Türkiye de 2018 yılı ile açığa çıkan ve etkileri artarak devam eden ekonomik krizin koronavirüs pandemisi ile beraber bir üst boyuta çıkması var olan işsizliğinde artmasına neden oldu.
Pandemi süreci ile beraber binlerce işçi ve emekçi ya işsiz kaldı ya da günde 39 lira ücretle ücretsiz izne çıkarıldı.
Bu gerçeklik karşımızda dururken iktidar sahipleri tıpkı pandemi rakamlarında olduğu gibi işsizlik rakamlarını da Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) eliyle gerçeklerden uzak olarak açıklamaya devam etmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), temmuz ayına ilişkin Hanehalkı İşgücü Araştırması (HİA) sonuçlarını 12 Ekim 2020’de açıkladı.
TÜİK’in açıkladığı verilere göre, işsiz sayısı 2020 yılı Temmuz döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 369 bin kişi azalarak 4 milyon 227 bin kişi olarak gerçekleşti. İşsizlik oranı 0,5 puanlık azalış ile yüzde 13,4, tarım dışı işsizlik oranı 0,6 puanlık azalış ile yüzde 15,9 oldu.
Genç işsizlik oranı ise yüzde 25,9 olarak açıklandı. İstihdam edilenlerin sayısı 2020 yılı temmuz döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 1 milyon 254 bin kişi azalarak 27 milyon 263 bin kişi, istihdam oranı ise 2,9 puanlık azalışla yüzde 43,5 olarak açıklandı. Yani TÜİK’e göre aynı anda 1 milyon 254 bin kişi işten çıkarılırken işsizlik düşmektedir.
TÜİK: Her İşsiz, İşsiz Değil!
“Her vaka hasta değildir, testi pozitif olup semptom göstermeyen var. Bunlar çoğunluğu oluşturuyor. Günlük verilen, daha doğrusu hasta sayısı sadece hastaneye yatan hasta sayısı değildir. Hasta olarak semptomu olan kişilerden bahsediyoruz.
Semptomu olan, hastanede yatmayan ve yatan kişileri günlük hasta sayısı olarak vermiş oluyoruz…” Alıntıladığımız söz koronavirüs salgınında vaka sayılarının gizlendiğine dair soruya cevap veren Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’dan.
TÜİK’de tıpkı koronavirüs salgınında her vakanın hasta sayılmaması gibi her işsizi işsiz saymamaktadır. İşsiz olup hiçbir işsizlik semptomu göstermeyenler var. Bu vakalar işsiz sayılmıyorlar.
TÜİK’e göre işsiz “15 yaşın üzerinde olmakla beraber herhangi bir biçimde istihdamda olmayan, son 4 hafta içinde aktif biçimde iş arayan ve gelecek 2 hafta içinde çalışmaya hazır” kişi olarak tanımlanmaktadır. TÜİK bu tanımı yaparken Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) referanslarını temel almaktadır.
Salgın döneminde birçok ülke verilerini revize etmesine rağmen TÜİK aynı tanımı kullanarak devam etmektedir. TÜİK’e göre işsiz sayılabilmeniz için sadece işsiz olmanız yeterli değildir.
TÜİK’in işsizliği hesapladığı anketten dört hafta önce iş aradığınızı ve iki hafta içinde çalışmaya hazır olduğunuzu resmi kurumlara başvurarak beyan etmeniz gerekmektedir.
Yıllardır iş arayıp bulamadıktan sonra iş aramaktan ümidini kesen milyonlarca işsiz, işsiz olarak sayılmamaktadır. Aynı zamanda iş aramayan ancak bir iş olsa çalışırım diyen kişilerde TÜİK’e göre işsiz sayılmamaktadır. Hesaplama yöntemi böyle olunca işsiz sayımız giderek azalmaktadır.
DİSK-AR; Veriler Gerçeği Yansıtmaktan Uzak!
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) TÜİK verilerinin ‘gerçeği yansıtmaktan uzak olduğunu’ belirtti. DİSK-AR, hazırladığı raporda Koronavirüs pandemisiyle birlikte işsiz sayısının Temmuz 2020’de 9,8 milyona ulaştığını açıkladı.
Raporda TÜİK’in Temmuz 2020 dönemine ait sonuçlarında yer alan dar tanımlı (resmi) işsizlik oranı ve işsiz sayısı Covid-19 döneminde yaşanan istihdam ve iş kaybını yansıtmadığı belirtildi. Geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 27,3 olarak açıklandı. TÜİK’in işsiz saymadığı iş bulma ümidi olmayanlar, mevsimlik çalışanlar, iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar ve zamana bağlı eksik istihdam edilenleri hesaba katarak geniş tanımlı işsizlik oranına ulaşılmaktadır.
Pandemiden kadınların daha fazla etkilendiğinin açıklandığı raporda kadın işgücünün yüzde 7,5, kadın istihdamının yüzde 6,3 azaldığı kaydedildi.
Raporda değinilen diğer önemli nokta TÜİK’in işsiz olarak saymadığı iş aramaktan vazgeçen ümitsiz işsizlerin son bir yılda 721 bin kişi artarak 1 milyon 335 kişiye yükseldiği. Ümitsiz işsizler geçen yıla göre yüzde 117 arttı.
DİSK-AR’ın yayınladığı raporda belirlemeleri şöyle; Temmuz 2020’de de Covid-19 ve ekonomik krizin işgücü piyasaları üzerindeki tahribatı sürüyor. Revize edilmiş geniş tanımlı işsizlik ve iş kaybı yüzde 29,1 olarak hesaplandı. Covid-19 Temmuz 2020’de en az 1 milyon 879 bin yeni eşdeğer istihdam kaybına yol açtı. İstihdam bir yılda 1 milyon 254 bin kişi azaldı. İstihdam oranı yüzde 43,5’e geriledi. İşbaşında olanların sayısı son bir yılda 1 milyon 333 bin kişi azaldı.
Açıklanan verilere baktığımızda son yıllarda sayıları artan bir kesimin üretim alanının dışına itildiği görülmektedir. Kadınların işgücüne katılımında düşüş ve genç işsizlik oranı ortadadır. Bu durum bize kadınların ve gençlerin ağır işsizlik koşulları altında olduğunu göstermektedir.
Gerçekleri Gizlemek İçin Açıklanan Veriler!
Yaşadığımız sistemde verilerin ulaşılmaz kılınması, bulanıklaştırılması, gerçeklikle bağının koparılması veya teyit edilmesinin zaman alması meselesi doğrudan sistemin kendi otoritesinin sorgulanmasının önüne geçilmesi için izlediği yöntemlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle pandemi sürecinde ortaya çıkan vaka sayıları tartışmaları bu durumun net olarak görünmesine vesile olmuştur.
Verilen sayıların tutarsızlığı, gerçekle bağının kopukluğu, neyin ne olduğunun tam bir muamma olduğu, her şeyin birbirine karıştığı bu dönem tam da verilere ulaşmadaki zorluklara işaret etmektedir. İktidar sahipleri bilinçli bir saptırma ile gerçek verilerin altını oyarak kendi yarattıkları gerçekliği gizleme peşindedirler.
İnananı neredeyse kalmayan resmi enflasyon rakamlarının, vaka sayılarının, işsizlik rakamlarının vb. verilerin bile bile aynı saptırmayla açıklanmaya devam edilmesinin nedeni budur. TÜİK’in açıkladığı son işsizlik rakamlarında olduğu gibi gerçekleri gizlemek için veriler kullanılmaktadır.
İçerisinde tutarlılık olup olmaması önemli değildir. İstihdamın düştüğü anda işsizliğinde düşmesi gibi herkesin hayretle anlamlandırmaya çalıştığı veriler.
İşsiz sayılmak için işsiz olmanın yetmediği bir saat çalışmayla işçi sayılmanın yettiği gibi döneme göre verilerde yapılan bazı revizyonlarla gerçekler bulanıklaştırılmaya çalışılmaktadır. Bu yapılan revizyonlar, geniş kitleleri etkileyen gerçeklerin sonuçlarının belirsizleştirilmesine yol açmaktadır.