Dünya

Dosya Haber | Fransa’da Gelişen Irkçılık/Göçmenlere Etkileri

Fransa’da Macron’un başkanlığa gelmesinden itibaren merak edilen yasalar ve göçmenlere yönelik politikalar giderek netleşmiş durumda. Kendisinden önceki Hollande döneminin siyasal yönelimini esas olarak kabul etmiş görünen Macron, “ülke güvenliği” ve “terörizm” kavramlarını oldukça sık kullanmakta. Eski başkan Hollande bile, çıkartılan yeni iş yasası’nın ağır olduğunu, kendi dönemlerinde yapılan düzenlemelerin Fransa toplumunun kaldırabileceği sınırda durdurulduğu uyarısında bulundu.

Ülkede ki tüm siyasal iklimi besleyen kavram “ülke güvenliği” yani savunma durumudur. Hayatın her alanında bu yönelimin sonuçları Fransız emekçileri, halkın diğer kesimleri ve göçmenleri oldukça etkiliyor. Devletin uygulamaları var olan ırkçılığı daha da ileriye taşımaktadır. Her seçim sürecinde faşist partilerin aldıkları oy oranı düzenli bir artış göstermeye devam ediyor. Sistemli bir uygulamayla ülkede yaşayan tüm kesimler, bir faşist partinin iktidarına hazırlanıyor.

Artık ülke kamuoyunda bile açıktan, Suriye ve genel olarak Ortadoğu meselesinde Fransa devletinin payı olduğu dillendirilmektedir. O coğrafyadan gelen mülteciler, hem devletin hem de milliyetçi oluşumların açık ırkçı yaklaşımlarına maruz kalmaya devam etmektedir.

Fransa’da bazı kesimlerin “kurumsal ırkçılık” olarak adlandırdığı, devlet tarafından yasalarla desteklenerek uygulanan ırkçılık, özellikle son beş yıllık dönemde ciddi bir artış göstermektedir. Her yıl binlerce mültecinin oturum ve çalışma izni için başvurduğu Fransa’nın, Ortadoğu’da ki son gelişmelerin ardından daha yoğun bir göç alması, ırkçılık içeren yasaların ve pratiklerin artmasına sebep oldu.

Oluşturulan mülteci kamplarına yönelik şiddetli müdahaleler, insani yardımların (su, yemek, hijyenik malzemeler vb) kısıtlanması gibi uygulamaların valilikler ve belediyeler eliyle yapılması, yönelimin nereden geldiğini göstermesi açısından önemli. Yapılan çeşitli araştırma ve anket sonuçlarına göre, gerek devlet tarafından gerekse de Fransız toplumundan ırkçı pratik ve söylemlere maruz kalındığı sıkça dile getiriliyor. Fransa’da bir devlet kurumu olan, İnsan Hakları Ulusal Danışma Komisyonu (CNCDH) tarafından yayımlanan raporda Fransa nüfusunun yüzde 84’ü ırkçılığın “yaygınlaştığını” düşünüyor. İstatistikler 2013 yılı sonunda Fransızların yüzde 35’inin kendisini “ırkçı” veya “biraz ırkçı” olarak tanımladığını gösteriyor. Bu oran 2012 yılında yüzde 29 olarak kaydedilmişti.

Daha da vahimi her 10 Fransız’dan 6’sı (yüzde 61) “bazı davranışların” ırkçı eylemleri “meşru kılabileceğini” söylüyor. Bu oran kendisini “sağcı” olarak tanımlayan arasında yüzde 73’e kadar çıkıyor. Rapordaki verilere göre, Fransızların yüzde 74’ü “Fransa’da aşırı sayıda göçmen var” deyişiyle hemfikir olduğunu ifade ediyor.

Yüzde 60’ı da aşırı göçmenleri ima ederek “Bugün artık insan Fransa’da kendisini evinde hissetmiyor” diyor. Yine 2017 yılında, Fransa’da ırkçılık ve ayrımcılık karşıtı bir sivil toplum kuruluşu olan Maison des Potes Ekim ayında “Fransa’da Ayrımcılıkla Mücadele” temalı bir araştırma yürüttü. Dikkat çeken sonuçlardan birisi, Fransa’da yasal olarak çalışan göçmen işçilerin, kamu kurumlarında da istihdam edilmesi fikrine katılımcıların yüzde 50’si “evet”, yüzde 50’si “hayır” cevabını vermiş durumda.

Siyasal katılım konusunda da toplum bölünmüş görünüyor. Fransa’da 5 yıl kalan yabancı/göçmenlerin seçimlerde oy kullanması ve siyasî katılım fikrine, katılımcıların sadece yüzde 47’si “evet” cevabını veriyor. 2017 verilerine göre, aynı yıl yapılan iltica başvurularının 26 bin’den fazlası sınır dışı edilmiştir. İçişleri Bakanı Gerard Collomb, 2018 yılı içerisinde hükümetin hazırlamakta olduğu yeni göç ve sığınmacı yasasının gerekliliğine dikkat çekti ve hedeflerinin zorunlu veya gönüllü geri dönüş koşullarının iyileştirilmesi olduğunu ifade etti.

Yine 2017 yılının son aylarında, Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi (CNRS) ve ırkçılık karşıtı bir kuruluş olan SOS Racisme, Fransa’daki belli başlı iş sektörlerinde ayrımcılıkla ilgili bir araştırma gerçekleştirdi. “Kasım ayında yayınlanan araştırma sonuçları, işverenlerin başvuruda bulunanların profillerine göre değerlendirme yaptığını bir kez daha gösterdi. Araç sigortalama, tamamlayıcı sağlık hizmetleri, araç alım-satımı, emlak, mesleki eğitim gibi çeşitli sektörlerde gerçekleştirilen araştırmada farklı köken ve yaştaki kişilerin iş başvurularına verilen cevaplar değerlendirildi.

Araştırma kapsamında bahsi geçen sektörlerdeki şirketlere 15 bin başvuru gönderildi. Şirketlerin verdiği cevaplara göre, başvuruda bulunanların, yaş, köken, cinsiyet ve yaşadıkları yere göre ayrımcılığa maruz kalıp kalmadıkları araştırıldı. Araştırma sonuçlarına göre, Afrika kökenli adaylara özellikle de Afrika kökenli kadınlara verilen olumlu cevap oranı, Fransız kökenli adaylara verilen olumlu cevap oranından çok daha düşük. Bununla beraber, işe alımlarda siyasi mahallelerde yaşayan adayların şansı diğer adaylara göre oldukça az.

Örneğin, emlak sektöründe işe başvuran adaylardan, Fransız kökenli erkeklere yüzde 56,8 oranında olumlu cevap verilirken, Afrika kökenli adaylara verilen olumlu cevap oranı yüzde 49,3’te kalmış durumda. Politik olayların yaşandığı mahallelerde yaşayan Afrika kökenli adaylar için ise bu oran yüzde 46,3’e düşüyor. SOS Racisme başkanı Dominique Sopo’ya göre sonuçlar, “önyargıların” sonuçlarının göstergesi. Sopo, önyargıların yıkılması ve ayrımcılığın ortadan kalkması için daha önemli çalışmalar yapılması gerektiğine dikkat çekiyor.” (Göç Araştırmaları Vakfı)

Bu ve benzeri politika ve yaklaşımlarının bir sonucu olarak göçmenler içerisinde intihar vakaları da artış göstermeye başlamıştır. Marsilya kentinde adli tutukluluk merkezinde bulunan 23 yaşındaki bir Arnavutluk kökenli göçmen intihar ettikten sonra kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmiştir. 2017’nin son iki ayında sadece Marsilya’da 8 göçmen intihara teşebbüs etmiştir.

Çeşitli kitle örgütleri, hükümetin göç konusunda yanlış politikalar izlediğinin belirterek, Macron’un daha insani ve temel hakları ihlal etmeyecek şekilde bir yol izlemesi gerektiğini belirtmişlerdir. Eylül 2017’de Fransız sömürge adalarında meydana gelen kasırgadan sonra yapılan kurtarma, yiyecek/giyecek yardımı ve tahliyeler sırasında uygulananlar da ayrımcılığa ve ırkçılığa dayalı olduğu iddia edilerek eleştiriler aldı. “Beyaz” olmayan kişilere tahliyeler sırasında kısıtlama getirildiği, kendi imkanları ile uçak bileti almak isteyen yerli halka biletlerin yaklaşık üç katına satıldığı bilinenler arasındadır. Bazı dönemlerde ırkçı politikalar o kadar belirginleşiyor ki, BM bile Fransa devletini uyarmak zorunda kalıyor. BM’nin ırkçı ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına ilişkin komitesi CERD, Fransa’da ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının arttığı uyarısında bulunarak, yapılan uygulamaların sınırına dikkat çekiyor.

Olağanüstü Hal’in sözde sona erdirilmesinin ardından yasalaşan “süreğen ohal” uygulamalarıyla devletin ırkçı politikalarını ortaya sermeye devam etmektedir. Valiliklere verilen yetkilerle, gösteri/yürüyüş düzenleme izni, kimlik kontrolleri, ev/işyeri aramaları, yayın çıkartma/dağıtma faaliyeti gibi haklar “keyfi” ve “dönemsel” politikalara hizmet etmektedir.

İçişleri Bakanlığının 2017 yılında yayınladığı bir raporda, “Fransa’nın güvenliğine yönelik tehdit oluşturunlar”ın yer aldığı ve “S” adı verilen listede fişlenmiş 25 bin kişi bulunmaktadır. 2018 yılının ilk sonuçlarına göre de şu an 500 kişi “terörizm” ve ya “terörizm propagandası” gerekçesiyle cezaevlerinde tutuluyor. Ortaya konan “terörizm” ve “terörizmi övme” “suçları” yasalaşan OHAL uygulamalarının içinde en fazla tepki alan konulardı. Ucu ve tanımı açık bırakılan bu başlıklarla herkes bir anda suçlu konuma düşebiliyor.

Önümüzdeki süreçte özellikle göçmenler üzerindeki baskıların artacağı aşikardır. 2018’in ilk çeyreğinde çıkması beklenen yeni göç yasasının oldukça sert olması kamuoyu tarafından tahmin edilmekte ve beklenmektedir. İçişleri Bakanı, tüm valiliklere yazı yazarak yeni yasa çıkmadan önce, özellikle oturum istekleri reddedilen sığınmacıların ivedilikle sınırdışı edilmesini istemiştir.

Başvurularının cevabını bekleyenlerin ise “gönüllülük” temelinde ikna edilerek ülkelerine gönderilmesinin önemli olduğunu belirtiyor.

Fransa’dan AHM Muhabiri

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu