EmekGüncelMakaleler

EMEK | Tarım Arazilerini Gasp Etme Yöntemi: Kiralama

"Egemenler, ekonomik krizin bir toplumsal krize, sosyal bir arayışa, bir kabarmaya, sistem dışına yönelmeye, sistem içi muhalefetten uzaklaşmaya dönüşmesinden endişe ediyor. Bundan dolayı ikna yoluyla üretemeyeceklerini düşündükleri “rıza”yı şiddet yoluyla üretmeyi umuyorlar."

Bir çiftçi onca maliyete ve zorluğa katlanarak ürettiği ve topladığı bir tır dolusu domatesi, kepçelerle çöpe döktü. Bir başka köylü, maliyetini kurtarmadığı için satmaya tenezzül etmediği bir kamyon dolusu kavunu bedava dağıttı. Bir başka üretici, toplaması bile maliyet olan ve topladığında satamayacağını bildiği patlıcanları tarlada traktörü ile sürdü. Yaşadığımız topraklardaki üretici köylülerin ülkede uygulanan özelde tarım politikaları genelde ise bir bütün olarak ekonomik politikalar sonucu içerisinde düştükleri acımasız durumu yukarıda kısaca anlattığımız örnekler özetlemeye yetiyor.

Sanayide ucuz işgücü kullanmak, ithalata dayalı ihracat modeli uygulamak, döviz karşısında düşük değerli yerli para yaratmak, tarımda yerli üretime kota uygulayarak tarım ve gıda ürünlerini ithal etmek ve benzeri politikalar tercih edilen sermaye birikim sürecinin araçlarıdır. Kazara olan, yanlışlık sonucu içine düşülen bir durum değil, bir tercihtir.

AKP iktidarı Türkiye’de neo-liberal ekonomi politikalarına en sadık ve uygulamada en tavizsiz iktidardır. Neo-liberal ekonomik politikaların en başat uygulamalarından; özelleştirme, deregülasyon (kuralsızlaştırma) ve sosyal hakların gaspı, bu iktidar döneminde sonuna kadar uygulanıyor. Ülkedeki tüm ticari devlet kurumları ve ortaklıkları, emperyalist tekellere, ülke içindeki egemenlere ya da iktidar yandaşlarına satıldı. Hem de en ucuz şekilde! Tüm yer altı ve yerüstü doğal kaynaklar da aynı akıbete uğradı.

Ormanlar satıldı, dereler talan edildi, maden alanları yağmalandı. Küçük ve orta ölçekli şirketler, küçük üretici, var olan tüm destekleme süreçlerinden mahrum bırakıldı ya da çok daha fazla yükle karşı karşıya gelecek şekilde borçlandırıldılar. Tarımda sübvanse sistemleri kaldırıldı, çeşitli ürünlerin üretimine kota konuldu, fındık gibi bazı ürünlerde emperyalist tekellerin belirlediği fiyatlar üreticilere dayatıldı. Çalışan-üreten herkesin, tüm hakları budandı, işçiler ve emekçiler uzun mücadeleler sonucunda elde ettikleri tüm sosyal hakları parça parça kaybettiler.

Enflasyon ve ülke ekonomisinin büyümemesi (durgunluk-küçülme)nin bir aradalığı anlamındaki stagflasyon var mı yok mu? Konkordato, işsizlik, işyeri kapatma, tarlaya ekim yapamama ve Hazine ve Maliye’den sorumlu bakanın istifa edip etmediği tartışmaları gündemi kaplarken ekonomik kriz ülkeyi yakıp yıkıyor. Asgari ücret, tüm çalışanların ortak ücreti haline getirilirken emekçiler, yönetenler tarafından “açlık sınırının” altında tutuluyor.

Köylüye bir “müjde” daha!

“Kendi kendine yeten bir ülkeydik” efsanesi hala gündemdeyken, coğrafyamız halkı açlık sınırında bir yaşamı yaşamaya mecbur bırakılıyor. Tarımsal ve hayvansal üretim, neo-liberal ekonomik politikalar doğrultusunda tasfiye edilip, ülke halkı tarımsal ve hayvansal ürünleri sadece vitrinlerde görebilirken, “Tarım arazilerinin daha verimli değerlendirilmesi amacıyla uzun süredir konuşulan kiralama uygulamasına ilişkin yönetmelik Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi” diye müjde verdi Hürriyet Gazetesi. (24 Mart 2024)

Mazotun 40 lirayı aştığı, gübre ve tohum gibi girdilerin fiyatlarının her gün, gün içinde bile arttığı, elektrik fiyatlarından dudakların uçukladığı bir ülkede sorunun en büyüğünün tarımsal arazilerin verimli kullanılamamasıymış gibi açıklamak ve çözümü arazilerin kiralanmasıymış gibi koymak hem tarım ve hayvancılıkla ilgili hem de genel ekonomik politik alandaki sorunları gizlemek ve sorunu “arazileri verimli kullanmayan” çiftçilerin/küçük üreticilerin sırtına yüklemek anlamına gelir.

İki yıl üretim yapılmayan tarım arazilerinin kiralanması ile ilgili olan bu uygulama, tarım arazilerine büyük şirketler tarafından el konulmasına, küçük üreticilerin hatta orta üreticilerin topraklarından uzaklaştırılmasına ve doğallığında üretimden kopmalarına yol açacaktır. Bu durum, küçük ve orta ölçekli üreticilerin küçük bir kesiminin kendi tarlalarında işçi olarak çalışmalarına olanak sağlasa da -ki bu durumda ücretler ve sosyal haklar eski tarla sahiplerinin geçinme sorunu yaşayacakları düzeylerde olacaktır- geri kalan büyük kesim, şehirlere, üretim alanından tüketim alanına göç edecektir.

Var olan ekonomik kriz ortamında bu göç yoksul emekçi halkın var olan iş alanları etrafındaki rekabetini daha da artıracak. Bu da tarım arazilerini bünyelerinde toplayan büyük şirketler, kârlılık nedeniyle ürettikleri ürünü konserve ve hazır gıdaya dönüştürecek ve böylelikle yoksul emekçi halkın taze meyve ve sebzeye ulaşması önündeki en büyük engellerden olacaklardır.

Egemenlerin temsilcileri bu uygulamayı büyük bir memnuniyetle karşıladılar. Melisa Tokgöz Mutlu, (TİM Tarım Kurulu Başkanı) Bakanlığın kendileriyle yakın temasta olduğunu belirttikten sonra “Senelerdir bunu talep ediyorduk. Sanayici üretim planını yapıyor. Kiralayacağı araziyi tespit ediyor” diyor. Mutlu, yaptığı açıklamayla yönetmeliğin amacının “tarımsal arazilerin verimli kullanılması” ile ilgili olmadığını bizzat açıklıyor: Senelerdir talep ediyorlarmış ve sanayici plan yapıyormuş.

Kazım Taycı (İstanbul Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçı Birliği Başkanı) da “Burada önemli olan gıda ihracatçısının fiyat tutturması… Kiralama fiyatlarının da doğru belirlenmesi gerekir” diyor. Her şey çok net: Üreticinin üretememesi, ürettiğine maliyetinin altında fiyat verilmesi, topraklarını terk etmek zorunda kalması, işsizler ordusuna katılması, ülke halkının sağlıklı gıdaya, taze sebze ve meyveye ulaşması vb. değil mesele. Mesele “ihracatçının fiyat tutturması”!

Uygulamanın küçük değil, endüstriyel tarım şirketlerine daha çok yarar getireceğini söyleyen Hüseyin Demirtaş (Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı) kendilerinin de bu yönetmeliğin çıkmasını istediklerini belirtiyor ve “Küçük ve Orta Ölçekliler için zor, küçük üretici kendi arazisinde işçi haline gelebilir” diyor.

Yoksul ve emekçi halka şiddet her yerde!

Yürürlüğe giren uygulama ne küçük ve orta ölçekli üreticiyi ne de tüketici olarak yoksul emekçi halkı gözeten bir uygulamadır. Egemenlerin temsilcilerinin de söylediği gibi sermaye gruplarının daha çok birikim sağlamasını amaçlayan söz konusu uygulama, ekonomik kriz yaşanırken egemenlerin yoksul emekçi halkı ve küçük üreticiyi yok etmenin bir yöntemini hayata geçirmesi anlamına geliyor. Bilinçli bir şekilde bu tür politikalar hayata geçirilirken ekonomik kriz önüne geçilemez bir şekilde hızla ilerliyor. Ancak bu krizin tüm yükü yoksul emekçi halkın sırtında. Zenginler vergi afları ve vergi muafiyetlerine tabi tutuluyor. Orhan Veli bir zamanlar “hava bedava, su bedava” demiş, maalesef bugün su bedava değil, yoksul emekçi halk da neredeyse aldığı nefese bile vergi verecek.

Egemenler, ekonomik krizin bir toplumsal krize, sosyal bir arayışa, bir kabarmaya, sistem dışına yönelmeye, sistem içi muhalefetten uzaklaşmaya dönüşmesinden endişe ediyor. Bundan dolayı ikna yoluyla üretemeyeceklerini düşündükleri “rıza”yı şiddet yoluyla üretmeyi umuyorlar. Yoksul emekçi halka ve onun öncü ve önder güçlerine, devrimci komünistlere karşı her alanda şiddet başat politik yöntem olarak uygulanıyor. Buradan çıkış bir süreç işi. Ancak süreç, andaki görevlerin yapılmasıyla ilgilidir/ilerler. Bir duvar, küçük taşların bir araya getirilmesiyle yapılır. Nesnel durumun nesnel analizi denen şey, kendi gücünün de (sübjektif) farkında olarak sürece yönelmektir. En etkili ve önemli “an”ın görevi ve sorumluluğu kitlenin olduğu yerde olabilmektir, olmaya çalışmaktır.

Politika, kitlelerle yapılır. Kitlelerden kitlelere şiarı bunun sonucudur. Stalin, SBKP tarihinin son kısmında Herkül tarafından yenilen rakibinin yenilme sebebinin gücünü aldığı annesi olan topraktan Herkül tarafından uzaklaştırılması olduğunun anlatıldığı mitolojik anlatıyı hatırlatarak, komünistlerin, devrimcilerin temel güç kaynağının kitleler olduğunu ve güçlerini kitlelerden aldıklarını ve onlardan ayrıldıkları anda yenileceklerini söyler.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu