Makaleler

Gerçek adalet ezilenlerle gelecek!

AKP/Erdoğan iktidarının 4. defa uzattığı OHAL üzerinden faşizmi yeniden dizayn etmesi, ezilenlere dönük baskı ve saldırı furyası şeklinde sürüyor. 16 yıllık iktidarının en koyu dönemini yaşatan AKP’nin, 15 Temmuz’un ardından hız verdiği reorganizasyon süreci devam ediyor. Hâkim sınıflar içerisindeki çelişki katmerleşmesi, AKP’nin daha otoriter bir şekilde yönetmesine evrilmiş durumda.

Ancak kitlelerin baskı, yasaklama, tutuklama ve saldırılar karşısında gösterdiği direniş (çoğunlukla kendiliğinden), AKP/Erdoğan’ın sokakları susturma amacını da boşa düşürüyor. Toplumsal muhalefeti bastırmak adına kendisine yönelen her tepkiye KHK’larla karşılık veren, işten atma, tutuklama ve gözaltılarla kendisine muhalif olanları sindirmeyi hedefleyen, OHAL’i ezilenlerin direnişini kırmak üzerinden kullanan AKP/Erdoğan’ın bu çabası, kitlelerin adaleti sokaklarda istemesinin önüne geçemiyor. Özellikle referandum sürecinde HAYIR cephesinin sokaklara çıkması, çeşitli eylemler eşliğinde sesini yükseltmesi, baskı ve saldırılar karşısında kitlelerin sessiz kalmayacağını gösterdi. Nitekim referandum süreci ile kitlelerin daha fazla sokaklara çıkması, gelinen süreçte de etkisini sürdürüyor.

KHK’lar üzerinden yürütülen azgınca saldırılar karşısında öfkesi büyüyen, HAYIR ile sokaklara daha fazla taşan kitlelerin adalet ve özgürlük talebini daha fazla yükselttiği bir dönemden geçiyoruz. Hileli referandum sonucu karşısında CHP’nin sesini çıkarmaması, kitlelerde yükselen öfkeyi pasifize ederek sokaklara çıkmasının önüne geçmesi, kitlenin CHP’ye karşı tepkisine yol açmıştı. “Provokasyon” bahanesi ile sokaklara çıkılmamasını söyleyen CHP, bu pratiği ile de bir kez daha devletin bekasını korumayı kendisine amaç edindiğini göstermiş oldu.

Şu bilinen bir gerçek ki, hâkim sınıflar için olmazsa olmazlardan biri de sömürü çarkının sürdürülebilirliğidir. Çünkü onların geleceği bu çarkın dönmesine bağlıdır. Mecliste birbirlerine karşı hakarete varan söylemleri olsa da, ortak çıkarlar söz konusu olduğunda yan yana durmaktan asla imtina etmezler. Dokunulmazlıkların kaldırılmasında yan yana gelmeleri, Suriye için tezkere kararını desteklemeleri, kitleselleşmeye açık olan sokak eylemlerinin önüne geçmeleri bunun bir göstergesidir.

 

CHP’nin adalet talebi kim için?

Hâkim sınıflar arasındaki çelişkiler büyüdükçe saldırılar da buna oranla artıyor. 15 Temmuz’un ardından kitlelerde yaratılmak istenen tahribata karşı ezilenlerin sokaklara çıkması, adalet talebini sokaklarda dile getirmesi, devlet bekasını da sarsan bir duruma dönüştü. İşte tam da burada CHP devreye girdi. Kitlelerin özellikle OHAL ile birlikte yükselen “adalet” talebi üzerinden yürüyüşe geçen K. Kılıçdaroğlu, yine AKP’nin imdadına koşmuş oldu. Burada elbette ki kitlelerin sokaklara çıkması, yürüyüşe dâhil olmalarını eleştirme gafletinde bulunmayacağız. Mesele, adaletin kim için istendiğidir?

CHP’nin 1 aylık sokak macerası boyunca kadınlar, LGBTİ+’lar, Kürtler ve Aleviler, işçi ve emekçiler için herhangi bir söyleme beklediğimiz gibi şahit olamadık. Nitekim yürüyüş ile amaçlanan şeyin de bu olmadığını bizzat CHP’li vekillerin söylemlerinden görebiliriz.

CHP’nin adalet talebi ülkenin ezilen kesimlerini kapsamayan, devletin çıkarlarını ön planda tutan bir temadan ibarettir. Yürüyüşün ardından yine AKP ile kol kola girme çabaları, 15 Temmuz etkinliklerine dahil olma açıklamaları bunun göstergesidir. “Kontrollü darbe” söylemlerinden, “ülkeyi darbeye karşı savunma” söylemi, CHP’nin kitleleri aldatan, öfkesini kendi içerisinde eriten özelliğinden gelir. AKP’nin yürüyüş ve mitinge herhangi bir saldırı ve baskı yapmaması, bunu “demokrasi böyle bir şey” söylemi üzerinden sunması, aynı yolun yolcuları olduğundandır. Özü itibari ile devletin bekasını korumak istedikleri içindir.

 

Gerçek adalet ve ezilenlerin talebi

CHP’nin içi boş adalet talebine ses çıkarmayan AKP’nin bugün HDP’nin Vicdan ve Adalet Nöbeti’ne azgınca saldırması, binlerce polis ile halkı baskı altına alıp nöbete katılımını engellemek istemesi, başka bir adalet talebi karşısındaki tutumudur.

“Durmayalım, Dur Diyelim, Faşizmi Durduralım” sloganıyla başlatılan, ilk olarak Amed’de yapılmak istenen halk toplantısı engellenmek istenmiş, daha sonra başlayan nöbet alanı da binlerce polis eşliğinde bariyerler ile çevrilmiştir. İşte AKP’nin adalet talebi karşısındaki tutumu budur!

Adalet talebinde ezilenlerin çıkarları söz konusu olduğunda devletin buna azgınca saldırması kaçınılmaz olur. Dolayısı ile HDP’nin bu talebi desteklenmesi, dâhil olunması gereken bir eylemdir.

Bugün adalet, KHK’lara karşı sokağa çıkan Nuriye ve Semih ile, çökertme planına, katliam ve zulme karşı sokakları terk etmeyen Kürt halkı ve Aleviler ile, nefrete ve cinayetlere karşı “birlikte güçlüyüz” diyen kadınlar ve LGBTİ+’lar ile, OHAL ile birlikte var olan sendikal hakları da ellerinden alınmak istenen işçi ve emekçiler ile beraber yüründüğü takdirde gelecektir. Adalet, hâkim sınıf temsilcilerinin içi boş, devlet çıkarlarını gözeten bir talep olmaktan çıkıp, ezilenlerin çıkarlarını kapsadığı durumda gelecektir!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu