarak gene Kemalizm’i göstermek gibi bir gafletin içine düşmüşlerdir. Bu ne büyük aymazlıktır. Sorunun nedeni olan Kemalizm, sözde ilerici, aydın, devrimci bir ideoloji olarak kitlelerin önüne konulmaktadır.
Kitleler devrimci düşüncelerden faşist düşüncelere bilinçli olarak kaydırılmaktadır. Bu da gide gide Türk milliyetçiliğini körükleyerek, başka milliyet ve azınlıklara faşizan baskıya dönüşen bir hitleryan bölücülükten başka bir şey değildir.
O halde ülkemizde gericileşmenin kaynağı Kemalizm’in ta kendisidir. Bu gerici ve yobaz kültürün ülkeyi bir felakete sürüklediğini ve bir çare olamayacağını anlamalıyız. Ya da Kemalist düşüncenin sonucu bundan başkası olamaz. Çünkü; katran fıçısından katran damlar. Katran fıçısından bal sızdığını tarihin hiçbir deneyiminde rastlanmamaktadır.
Bu gericileşmeyle, İran modeli gibi dini faşist ve gerici bir devlet yapısının oluşmasına zemin hazırlanmaktadır. Uyumlu ve ılımlı baş eğmişlik peşinde olan başta ABD emperyalizmi ve onların yerli işbirlikçileri, toprak ağaları eve milli burjuvazinin sağ kanadı, bu durumdan nemalanmanın peşindedir. Bu durumdada yeşil sermayenin daha fazla gelişmekte olduğunu ve aynı misyonu yüklediğini görmekteyiz. Buna İbrahim’in dediği gibi burjuva sınıflar arasındaki çelişkilerden doğan görev değişimidir.
Burada tüm devrimci demokrat halkımızın özellikle bilmesi gerekir ki, ABD emperyalizmi çıkarları neyi gerektiriyorsa onu doğru kabul eder ve halk üzerinde bunu dikta ettirir. Bu konuda herkesi sorumlu davranmaya davet ediyoruz.
Öte yandan gerici ulema takımı İran da komünistleri kandırmış tarafına almış ve iktidarı tamamıyla ele geçirdiğinde de tüm devrimci ve komünistleri öldürmüştür.
Hoş Kemalizm de aynı şeyi yapmaktan geri durmamıştır. Mustafa Suphi ve arkadaşları Kemalist diktatörlük tarafından hunharca öldürülmedi mi?
O nedenle bizim devrim yolunda tüm bu olumsuzlukları göz önünde bulundurmamız gerekir.
Kitle bilincinin egemen ideolojiler tarafından nasıl yönlendirildiğini görmekteyiz. Ancak kimse karamsarlığa kapılasın ki, kitleler, yeniden devrim cephesinde bir araya geleceklerdir.
Çünkü ezilen halk kesimlerinin gerçek kurtuluşu demokratik halk devriminde, yani sosyalizmdedir. Bu dalga yavaş yavaş devrim lehine dönecektir.
Öte yandan bu uzun bir savaştır, kimse egemen bezirgânların, iktidarı kolaylıkla teslim edeceğini beklemesin. Mao’nun dediği gibi, demokratik halk devrimi uzun bir savaştır. Çünkü bu savaş iç ve dış düşmanlara karşı verilen amansız bir savaştır.
Düşmanın gücünü kırmak ve iktidarı ele geçirmek sanıldığı gibi kısa sürmemektedir. Örneğin Kemalist devrim bütün işbirlikçi girişimlere ve emperyalizm ile daha savaş yıllarında anlaşma yollarının arandığı bir savaş bile dört yıl sürmüştür.
O nedenle devrim yolunda inişler ve çıkışlar olacaktır.Bir adım ileri iki adım geri ilerler toplumlar.Çünkü dünya tarihi sınıflar arasındaki güçlerin savaşımıdır. Savaşı bir gerici egemen ideoloji, bir devrimci ideoloji kazanır. Onun için bu geri gidişlerden korkmak, yılmak, pes etmek değil yeniden dirilmenin ve iktidarı ele geçirmenin sevdasını hep sıcak tutmayı becermektir devrimcilik.
(Bursa’dan bir Ö-G. Okuru)