H. Merkezi: Eğitim- Sen Yüksek Öğretim Bürosu tarafından yayınlanan raporda OHAL dönemi boyunca üniversitelerde yaşanan süreçleri ele alırken eğitim emekçilerinin güncel duruma dair veriler paylaştı. Raporda “kaydediyoruz” başlığıyla bir kampanya başlattığını da duyuran Eğitim-Sen “Bu kampanya ile yükseköğretimde yaşanan hak ihlallerini ve ihlallerin faillerini kaydedip, ifşa edeceğimiz bir süreci başlatıyoruz” denildi.
Raporda, “OHAL Üniversitelerdeki Dönüşüm İçin İyi Bir Fırsattı!” denilen açıklamada, “12 Eylül darbesi sonunda kurulan YÖK’ün ardından, 1994’de imzalanan GATS (The General Agreement on Trade in Services – Hizmet Ticareti Genel Anlaşması) ve 2001’de dahil olunan Bologna sürecinin siyasi iktidarlara sunduğu hedef ve amaçların bir kısmının hayat bulması adına YÖK, hükümet, sermaye kesimi zaman zaman bazı çıkışlar yapmaktaydı. 2006 YÖK Strateji Raporu ve 2008 TÜSİAD Yükseköğretim Raporu bu çıkışlardan ikisi idi. 2010 sonrası hızlanan hamlelerde karşımıza çıkan kavramlar, rekabet, esneklik, performans, kendi kaynağını yaratan üniversite, kalite güvencesi, güvencesizlik gibi kavramlardı. YÖK ün 2011 Mart’ındaki “Yükseköğretimin yeniden yapılandırılmasına dair açıklama”sının ardından Kasım 2012 ve hemen ardından Ocak 2013’de gelen yasa taslağı önerileri bu kavramları içeriyor olsa da bir türlü beklenen yasa çıkarılamadı. Haziran 2014’deki “yeni yol haritası” da benzer kavramlara sahipti. Ancak bütünlüklü bir yasa bir türlü oluşturulamıyordu. YÖK durmadı, “paydaşları” ile “yeni bir üniversite modeli”ni tartıştırdı durdu. 2547 sayılı YÖK yasası sürekli eklemelerle, çıkarmalarla, değişikliklerle yamalandı. Bu gün, çoğu maddenin yanındaki “Mülga:…”, “Değişik:…”, “Ek:…”, “KHK-…”, “Anayasa mahkemesinin … kararı ile iptal” gibi ifadeler neredeyse yasa maddelerinden daha görünür halde” şeklinde devam etti.
Performans kavramının tam karşılığı olmasa da, akademik teşvik 2016 yılında hayatlarına yerleştiği dile getirilerek, “Sadece nicelikler üzerinden yapılan ölçümlerle akademisyenler maşlarına ek olarak “akademik teşvik ikramiyesi” almaya başladı. Kısa zamanda, bilimsellikten uzak “akademik teşvik yönetmeliğe uygun bilimsel kongreler” mantar gibi çoğaldı, naylon “bilimsel” dergiler arttı, atıf çeteleri çoğaldı, para karşılığında tez ya da makale yazan danışmanlık şirketleri popüler hale geldi”
İhraçlara dair örnekler verilen raporda; “Örneğin 6 Ocak 2017 tarihli 679 sayılı KHK ile Ege Üniversitesi’nden ihraç edilen barış akademisyenlerinin ardından onların isimlerinin KHK’da yer almasına ön ayak olan Rektör Hoşcoşkun da ihraç edildi ve hakkında yakalama kararı çıkartıldı. Temmuz 2017 deki KHK ile ihraç edilen DEÜ barış akademisyenleri, kendilerinin isimlerini YÖK’e veren Rektör Kasman ile aynı ihraç listesinde yer aldı. Kimisi hedef şaşırtmak isterken kendisi hedef oluyor, kimisi üniversite içerisindeki iktidar kavgalarına kurban gidiyordu” Barış Akademisyenlerinin yaşadıklarına vurgular yapıldı.
Üniversiteye kadro sınavlarında; ‘sizce Reis kime denir’ sorusu
Raporun devamında, “6 Mart 2018 deki yasada bulunan bir diğer önemli husus da doçentlik sisteminin yeniden oluşturulması idi. Sözlü sınav kaldırılıyor, eser incelemesi üzerinden “doçentlik unvanı” veriliyordu ÜAK tarafından. Sonrasında üniversite kadro verirken yeni koşullar koyabilecek, isterse sözlü sınav yapabilecekti. Eski sistemdeki sözlü sınav, kamuya alımlardaki mülakatlarda “namaz kılıyor musunuz?”, “sizce Reis kime denir?” gibi sorularla akılları dumura uğratan AKP’yi rahatsız etmişti. Zorunlu olan ve merkezi olarak yapılan sözlü sınav, üniversitelere bırakıldı. Üniversite tercih ederse sözlü sınav yapacak, istemezse yapmayacaktı artık” denildi.
‘Kaydediyoruz’ başlığıyla bir kampanya başlatıyoruz”
Etiğim Sen Yükseköğretim Bürosu, “kaydediyoruz” başlığıyla bir kampanya başlattığını dile getirerek, “Bu kampanya ile yükseköğretimde yaşanan hak ihlallerini ve ihlallerin faillerini kaydedip, ifşa edeceğimiz bir süreci başlatıyoruz. Skandallar, ihlaller ve bunların sorumluları unutulmasın istiyoruz. Devran dönene, adalet yerini bulana kadar peşlerini bırakmayacağımızı bilsinler istiyoruz. Haksız ve hukuksuz her işlemin altına imza atarken Eğitim Sen’i hatırlasınlar istiyoruz. Bu nedenle, üniversitede norm kadro uygulaması yaşam bulmuşken, güvenlik soruşturması gibi keyfi ve hukuksuz bir uygulama çalışma yaşamında var olabilmenin temel kriteri haline getirilirken, bilimsel ve akademik faaliyetler mercek altına alınıp sadece makbul görülen bilgi üretimine izin verilirken üyelerimizin bir arada durmasını, ortak tutum geliştirmesini hayati önemde görüyoruz. Özgür bir üniversite mücadelesini daha güçlü örgütleyebiliriz. Biz inanıyoruz, birlikte başarabiliriz.