2015 yılında belirginleşmeye başlayan ve 2018’de patlak veren ekonomik kriz başkanlık sisteminin kumdan kalelerini eritiyor, geriye ise yatağında kalan tortular kalıyor. AKP başkanlık sisteminin tetiklediği kriz sarmalının yarattığı yıkımı yavaşlatabilmek için art arda ekonomi reform paketleri açıklıyor olsa da yama dikişi tutmayacak kadar büyük. Yeni sistem dere yatağına yapılan çürük bina gibi her taşkın sonrası biraz daha dökülüyor.
AKP 2004 yılından bu yana 23 kez değişik adlar atında ekonomi reform paketleri açıkladı. Bunların 14 tanesi son 5 yıl içinde açıklandı. Siyasi iktidar ardı arkası kesilmeyen ekonomik siyasi sorunlar karşısında yapabileceği bir şey olmadığı için ekonomi bürokratlarını değiştirmekten başka bir şey yapamıyor. Krizin geldiği boyutta, çözüm için yapılan hamleler yeni krizlerin türenmesine neden oluyor.
12 Mart 2021 tarihinde Erdoğan tarafından açıklanan Yeni Ekonomi Reform Eylem Planı halkın sorunlarına çözüm üretmekten çok uzak olduğundan bir işe yaramıyor. Açıklanan paketin içinde işçinin, köylünün, emekçilerin, işsizlerin sorunlarına ilişkin bir şey yok.
Pandemi nedeniyle büyük güçlük yaşayan küçük esnafın pakette adı geçse de sorunlarına çare olacak bir şey bulunmuyor. Basit usulden vergilendirilen esnafın gelir vergisinden muaf tutulacağı açıklanmış olsa da bu yaraya çare olmak şöyle dursun pansuman bile olmuyor.
816 bin küçük esnafın yararlanacağı söylenen miktar yıllık 388 lira! Açıklanan ekonomi paketinde işçiye, köylüye, emekçilere ve küçük esnafa yönelik bir şeyin olmaması paketin halk için olmadığı, yabancı finans kuruluşları için olduğunu göstermektedir.
Pakette tarım ve gıda soruna ilişkin alınacak tedbirlerin açıklandığı bölüm küçük aile işletmelerinin sonunu hazırlayacak ve Türkiye tarımının bir bütün olarak köylünün elinden alınıp emperyalist komprador tarım şirketlerinin, komprador gıda şirketlerinin eline bırakılacağının ilanı niteliğindedir. Hedef küçük çiftçiliğin, köylünün sonunu getirmektir. “Yeni Hal Yasası” ve “sözleşmeli tarımsal üretim”de ısrar bunun içindir.
Ekonomi eylem planı içinde tarımla ilgili şunlar yer aldı: “Tarlada ve hallerde kalan taze meyve ve sebzeleri piyasaya kazandıracak mekanizmalar geliştiriyoruz. Bu ürünleri dijital tarım pazarına dahil ederek hızla alıcıya buluşmasını sağlıyoruz. Dijital tarım pazarı sayesinde her ölçekteki çiftçi ürünü için pazar bulabilecek tüketici ve esnaf istediği kalitede ürün tedarik edebilecektir. Sebze ve meyve zayiatını azaltan soğuk zincirleri daha fazla destekliyoruz.
Gıda bankacılığı sistemi cazip hale getirecek yaygınlaştırılıyor Uz tarımsal üretimde öngörülebilirliği arttırmak ve fiyat dalgalanmalarının önüne geçmek için sözleşmeli tarım mekanizmaları geliştiriyoruz, Yeni Hal Yasası hazırlıyoruz.” (12.03.21)
Siyasi iktidar tarafından Türkiye’deki tarım ve gıda sorunun çözümü için öne sürülen şeyler var olan sorunları daha da derinleştirecek bir uygulamadır. Türkiye kırsalına yaşadığı sorununun başından iktidarlar tarafından uygulanan liberal serbest piyasa ekonomi politikaları gelmektedir. Kapitalist sermaye küçük aile işletmelerinin tasfiye edilerek yerine sanayi tarımının ikame edilmesini istiyor, hükümetlerde bu doğrultuda yasalar çıkarıyor…
“Yeni Hal Yasası” AKP tarafından uzun yıllardır hayata geçirilmek istenen bir projedir. Amaç üretim-tedarik zincirinin önemli bir halkası olan hallerin birkaç özel şirketin kontrolüne bırakılarak bu alanda tekel oluşturmaktır. Zincir market tekeline yeni bir halka eklemektir. Gıda fiyatlarını bu tekelin eline bırakmaktır. Şu an Türkiye’nin değişik yerlerinde 175 tane meyve ve sebze hali var. Yeni yasa ile hal sayısının 34’e düşürülmesi isteniyor.
Yap-işlet-devret modeli ile yapılacak 30 yeni hal kamudan alınıp özelleştirilerek 49 yıllığına siyasi iktidarın belirlediği şirketlere verilecek. Buraları kimin işleteceğine de iktidar karar verecek. Sebze ve meyve hallerinin yönetimi Türkiye Odalar ve Barolar Birliği (TOBB) koordinasyonuna bırakılacak. Hal sahibi firma istediği kişiye dükkanları kiraya verecek ve işletmelerin cirosundan da pay alabilecek. Bunların dışında dükkanlardan pazarlama, depolama, ambalajlama vb. gibi ek hizmetler ve bedeli alınacak. Yeni hallerde dükkanı bulunan işletmelerin masrafları yeni girdilerle artacak bu da gıda ve tarımda zaten var olan ‘ara’ zamların yeni kalemlerle daha da artmasına yol açacak.
Yeni hallerde sebze ve meyveleri zayiatını engellemek için soğuk hava depolarının zorunlu olması zayiatın engellenmesi için olumlu bir adımmış gibi dursa da burada amaçlanan ürün zayiatından çok, küçük esnafın hallerde kendine yer bulamayarak piyasadan çekilmesini sağlamaktır.
Soğuk hava depoları yüksek maliyetli şeyler olduğu için küçük esnafın bunları karşılamaya gücü yetmeyeceğinden hallerden çekilmeye zorlanacağı muhakkak. Ve yerlerini büyük şirketler alacaktır.
Hal sayısının 175’ten 30’a indirilecek olması yeni bir tekelin oluşmasına neden olacağı için çözüm olarak ortaya atılan bu uygulama küçük aile işletmelerini etkileyeceği gibi kentlerde yaşayan işçileri, emekçileri de olumsuz etkileyecektir. Ucuz gıdaya ulaşmak daha da zorlaşacak, yoksulluk kronik açlığa dönüşecektir.
Dijital tarımın yaygınlaştırılacağı ve bu sayede üreticinin elindeki malı hızlı bir şekilde elinden çıkarabileceği, her ölçekteki çiftçi ürünü için pazar bulabileceği söyleniyor. Dijital tarım yeni hal yasası gibi küçük aile işletmelerinin büyük şirketlerin egemenliğine girmesini hızlandıracak bir uygulamadır.
Bugün kimi özel şirketler köylülere “dijital hizmet” vermektedir. Dijital tarım hizmeti veren şirketler köylüye iklim ve toprağın nem durumuna bağlı hastalık ve zararlılar için erken uyarı yapıyor, meteorolojik ölçüm yapıyor, sulama yapılması gereken zamanı bildiriyor, gübreleme zamanı önerisi yapıyor. Bunlar ilk bakışta köylünün lehine bir uygulama gibi görülse de, burada amaç özel şirketlerin alanını bir bütün ele geçirme teşebbüsünden başka bir şey değildir.
Tarlaya tohumun hangi tarihte atılacağından sulama tarihine, gübrelemesine, hasat gününe varana kadar tüm üretim aşaması a’dan z’ye şirketlerce belirlenecek. Dijital teknolojiyi elinde tutan şirketler çiftçileri, köylüleri istedikleri gibi manipüle ederek ürün çeşidi belirlemeden, ürün verimliliğine kadar her şeyi ellerine alabilecekleri için köylünün internet üzerinden ürününü satabileceği sanal alanlar bulması bir anlam ifade etmeyecektir.
Dijital tarım hizmeti kamu adına Tarım Bakanlığı tarafından köylüye ücretsiz olarak doğal bir hak olarak verilmesi gerekirken, Türkiye’de bu hizmet özel şirketlerce verilmekte. Şirketler hizmet sunumunda tek bir şeye bakar o da karlarıdır. Şirketin karı ise köylünün daha az para kazanmasıdır.
Ekonomi reform paketi içinde yer alan hal yasası, dijital tarım, soğuk tedarik ağı ve sözleşmeli tarımsal üretim uygulaması kapitalist sanayi endüstrisinin hakimiyetini güçlendiren, köylülüğü/ küçük aile işletmeciliğini tasfiyesini hedefleyen bir politikadır.
AKP’nin tarımsal alandaki sorunları çözmek gibi bir derdi bulunmuyor. Hiçbir burjuva feodal siyasi erk sorunları çözemez. Buna ne güçleri vardır ne de niyetleri. Siyasi iktidarlar uluslararası tarım gıda endüstrisinin yereldeki politik uygulayıcıları olduğu için Türkiye’de yaşanmakta olan sorunların çözümü işçi ve köylerin ortak mücadelesiyle mümkün olacaktır.