Yeni eğitim-öğretim yılının başlaması ile beraber resmi ve özel olmak üzere 73 bin 397 kurum ve 721 bin 670 derslikte, 18 milyon 43 bin 15 öğrenci ve 1 milyon 2 bin 430 öğretmen ders başı yaptı. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından AKP’nin devlet aygıtını yeni baştan organize etme girişiminden öğretmenler de nasibini aldı. Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, 27 bin 715 öğretmenin ihraç edildiğini, 9 bin 464’ünün açığa alındığını, 455’inin göreve iade edildiğini açıkladı. 1 milyonun üzerinde öğrenci, öğretmensiz olarak okula başladı. Böylece, hem okullar hem öğrenciler öğretmensiz kaldı.
Öğretmenlerin açığa alınması hem politik hem de ekonomik bir karardır. Ülkede her yıl yüzlerce öğretmen açıkta kalmaktadır, atanamayan öğretmen cennetine dönüşen Türkiye’de öğretmenlere istihdam yaratamayan devlet, birden çok neden üreterek var olan öğretmenleri ihraç etmiş ve yerlerine atanamayan öğretmen adaylarını atamaya hazırlanmaktadır. Ancak sözleşmeli olarak… Böylelikle eğitimdeki istihdam sorununu çözmek için binlerce kişiyi işsiz bırakmıştır ve PKK ve FETÖ örgütlerinin uzantıları diyerek durumunu meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Öğretmenleri kolay bir şekilde işten çıkarmanın bir başka uygulaması da “İhtiyaç ve Norm Kadro Fazlası Öğretmenler” başlıklı genelgede proje okullarında görev yapan öğretmenlerin atamasıyla ilgili.
Buna göre, proje okullarında 8 yıl görev yapan bir öğretmen, başka bir okula gitmek zorunda. Ancak bu öğretmenler bir başka proje okulu seçemeyecek. Ayrıca, proje okulunda 4 yıl görev yapmış öğretmenler de okul müdürünün uygun görmesi halinde kalan 4 yılı tamamlayabilecek. Böylelikle tüm kaderi müdürlerin elinde olan öğretmenleri istediği zaman çıkarıp okuldan atabilirken, istedikleri zaman yerlerini değiştirebilme durumudur. Aynı zamanda AKP hükümetinin Cemaat yapılanmasında “kendi adamlarını yerleştirdi” mottosunun da önünü açan bir uygulama. Okullarda kimin kalıp kimin kalmayacağını okul müdürünün belirlemesinin torpilli kadrolaşmanın önünü açtığı ortadadır. Okul müdürlerinin birçoğu, hükümete bağlı sendikalarda üye olduğunu düşünürsek bunun okullarda devrimci, demokrat ve yurtsever öğretmenlerin kıyımının önünü açacağı da açıktır.
Öğretmenler üzerindeki sömürü aygıtı: “Ücretli öğretmenlik”
Binlerce öğretmenin açığa alınmasıyla okullarda öğretmen açığı gündeme gelmiş durumdadır. Okulların yüzde 35’i öğretmensiz kaldığını düşünürsek, açığa alınan öğretmenlerin yerine, atanamayan öğretmenleri sözleşmeli bir şekilde yerlerine atamaya çalışan devletin, öğretmenleri sömürerek eğitime ayrılan bütçeyi de dengelemeye çalıştığı söylenebilir. Sözleşmeli öğretmen çalıştırmak bütçeden eğitime daha az para ayırmak anlamına gelirken öğretmenleri daha ucuza çalıştırarak, sözleşmeli öğretmen uygulamasını emek sömürüsünün bir parçası haline getirmektedir.
Ücretli öğretmenlerin sayısı 71 bir ilde 70 bin 293’ü bulmuştur. Haftada 22 saat çalışıp 800 lira gibi rakam dayatılan öğretmenler, kadroluların maaşlarının 3’te birini almaktadır. Kendi yaşamlarını idame ettirecek kadar dahi ücret alamayan öğretmenler, ciddi bir sömürü altında bırakılmaktadırlar. Ücretli çalışan öğretmenlere aynı zamanda ciddi bir iş yükü biniyor. 2016 yılıyla birlikte kadrolu öğretmenlerin nöbetlerinin ücretlendirildiğini, bundan dolayı da ücretli öğretmenlere nöbet, kulüp görevi ve sınıf verilmemesi gerektiği halde ücretli öğretmenlere zorla nöbet yazılıyor.
Öğretmenlerin açığa alınması ve ücretli şekilde çalışması devletin neo-liberal politikalarını bir yansımasıdır. Ekonomik olarak kendini rahatlatmaya çalışan devlet, bu rahatlatmayı tüm işçi ve emekçilerin sırtına yüklediği gibi öğretmenlerin de sırtına yüklemeye çalışmaktadır. Emek sömürüsüne karşı, hayatın hiçleştirilmesine yönelik yapılan bu saldırılara karşı tüm emekçiler gibi öğretmenlerin de mücadele etmekten başka şansları yoktur.