Aktarılan stratejilerle tarım sektörünün sermayeye tabi kılınması tarımsal üretim yapan orta ve küçük işletmeleri de kapsar. Sermaye hakimiyeti karşısında hala ayakları üzerinde durmaya çalışan küçük üreticiler tam hakimiyetin kurbanı olur. Sermaye, ihtiyaç duyduğu hammadde ve pazar ürünlerini taşeron bir niteliği olan sözleşmeli üreticilikle küçük üreticileri kendine tabi kılar. Bu üretim biçiminde, üretim tamamıyla sermayenin ihtiyacına odaklıdır. Küçük üreticilerin hem üretimde hem de ürün üzerinde hiçbir söz hakkı yoktur. Dolayısıyla küçük üreticiler, sermaye ile karşı karşıya gelerek, birer tarım proletaryasına dönüşüyor.
Sözleşmeli üretimin yaygınlaşmasına paralel, tarımsal üretim ve küçük üreticiler sermayenin denetimine giriyor. Küçük üreticilerin, birer tarım proletaryasına dönüşmesi, üretici sayısını düşürüyor ve tarımsal üretimi sermaye eksenli merkezileştiriyor. Bu da hem tüketime sunulacak olan ürün miktarını azaltıyor hem de arzda karar yetkisinin sermayenin eline geçmesini sağlıyor. Yani gıdaların tüketimi sermayenin kârına göre düzenleniyor.
Ulusötesi Tarımsal Gıda Devlerinin genel stratejilerinin başarılı olmasını ya da sermaye önündeki engellerin kaldırılmasını sağlayan önemli araçlardan en önemlileri IMF, DB ve DTÖ gibi emperyalist kurumlardır. Tarım sektöründe, sermayenin hareket alanını genişleten kurumlardan biri DTÖ’dür. Dünya tarım sektörü, DTÖ Tarım Anlaşmasıyla, sermayenin azami kârı ekseninde yeniden yapılandırıldı. Yarıqsömürgelerin tarımsal üretimi ve ticareti tarım tekellerinin lehine kısıtlandı. DTÖ, fiyatlandırma yetkisine karşı olan, hukuk ve koruma tedbirlerini çiğneyen bir şekilde, Cargill, ADM, Dupont, Monsanto ve Unilever gibi tarım tekelleri tarafından düzenlenip, yarı-sömürgelere dayatıldı.
Bugün tarım tekellerinin yasa-hukuk tanımadan uyguladıkları politikaların temeli DTÖ’ye dayanıyor. DTÖ imzalandıktan sonra (1994) sonra daha iki yıl bile geçmeden Afrika pamuk ihracatçısı ülkeler ihracat yapamaz duruma geldi. Ekonomisinin % 100’üne yakını tarıma dayalı yarı-sömürgelerin tarım destekleri uluslararası ticareti engelleyici destekler olarak ilan edilip, bu desteklerin kısılması dayatıldı. Yarı-sömürgeler için bu felaketle eş anlamlıydı. Nitekim Afrika bugün açlıktan kırılıyor. Filipinler, 1990’ların ortalarında gıda ihracatçısıyken, bugün net gıda ithalatçısı durumunda. Tersinden, dünya tarım sektöründe, üretimden tüketime (tohum, zirai ilaç, gübre, makine, pazarlama vb.) tüm ara araştırmalarda ve gıda fiyatlarının belirlenmesinde yaklaşık 30 TNAC’ın hakimiyeti söz konusudur.
Ulusötesi Tarımsal Gıda Devleri
Tohum Tekelleri
Dupont/Monsanto/Seminis/Dow/Syngenta/Advanta/Groupe Limagrain/KWS AG/Sakata/Bayer Crop Science
Kahve Kakao Tekelleri
Nestle/Altria/Procter and Gamble/Sara Lee/Cargill/ADM/Swiss Klaus Jacobs
Kimyasal Tarım Ürünleri Tekelleri
Syngenta/Bayer/BASF/Monsanto/Dow/FMC/Du Pont/Sumitomo/Arysta Lifa Science/Makhteshim-Ayan
Muz Tekelleri
Chiguita/Pole/Del Monte/Noboa/Yftes
Tahıl Tekelleri
Cargill/Archer Daniels Midland (ADM)/Bunge
Şeker Tekelleri
Cargill/Dreyfus/Tate and Lyle
Gıda ve İçki Tekelleri
Can Agra/Philip Morris
Mineral Su Tekelleri
Danone/Nestle
Tarım Borsası (Spekülatörler)
Günümüzde bir gıda fiyatlarını belirleyenler var bir de bu fiyatlarla oynayanlar. Bunlara spekülatör deniliyor. Paradan para kazanan kan emicileri yani… Yaptıkları iş milyon dolarlarla borsada alım-satım yaparak fiyatları dalgalandırmak, fiyatlar en üst noktaya geldiğinde de beklenen vurgunu gerçekleştirmek. 2008 Gıda Krizi’nde oynadıkları rol gibi. George Soros’un Hedge Fonları bu krizde krizin başlangıcından itibaren 3 ay içinde % 63 kâr elde ederken, milyonlarca insan açlıktan sokağa döküldü, binlerce insan açlar ordusuna dahil oldu, onlarca insan açlıktan öldü.
Borsa, henüz üretilmemiş metanın dahi alınıp-satıldığı bir kumarhanedir. Gıda krizi çıkarıldığında, borsada 2-3 yıl sonrasının (daha ekilmemiş) pirinçleri işlem gördü ve satıldı. Bugün birçok tarımı ürünü (daha çok sanayi ürünü olarak nitelenen tarım ürünleri) işlem görüyor. Borsadaki ürünlerden daha fazla kâr elde etmek isteyen spekülatörler, bu ürünlere yatırım yapıyor. Aynı zamanda ürünün değer kazanması için spekülatif haber yayımlanıyor ve bir anda, yatırım yapılan ürünün borsadaki değeri, gerçek değerinin üzerine çıkarılıyor. 2007 yılında yapılan yatırımlar 148 milyar dolar civarındaydı.
2008 ekonomi krizinde, finans sektörüne yapılan yatırımlar gerçek değeri ile birlikte buharlaştı. Sermaye, borsada, daha güvenilir olarak gördüğü gıda sektörüne yoğunlaştı. Bu ilk değildi kuşkusuz. 1973’te petrol krizi çıktığında da sermaye güvenilir olarak gördüğü gıdalara yöneldi.
Gıdaların borsada işlem görmesi, gıda fiyatlarını tek başına artırmaz. Yoksul emekçi halkın ulaşamayacağı bir noktaya taşımaz. Sermayenin borsada, azami kâr için milyon dolarlık yatırımlar yapması ve yalan haberlerle spekülasyon yaratmasıdır gıda fiyatlarını tetikleyen.
Bugün tarım sektöründe tekelleşmenin gelmiş olduğu nokta, sermayenin borsada daha rahat spekülasyon yaratmasına olanak sağlıyor. Tarımsal üretimdeki hakimiyet, üretimde herhangi bir sorun olmasa da, mevsimlik kuraklık ya da aşırı yağış ve sonrası sel, fırtına veya kasırgayı borsada bir anda gıda fiyatlarını yükselten bir “neden” olabiliyor. Geçtiğimiz yaz ABD’de yaşanan mevsimlik kuraklık sonucu, buğday fiyatları % 50, mısır fiyatları % 70 oranında artış gösterdi.
Borsa tamamıyla sermayenin egemen olduğu bir kumarhanedir. Kâr hangi üründen elde edilecekse ve kaybetme riskinin en az olduğu ürünler sermayenin yatırım alanına döner. Bugün açısından en güvenilir olan gıda maddeleridir ve sermaye yatırımları da burada yoğunlaşmaktadır. Dünya tarım üretiminin, dünya nüfusuna yetecek düzeyde olmasının, borsada bir anlamı yoktur. Nitekim 2008 Gıda Krizi dünya gıda üretiminin yeterli olmasına rağmen yaşandı. Dolayısıyla, sermayenin gıda fiyatlarındaki en önemli araçlarından biri borsadır. Sermayenin en dizginsiz hareket ettiği alan olan borsa gıda fiyatlarını hassas kılan etkenlerin başında gelir ve sermayeye azami kâr olanağı sağlar.
Toprak Alımları
Son 10 yıllık dönemde sermaye, hızla toprak alımı veya 80-90 yıllığına kiralanmasında yoğunlaştı. Satın alınan veya kiralanan toprakların büyük bölümü Afrika ve Latin Amerika’daki yarı-sömürge ülkelerin verimli tarım arazileridir. Satın alan veya kiralayan emperyalist tekeller ve topraklarının büyük kısmı çöl olan Suudi Arabistan, Katar ve Kuveyt gibi Arap ülkeleridir.
Satın alınan topraklarda, toprakların ait olduğu ülkenin gıda ihtiyacını karşılamak için değil emperyalist tekellerin uluslararası pazardaki ihtiyacına göre üretim yapılıyor. Bu, dünya tarımsal üretiminde yerel üretimin parçalanmayıp, sermaye eksenli merkezileşmesini hızlandırıyor.
Emperyalist sermayenin, neo-liberalizmle yoğunlaştığı tarım sektöründe, tarımsal üretim yapamaz hale getirilen, ithalata bağımlı yapılan yarı-sömürge ülkelerin boş kalması sağlanan toprakları, şimdi tekellerce kapışılıyor. Kendi gıda üretimini az çok karşılayabilecek topraklara sahip olan yarı-sömürgeler, bu potansiyeli de kaybediyor. Böylece tarımsal üretimde ithalata bağımlılık kalıcılaştırılıyor.
Üretim araçlarından biri olan toprağın, sermayenin elinde toplanması, üretim aracını kaybeden ülke açısından tarımsal üretiminin en baştan engellenmesi anlamına geliyor. Bu şekilde, tarımsal üretim hakkını da kaybetmiş oluyor. Üretim aracı üzerinde mülk sahibi olan emperyalist sermaye tek söz sahibi oluyor. Satın almış olduğu toprakta üretim yapma veya yapmama tamamen emperyalist sermayenin insafındadır. Üretim aracını kaybeden ülke açısından, tarımsal üretim açığını kapamanın tek yolu ithalattır. İthalatla açığını kapatan ülke sayısının artması sermayenin dünya tarımsal üretimindeki tekelinin boyutunu gösterir.
Uluslararası Toprak Koalisyonu’nun verilerine göre 2000 yılından bu yana 83 milyon hektar tarım alanı emperyalist tekellerce satın alındı veya kiralandı. Dünya toprak alımı alanında 298 şirket faaliyet yürütüyor. Bu şirketlerin 41’i ABD, 39’u Arap kökenli şirketlerdir.
Toprak alımı yapan ülkeler arasında Çin, Katar, Suudi Arabistan, Güney Kore, Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri, İngiltere gibi ülkeler dışında Banka ve Hedge Fonlar da arazi peşinde koşuyor. Örneğin Ukraynalı Hedge Fon Şirketi Sphere 30 bin hektarlık tarım arazisi aldı. Tarımda üretim aracı olan toprak mülkiyeti değil sadece, üretim de uluslararası sermayenin elinde toplanıyor. Bu özel mülkiyet gıda fiyatları üzerindeki söz hakkını da sermayeye veriyor.
(Devam edecek)