Kültür&Sanat

Geçmiş ve bugün açısından sanat çalışmalarımıza kısa bir değini

Geleneğimiz, egemen güçlere karşı uzun erimli iktidar mücadelesinde, oluşturucu demokratik öğelerinden bazılarını (üniversite, kadın, işçi gençlik vb.) stratejik hedefe yürümenin kolaylaştırıcı önsel unsurları olarak ısrarla tanımlayıp örgütlerken, özellikle sanat, merkezi düzeyde bu tanım aralığına uzun süre dahil edilemedi; hareketin yüzyılın son çeyreğinde attığı adımlar (sanat merkezleri pratiği) ilk dönemler ilgiyle karşılanmasına rağmen ilerleyen zamanlarda yitirilen işlevsellik kurumsallaşmanın bir süre askıya alınmasını zorunlu kıldı.

Daralmanın düşünsel boyutu, sanatın, esasta, devrimci propagandanın yürütücü unsurlarından biri olduğu fikrine dayanırken, pratikte ise sanat, devrimci alanın öncelikli “ajit” diline indirgendi. Bu ikili yapı kurumsal gelişimi, sanatsal derinleşmeyi ve dolayısıyla toplumsal devrimimizin yakıcı bir ihtiyacı olarak devrimci sanatın içsel ve dışsal sorunlarına kafa yorulmasını engelledi.

Sanat konusunda ustaların fikirleri onun sınıf mücadelesindeki konumunu dair ipuçlarıyla doludur. Lenin birleştirmemiz gereken üç şeyi; “güncel siyaset, edebiyat eleştirisi ve felsefe…” olarak belirler. Lunacarky’de ; “devrim sanata ruh verebilirse, sanatta devrimin ağzı olabilir” der. Mao bu noktaya daha sistematik yaklaşır. Yerelleşmeyi sadece devrimci siyasetin değil sanatın da temel sorunu ilan eder. Özellikle büyük proleter kültür devriminde sanat, kitle inisiyatifinin temel ifade biçimlerinden biridir. Yirminci yüzyıl sanatının öncü çıkışlarına bakıldığında, Marksizm’in farklı renklerinden şahsiyetleri ile karşılaşırsınız.

Aslında günümüz dünyasında sanatın kazandığı işlev düşünüldüğünde çalışmanın kapsamı daha iyi anlaşılacaktır. Gündelik hayatımızı işgal eden bir fenomen olarak sanat, radikal-devrimci unsurlarından ayrıştırıldığında ya da bu unsurlarla buluşamadığında egemen güçlerin bir hegemonya aracına dönüşmekte, toplumsal rızanın sağlanması kolaylaşmaktadır. Kültürün endüstriyel üretimiyle(kültürel meta) birlikte bırakalım şehirleri, en ücra kırlık alanlara dahi rahatlıkla girebilen kültür endüstrisi ürünleri, popüler kültürün inşasına malzeme sağlar. Televizyon dizileri, tartışma programları, spor ya da gazete haberleri, internet konuları hayatımızın yeni iletişim malzemeleridir. Kapitalizmin toplumsalı değiştirme kapasitesi gün geçtikçe artmakta ezilenlerin direniş odakları liberal, reformist bir akıntıda yol almaktadır. Devrimci bir sanat alanının yokluğu, halkımızı karşılaştığı kültürel metalara verdiği tepkilerde savunmasız bırakmakta kitlelerle devrimci temelde kurulacak ilişkinin yeni zeminleri de yaratılamamaktadır. Yeni demokrasi mücadelesi, halkımızla farklı ölçeklerde ilişkilenip onu devrimci mücadelenin öznesi haline getirecek yeni mücadele alanlarına geçmişe oranla daha çok ihtiyaç duymaktadır. O halde devrim mücadelemizin önündeki sorunlardan biride, Yeni Demokrasi mücadelesinin kurucu öğelerinden biri olarak kuramsal ve pratik bir sanat hareketini örebilmek için başlayan yeniden cüreti selamlamak ve özne olmak için harekete geçmektir.

Bütünlüklü bir sanat politikası oluşturmak, öncelikli olarak devrimci sanatın varoluş nedeninin tanımlanmasıyla başlar. Devrimci kavramıyla eşleşen birçok sözcükte olduğu gibi devrimci sanatta, kendini var olan sömürü düzeninin karşısında konumlar. O sadece burjuva-feodal sanatın ve küresel emperyalist sanatın kaba, radikal bir karşıtı değil aynı zamanda taşıdığı sanatsal içerikle devrimci kültürün kurucu öğesi, devrimci yaşamın yeniden üreticisidir. O popüler kültürün içine sızdıkça halkın kültürü siyasallaşacak, sanatın “devrimin ağzı olma” esprisi anlam bulacaktır. Bir kültür pratiği olarak sanatın, Yeni Demokrasi mücadelesinde yeri, tamda geçmiş yanlış algının bu çerçevede değiştirilmesi ile mümkündür.

Geleneğimiz, müzik ve edebiyatta hatırı sayılır bir alan açmasına rağmen geçmiş deneyimini bugüne yeteri kadar taşıyamamış, gelecek projesine sanatsal bir içerik kazandırmada yetersiz kalmıştır. Bir dizi ideolojik, örgütsel gerekçelerle anlaşılır kılınan bu durumdan çıkış çabasının günün aynasından yansıyışı, yeniden başlatılan hamlenin varlığıdır. 70’lerin sonlarında müzikte ozanlık geleneği ile başlayan hamle 90’larda kurumsal bir içerik kazanmış 2000’lerin ortasında kesintiye uğramış, bu alanda ki perspektiften vazgeçilmeyerek günümüzde kurumsallaşma çabasına tekrar girilmiştir. Kültürel ve ideolojik temsil ‘İşi’nin başarıldığı pratik, toplumsal anlamlandırma pratiğidir. Mücadele biçimlerinde yaratılacak özsel yenilikler, halka, yeni kültürel anlamlandırma alanları kazandıracaktır. Siyaset, kapitalist gerçekliği ve onun alternatifini sanatın kendi diliyle ifade edecek, kitleler arasında yaygınlaştıkça, iktidar düşüncesi, doktriner bir boyuttan pratik bir gerçekliğe dönüşecektir.

 

(Bir ÖG okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu