Makaleler

Şehir savaşlarının yeni çetesi: Meskûn Mahal Muharebe Okulu

Geçtiğimiz haftalarda medyaya verilen haberlere göre, TSK bünyesinde Meskûn Mahal (yerleşim merkezi) Muharebe Okulu’nun kurulmasına karar verildi. Bu okul İstanbul’un Tuzla ilçesinde bulunan Piyade Okul Komutanlığı bünyesinde teşkilatlandırılacak fakat daha sonra bağımsızlaştırılacak ve böylece ayrı bir komutanlık gibi hareket edebilecek.

Yine verilen bilgilere göre, Meskûn Mahal Muhabere Okulu, Diyarbakır Sur, Şırnak merkez, Cizre, Silopi, Hakkâri Yüksekova ve Mardin Nusaybin’de yaşanan özyönetim direnişlerine karşı çıkarılan dersler çerçevesinde eğitim vereceği planlanıyor. Bu bağlamda yeni açılacak olan muhabere okulunda özyönetim direnişleri sırasında bölgedeki TSK güçlerine komutanlık eden subaylar muhabere okulunda eğitmenlik yapacak. Yani özyönetim direnişlerini bastırma da kullanılan yöntemler; bodrumlarda onlarca insanın yakılarak katledilmesi, sivil infazları, şehirlerin yerle bir edilmesi gibi savaş ve insanlık suçlarını oluşturan faşist ders ve deneyimlerin bu okullarda resmi olarak eğitimi verilecek.

Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde oluşturulan bu okulla birlikte halkın ve örgütlü güçlerin yeni dönemde açığa çıkartacağı özgürlük direnişleri pratiğine karşı kendi güçlerini revize etmeyi planladığı görülmektedir. Faşist rejimin kendi güçlerini yeni bir teşkilatlanma ile şehir savaşlarında uzmanlaştırmayı planladığı bu hazırlıklar, bir iç savaş hazırlığı olarak da yorumlanmaktadır. Ancak burada şöyle bir parantez açmaya ihtiyaç vardır. Devlet tarafından bir iç savaş hazırlığının yapıldığı mutlaktır fakat bu iç savaş devlet içerisinde örgütlü klikler arasındaki mücadelenin çetinleşmesi ile ortaya çıkacak bir iç savaş değildir. Planlanan ve hazırlığı yapılan iç savaş tamamen Kürt halkına ve onun özgürlük mücadelesinde gelmiş olduğu yeni aşamayı ortadan kaldırmaya, bastırmaya yöneliktir.

Türk devleti tarafından öngörüsü ve hazırlığı yapılan şey, esasta Suriye coğrafyasındaki gelişmelerin varacağı yerdir. Faşist rejim yetkilileri her ne kadar çabalasa da bölgedeki Kürt kazanımlarına fiili saldırının-işgalin de gündemlerinde olduğunu iştahlı iştahlı belirtseler de Suriye sahasındaki güç dengeleri ve Türk devletinin mevcut içteki krizi bu saldırıyı neredeyse imkansız hale getirmektedir. Suriye Kürdistanı’ndaki süreç ödenen bütün bedellerle birlikte özyönetimin hayata geçirildiği Kürt halkının direnişinin kazanımla sonuçlanacağı bir sürece doğru ilerliyor. Devletin yapısal dizaynından tutalım da bütün uzuvlarına kadarki yeni yapılanma ve örgütlenmelerini Orta Doğu’daki gelişmeler ekseninde planlayan Türk devleti açısından bu gelişmelere karşı önlem almak onun faşist karakteri ile birlikte düşünüldüğünde doğal ve beklenendir. Çünkü Suriye’deki mevcut gelişmeler göstermektedir ki Suriye sahasındaki çatışmasızlık durumu büyük oranda ve kısa vadede sağlanacaktır. Faşist rejim için de esas sorun buradan sonra başlamaktadır. Çünkü bu sürecin ardından Kürt Ulusal Hareketi Türkiye sahasındaki siyasal etki gücü ve askeri gücünü birçok nedene bağlı olarak artırma fırsatını elde edecektir. Bu gelişmelersonucu Türk devleti de bir taraftan günümüzün resmi JİTEM’i olabilecek SADAT gibi kontra güçleri, paramiliter yapıları ve Meskûn Mahal Muhabere Okulu gibi örgütlenmeleri gerçekleştirirken bir taraftan da OHAL’i her üç ayda bir uzatarak baskı ve şiddet sarmalını diri tutup ezilen milyonların birbirine yakınlaşmasını, ortak mücadelesini engelleyerek önümüzdeki sürece örgütsüz girmesini hedeflemektedir.

Muhabere Okulu devlete bağlı çete gücü olacaktır!

Türk devlet güçlerinin gayri nizami savaş tecrübesi açısından kır gerilla güçlerine karşı yürütmüş olduğu savaşta hafifsenemez bir deneyimi bulunmaktadır. Fakat yine gayri nizami savaş içerisinde şehir gerilla güçlerine yönelik yeterli deneyimi bulunmadığı da görülmelidir. İstihbarat teşkilatı ve kendisine bağlı çete grupları üzerinden her ne kadar Suriye’deki savaşa müdahil olmaya çalışsa da, sahada resmi olarak bulunmayışı ve aktif savaşın içerisinde olmayışı nedeniyle şehir savaşları açısından Türk Devlet güçlerinin yeteri deneyimini oluşamamıştır.

Türk Devleti’nin Suriye’deki savaşa resmi olarak dâhil olduğu tek operasyon Fırat Kalkanı Harekâtı’yla oldu. Bu harekât da devlet yetkilileri tarafından her ne kadar aksi dillendirilse de başarısızlıkla sonuçlanmış ve operasyondan sorumlu Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’nınkuvvet komutanlığından alınıp pozisyonu pasifleştirilerek yenilgi itiraf edilmiştir.

Fırat Kalkanı Operasyonu dışında şehir savaşlarına yönelik Türk devletinin deneyim elde edebileceği bir adım da “eğit- donat” programları olmuştu. Fakat onlarında sonucu Türk devleti için pek olumlu olmamış, eğit- donat grupları içerisinde silahlandırılarak eğitilen ÖSO’cu grupların kendi içinde çatışmalar başlamış hatta bazı gruplar silahları ile birlikte Suriye’de SDG’ye katılmışlardır. Bu gibi gelişmelerinde etkisiyle Türk Devletidoğrudan kendine bağlı, şehir savaşlarında uzmanlaşmış ve çete gibi hareket etme kabiliyeti sağlanmış bir oluşuma ihtiyaç duymaktadır. İşte bu oluşumun bugün ki adı Meskûn Mahal Muhabere Okulu olmuştur.

Kürt Ulusal Hareketi ve onunla birlikte hareket eden devrimci güçlerin gerilla ve şehir gerilla savaşlarında artık profesyonel bir güce sahip olduğu söylenebilir. Suriye sahasındaki iç savaş ve Türkiye coğrafyasındaki özyönetim direnişleri bu profesyonelleşme ve uzmanlaşmanın esas halklarını oluşturduğunu belirtebiliriz. Türk devleti her ne kadar özyönetim direnişlerini bastırmış olsa da, isyana karşı çareye şehirleri yıkmakta ve direniş merkezlerini uzaktan tank ve toplarla bombalamakta bulmuştu. Şimdi ise faşist rejim güçleri kendisini yeni bir isyan dalgasına hazırlamaya çalışmaktadır.

Önümüzdeki dönemde sadece kırlarda kalmayıp şehirlere de taşma ihtimali olan isyana karşı devlet tüm örgütlenmeleri ile hazırlanmaktadır. Bu açıdan isyanların merkezleri konumunda yer alabilecek olan şehirleri kendi güçlerinin daha rahat hareket edebileceği, şehir gerillalarının ise daha fazla zorlanacağı bir şekilde dizayn etmeye çalışmaktadır. Nusaybin, Sur, Cizre gibi yerler başta olmak üzere bazı büyük şehirlerin emekçi mahallelerindeki kentsel dönüşüm şehir savaşlarındaki taktiksel üstünlüğü ele geçirmeye yönelik hamleler olarak okunmalıdır.

Sonuç olarak tarihsel ve toplumsal ilerleyişin yönü tek tek öznelerden ve devrimci yapılardan bağımsız olarak Kürt halkının kazanımları mevzisinde seyretmektedir, şüphesiz bu kazanımlar bölgedeki bütün halkların kazanımları olarak da okunmalıdır. Bu aşamadan sonra bizlere düşen şey keskin ve net olarak bu yeni aşamanın ve özgürlük isyanının içerisinde yer alıp almamak kadar net olacaktır. Türk devleti ve bölgenin esas aktörlerinden biri olan Kürt Ulusal Hareketi bütün adımlarını mevcut bu gelişmeler ekseninde atarken bizim de yurtsever ve devrimci güçlerle ortak hareket etme anlayışımızı stratejik anlamda geliştirmemiz ve buradan doğru daha fazla adım atmamızın gerektiği açıktır.

Faşist Türk Devlet rejimi ancak ve ancak devrimci güçlerin deneyim ve tecrübelerini ortaklaştırdığı savaş pratiğini birleştirdiği oranda yenilgiye uğratılabilecektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu