İyi günde kötü günde ömrü paylaşmak için yola çıkılmış, zorlukların üstünden birlikte gelinmiş, tam düze çıkılmışken, “tüm zenginlik, güç bende, şimdi sıkıldım oynamayacağım. Sen başının çaresine bak.” denmesi hakkaniyet ilkesi açısından da kabul edilemez. Nafakanın süreli olması bu yüzden yoksulluk nafakasının varlık nedeni ile bağdaşmaz.
Koparılan gürültüye, bir bardak suda çıkarılan fırtınaya bakarsanız güllük gülistanlık ülkemizin iki büyük sorunu var. Biri, çocukların icra marifetiyle teslimi, diğeri ise yoksulluk nafakasının süresiz oluşu.
Yoksulluk nafakasının kaldırılmasını isteyen koro haykırıyor: “Ne kadar süre evli kalındı ise o kadar süre nafaka ödensin” ya da “bir gün evli kalmış, ömür boyu nafaka mı olur?”
Hemen söyleyelim: Ömür boyu nafaka bal gibi olur. Eğer yoksulluk ortadan kalkmayacaksa, nafaka da ömür boyu devam edecektir. Çünkü Medeni Kanun’un 185’inci maddesinde dile getirildiği üzere, evlenmekle eşler birbirlerine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadır. Boşanma bu vaatten rücudur. Eğer bu rücudan taraflardan biri kusuru yokken veya az kusurlu iken zarar görecekse bu zarar, nafaka veya tazminat biçiminde telafi edilmelidir. Medeni Kanun’un 175’inci maddesi de yoksulluk nafakası en temel ihtiyaçlarını boşanma yüzünden karşılayamayacak olana verilir, demektedir.
Nitekim evlilik birliği içindeki eşitsiz güç ilişkisinin farkında olan kanun koyucunun, boşanmada kusurlu olan eşin, diğerine nafaka ödemesini zorunlu kılarken, “kimsenin kusurundan yararlanarak kendisi lehine sonuç elde edemeyeceği” ilkesini gözettiği muhakkaktır. İyi günde kötü günde ömrü paylaşmak için yola çıkılmış, zorlukların üstünden birlikte gelinmiş, tam düze çıkılmışken, “tüm zenginlik, güç bende, şimdi sıkıldım oynamayacağım. Sen başının çaresine bak.” denmesi hakkaniyet ilkesi açısından da kabul edilemez. Nafakanın süreli olması bu yüzden yoksulluk nafakasının varlık nedeni ile bağdaşmaz.
Öte yandan dikkat edelim ki kanun, “yoksulluk nafakası kadına verilir” demiyor. Nitekim sayıları az olsa da eşlerinden nafaka alan erkekler de var.
O halde, Anayasa’da olanak sağlandığı halde kanun kadın lehine pozitif ayrımcılık yapmadığına göre, süresiz nafakadan neden sadece erkekler rahatsız? Çünkü kaynaklar hâlâ erkeklerin elinde. Anayasa ve Medeni Kanun’un öngördüğü kadın erkek eşitliği ilkesi hayata geçirilmemiş. Gücü elinde tutan taraf olarak erkekler de nimetinden tamamen yararlandığı evliliğin külfetini kadına bırakmakta sakınca görmemekte.
Öte yandan devletin yoksullukla mücadele görevini layıkıyla yerine getirmeyişinin ve yargının nafakanın süresiz olarak takdirini, hakkaniyet ilkesini bertaraf edecek denli katı uygulamasının kadın hakları düşmanlarının elini güçlendirdiği açıktır. Çünkü kimse, her durumda “bir kere evlendin o halde ömür boyu nafaka ödemelisin” demiyor. Nafakanın kötüye kullanıldığına dair ciddi emareler olduğunda kaldırılması gerekli ve mümkündür ve kaldırılmasına yasal bir engel de yoktur. Süresiz demek, başlangıçtaki bir olgudur. Koşullar değiştiğinde, yoksulluk herhangi bir nedenle kalktığında bu hak kaldırılabilir. Her şeyden evvel kanun, kötü niyeti korumaz. Aynı şekilde hakkaniyet ilkesinin hayata geçirilmesi de mevcut yasal düzenleme çerçevesinde sorunu çözmek için yeterlidir. Burada yargı kendisinin nedeni olduğu bu sorunu çözmek için gerekli esnekliği göstermeli, üstüne düşeni bir an önce yapmalı, süresiz sözcüğünü bu denli katı uygulamaktan vazgeçmelidir.
O halde kadınların sesine kulak verelim. Devletin yoksulluk sorununu çözmesine ya da kadın erkek güç eşitsizliği ortadan kalkıncaya değin kanuna dokunmayalım.
Kadınlar sebebi ve sorumlusu olmadıkları bu hesabın faturasını ödemeyeceklerdir.
Gazete Duvar 15 Ekim