Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Genel Merkezi, cuntacılar tarafından kurulan ve o günden bugüne siyasi iktidarların üniversiteleri yönetmek için vazgeçilmez bir aparat olarak gördüğü Yükseköğretim Kurulu’nun 41. yılına ilişkin açıklama yaptı.
41 yıldır YÖK’e “hayır” talebinin yok sayıldığı belirtilen açıklamada, “Çünkü YÖK üniversiteleri darbeci aklın ablukasına teslim etmekle kalmamış, rektörleri aşırı yetkilerle donatıp, üniversitelerdeki iktidar ilişkilerini merkezileştirmiştir. Bu nedenle de siyasi iktidarların üniversitelere yukarıdan müdahalesini oldukça kolaylaştırmıştır. Her siyasi iktidar YÖK eliyle, bilgi üretim süreçlerini kontrol ve denetim altına almaya çalışmış ve nitekim muhalif ve özgür düşünceyi mahkum edebileceğini sanarak YÖK’ün sağladığı tüm imkanlarını kullanmıştır.
Üniversitelerin antidemokratik niteliklerini güçlendirmek ya da üniversiteleri ticarileştirmek ve muhafazakarlaştırmak isteyenlere, kadrolaşma gayesi taşıyanlara YÖK her türlü kolaylığı sunmuştur. Bu nedenledir ki YÖK, 41 yıldır varlığını sürdürebilmiş ve üniversiteler üzerindeki gücünü arttırabilmiştir” denildi.
Bugün YÖK’ün araştırma görevlilerinin güvencesiz istihdamıyla ya da işsiz kalmaları sorunuyla değil, üniversitelerden muhalif ve eleştirel bir sesin çıkıp çıkmadığıyla ilgilendiği kaydedilen açıklamada, YÖK’ün profesörlüğü ya da doçentliği hak etmesine rağmen yıllardır kadrolarına atanmayı bekleyen öğretim elemanlarının özlük ve ekonomik sorunlarıyla değil, daha fazla kadrolaşmanın nasıl yapılabileceğinin peşine düştüğü de belirtildi.
Açıklamada, “Üniversiteler içerisinde görmezden gelinen idari ve teknik personelin varlığını yükseköğretim istatistiklerinde dahi yok sayan YÖK, bugün onların ‘ayrımcılığa maruz kalma’, ‘tayin hakkı ya da düşük ücret’ sorunlarına çözüm üretmekle değil, performans ve angarya baskısını nasıl urumsallaştırabileceği planları yapmakla yetinmektedir” ifadeleri kullanıldı.
“Üniversitelerin fiziki alt yapı sorunlarına ve bütçe yetersizliklerine, öğrencilerin beslenme, ulaşım ve barınma sorunlarına göz ucuyla dahi bakmayan YÖK, üniversiteleri daha fazla ticarileştirmenin, siyasi iktidarın makbul gördüğü etkinliklerle üniversiteleri fethetmenin ve üniversiteleri markalaştırmanın derdine düşmüştür” denilen açıklamada, bu nedenle üniversiteleri aile şirketine dönüştüren rektörlere, akademik özgürlüğün ortadan kaldırılmasına, üniversitelerdeki eşitsiz ve ayrımcı uygulamalara, güvencesiz istihdama, özlük ve mali sorunlara, eğitim hakkı ellerinden alınan gençlere dair YÖK’ün bir cümlesi dahi olmadığını çünkü varlık nedenlerinin tam olarak bunu gerektirdiği kaydedildi.
Açıklama şöyle devam etti: “Eğitim Sen olarak belirtmek isteriz ki artık, tek başına YÖK’ün kaldırılması yetersizdir. Onun bugüne kadar yerleştirdiği bu düzenin köklerinden sökülüp atılması gerekmektedir. Ancak, üniversitelerin yeniden özgürlüklerine kavuşabilmelerinin ve insan, toplum, doğa yararına faaliyet gösterebilmelerinin yolu, tam da bugüne kadar uygulanan politikaların terk edilmesiyle mümkün olabilecektir.
29 Ekim 2022 tarihinde gerçekleştirdiğimiz Üniversite Temsilciler Kurulumuzun Sonuç Raporu incelendiğinde üniversitelerde yaşanan vahametin boyutları daha ayrıntılı görülebilecektir. Bu nedenle üniversiteler akademik özgürlüğün, demokrasinin, düşünce ve ifade özgürlüğünün mekanları olana kadar, üniversitelerde iş güvencesi, kamusal finansman hayat bulana kadar mücadelemizi sürdüreceğimiz bilinmelidir.”