Uluslararası sermaye, hareket ederken siyasi ve jeopolitik durumu da göz önüne alıyor. Ortadoğu’daki paylaşım savaşı, T. Kürdistan’ında Kürt halkıyla yapılan savaş, darbe girişimi, OHAL ve KHK’lar, şirketlere kayyum atanması, ABD ve AB’ye çatmalar, Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katılma çıkışı sermaye kaçışının nedenleridir. “2016 yılının ilk 9 ayında yabancı sermaye hareketinde yüzde 11 azalma söz konusuyken, sadece Eylül ayında yabancı sermaye 2.7 milyar dolarlık net çıkış gösterdi.” (K. Boratav, 2016).
OECD ve kredi derecelendirme kuruluşları, sanayi üretimi, perakende satışı ve siyasi belirsizlik nedenleriyle yaptıkları büyüme tahminlerini yüzde 2.5’e kadar çekti. Özel sektörün net borcu 200 milyar doları bulurken, 100 bin dolarlık borcu ödemek için 160 dolar borçlanmak zorunda. Dolar karşısında TL’nin Ocak-Kasım döneminde yüzde 18, sadece Kasım’da yüzde 9 değer kaybetmesi ithalat maliyetini artırırken, borçlu firmaların borç yükünü de 100 milyar TL artırdı. Sanayi üretiminin büyüme hızının 2016 için yüzde 1.5 oranında kalacağı belirtiliyor. Ekonomik kriz çanları çaldıran bu kötü gidişat Türk komprador sermayesinin azami kâr oranını düşüren tablo olması nedeniyle TÜSİAD bu duruma doğrudan müdahale etti. OHAL ve KHK’larla yönetime son verilmesini isteyerek AKP hükümetine açıktan uyarı çekti.
Hakim sınıflar arasındaki çelişki, ekonomik kriz, mevcut sistemin bunalımı olsa da bu bunalım ezen ve ezilen sınıf karşıtlığının yarattığı bunalım değildir. Klik çatışmaları ve savaşı, sistem değişikliği ile sonuçlanmaz. Mevcut sistemde ancak iktidarın el değiştirilmesiyle, bir klikten diğerine geçmesiyle sonuçlanır. Keza ekonomik krizler de mevcut kurulu düzeni değiştirmez. Aksine çatışan hakim sınıfları uzlaştıran, ortaklaştıran bir rol oynar. Fakat aynı zamanda ekonomik ve siyasi krizler geniş kitlelerde hoşnutsuzluk, bu şekilde yönetilmek istememe, sisteme olan öfke ve tepkiyi de açığa çıkarır. Hakim sınıflar arasındaki çelişki ve ekonomik krizleri doğrudan sınıf savaşımına dönüştürme zeminini güçlendirir. Kitlelerin ekonomik talepleriyle birlikte siyasi taleplerini de açığa çıkararak ezen sınıf ile ezilen sınıf arasındaki mücadeleyi yükselten bir durumu ortaya çıkarır. Mesele bu objektif koşullarda kitleleri örgütlü bir güce dönüştürerek, emin adımlarla iktidara yürüyebilmektir. TC devletinin bugüne dek yaşadığı onlarca ekonomik ve siyasi krize rağmen çeşitli milliyetlerden emekçi halkımızın başına dert olması, yaşanan krizlerin sınıf savaşımına dönüştürülememiş olmasından kaynaklıdır.
Bugün devam eden siyasi kriz ve ekonomik krizin yoğunlukla yaşandığı aşamada, bu krizlerin egemenlerin iktidarına son vermesi beklenemez. OHAL ve KHK’lara, faşist saldırılara, T. Kürdistanı’ndaki savaş ve katliama, işsizliğe, yoksulluğa, yeni zamlara, ilerici-demokrat, devrimci ve yurtseverlerin, belediye eş başkanları ve milletvekillerinin gözaltına alınıp tutuklanmasına karşı geniş kitlelerde biriken öfke ve tepkiyi sınıf savaşımına dönüştürmeden iktidar değişiminden bahsedilemez. İktidar devrilmeden iktidar değişikliği mümkün değilken, esas olan politik öznenin sürece müdahalesidir.
Bitti