Henüz sendika ile anlaşma zemini sağlamayan Asen Metal patronu, “küçülmeye gidiyoruz” bahanesiyle işten çıkardığı sendikalı işçilerin yerine yeni işçi alarak üretimi devam ettirmeye çalışıyor. Kalifiye işçilerin neredeyse tamamının çıkarıldığı fabrikada, ağır ve riskli işlere verilen yeni işçiler, İSG kurallarına uymadan, herhangi bir mesleki ve İSG eğitimi verilmeden çalıştırılıyor.
Direnişçi işçilerin aktardığına göre işyerinin almadığı tedbirler ve işçilerin acemiliğinden dolayı iş kazaları artmış durumda. 5 Ağustos’ta, 48 yaşında ve iki çocuk babası Kazım Kasap adlı işçinin press makinesine sıkışarak hayatını kaybetmesiyle birlikte çalışma koşullarının daha da ağırlaştığını dile getiren işçiler artık seslerinin duyulmasını istiyor. Üretimi devam ettirebilmek için işyeri hekiminin dahi onay vermediği işçileri çalıştıran Asen Metal patronu ise herhangi bir yaptırımla karşılaşmadan yoluna devam ediyor.
Hem iş cinayeti hem de 130 gündür devam eden direnişe dair sohbet ettiğimiz iki kadın işçiden biri vefat eden Kazım Kasap adlı işçi ile daha önce başka bir fabrikada birlikte çalışmış: “Ben Kazım abi ile Galmak’ta birlikte çalışmıştım. Fazla samimiyetim yoktu ama tanışıyorduk. Kapatılan Feniş Fabrikası mağdurlarındandı. Orada da patron, işçilerin tazminatlarını ödememişti. Sonrasında Galmak’ta işe başlamış. Varislerinden dolayı malülen emekli olmuştu. Üzülüyordu ‘erken yaşta çalışamıyorum, emekli olmak zorunda kaldım’ diye. Bir ara çay ocağı da açmıştı. Gidip çayını içmiştik, hayırlı olsun demiştik. Sonra işleri iyi gitmeyince kapatmış. Başka başka fabrikalarda yeniden işe girmiş. En son da buraya çalışmaya başlamış. Belki borcu vardı, ev almıştır, araba almıştır. Emekli maaşı yetmemiş ki çalışmaya devam etmiş.”
“Ölen öldüğüyle kalacak!”
İş cinayetini öğrenince, fabrikaya gelen işçinin ailesinin olumsuz tutumundan dolayı, herhangi bir gerginlik çıkmasın diye o gün fabrika önünden dağılmış direnişçiler. Hastaneye giderek Kazım Kasap’ın ailesinin yanında olmaya çalışmışlar. Ailenin, anlam veremedikleri bir tavrıyla karşılaşmışlar. Bu davranışlar karşısında şaşıran kadın işçi üzüntüsünü şu şekilde dile getiriyor: “Ailesi, orada, biz sanki başka bir şeyin peşindeymişiz gibi davrandı bize. Hem üzüntümüzü dile getirdik hem içerde yaşananları anlattık aileye ama biz reklam yapıyormuşuz, kendimizi etrafa duyurmaya çalışıyormuşuz gibi tuhaf yaklaştılar. Mezarlığa da evine de gitmeyi düşünüyorduk başsağlığı için. Vazgeçtik böyle olunca. İyi ki de gitmemişiz, çünkü patron da gitmiş cenazeye. Ailesinin tavrı yüzünden, adamı savunamadık, hakkını arayamadık. Patronla anlaşacaklar büyük ihtimal. Ölen öldüğüyle kalacak yani.”
Şimdi başka bir işe başlamak zorunda kalmış olan kadın işçi, aklının ve gönlünün direnişteki arkadaşlarda olduğunu söylüyor. İşten arta kalan zamanlarında direniş çadırında yer alacağını söylerken, ölen işçi ile ilgili bir konunun gözden kaçmaması gerektiğini belirtiyor ve şöyle diyor;
“Şimdi her şey bir tarafa, baktığında yaptığı şey direniş kırıcılığıydı. Kapı önünde hakları için direnen insanlar varken, bizim önümüzden geçip işbaşı yapan kim olursa olsun direniş kırıcılığı yapmış oluyor. Biz, ‘insanlar darda, herkesin işe/paraya ihtiyacı var’ diyoruz ama böyle de bir durum var. Biz hala haklı davamızın peşindeyiz. Oradan ayrılmak zorunda kaldım diye davamdan vazgeçmiş değilim.”
Patron, iş kazalarına davetiye çıkarıyor
Yüzüncü gün kutlamasına çağrı yapan işten atılan işçilerden biri olan Gülten Kaya da içerdeki çalışma koşullarının yeni işçiler için ne kadar zorlayıcı olduğuna değindi. Yeni pek çok kişinin işe alınmasına rağmen doğru düzgün iş çıkmadığını, müşteriye giden malzemenin yarısının “hatalı mal” diye geri geldiğini anlatıyor. Hal böyle olunca, işi bilmeyen tecrübesiz işçiler bir işten başka bir işe koşmak durumunda kalıyormuş:
“Presi bile kuramadılar, hata veriyor, bozuluyor. Yeni işçiler yapamıyor bizim gibi. O haliyle yürütmeye çalışıyor patron. İş kazalarına davetiye çıkıyor böylece. Yeni elemanların tehlikeli makinelere verilmemesi gerekiyor. Aynı makinede bir sene önce yine bir kişi hayatını kaybetti. Sen tut o makineye yeni eleman ver! Diğer kazaları söylemiyorum hiç. Kesilmeler, yaralanmalar, parmağını kaybedenler oldu. Patronun umurunda değil ki, senin canın mı gitmiş, parmağın mı gitmiş? İşine bakıyor yalnızca. Yeter ki mal çıksın! Olan ölene oluyor. Resmen cinayet işleniyor. Çalışanlarda da çok suç var. Kendi haklarını korusunlar, geride kalanları da düşünsünler.”
İş cinayetine çok üzüldüklerini anlatan Gülten Kaya “Sonuçta biz o işçinin de hakları için günlerdir kapı önündeyiz, bütün işçilerin hakları için direniyoruz” diyor. Ölen işçinin ailesinin olumsuz tavırlarına bu nedenle çok üzülen Kaya duygularını paylaşıyor:
“Patrondan yana değil de bizim yanımızda olsalardı keşke. Çok kırıldık, incindik. Biz oradaydık, ezip geçtiler, gidip patronla görüştüler. ‘İşçidir, bizdendir’ dedik. ‘İhtiyacı vardır’ dedik ama ailesinin yaptıkları her şeyi sildi süpürdü. Anlaşmaya geldiler fabrikaya muhtemelen. Bizi de psikolojik olarak çökertti bu durum. Asen Metal direnişçileri olarak yüzüncü günümüzün kutlamasını yaptık geçtiğimiz Salı günü. Keşke hayatını kaybeden işçinin ailesi de bizimle birlikte olsaydı.”