6-7 Nisan, 1 milyona yakın insanın alçakça katledildiği Ruanda Soykırımı’nın başlangıcının 25. yıldönümü… Tüm dünyada bu kara yıldönümü anılıyor, başta Belçika ve Fransa olmak üzere Avrupa ülkelerinin ve de Birleşmiş Milletler’in sorumluluğu enine boyuna tartışılıyor.
Ne yazık ki, 20. yüzyılın ilk soykırımına, 1915 Ermeni ve Asuri soykırımına sahne olan Türkiye’de ses seda yok…
Aşağıdaki yazıyı bundan 9 yıl önce, 29 Mayıs 2000 tarihli Yeni Gündem’e “Florida’ların Çığlığı” adı altında yazmıştım.
Tüm Ruanda halkının ve de Belçika’da ırkçılığa karşı 25 yıldır birlikte mücadele verdiğimiz, başta Güneş Atölyeleri baş öğretmeni Florida Mukeshimana olmak üzere, tüm Ruanda’lı dostlarımızın acısını paylaşmak üzere yeniden yayınlıyorum.
***
Soykırımda eşini kaybeden Ruanda’lı öğretmen Florida Mukeshimana anlatıyor:
“6 Nisan 1994, 19.30-20.00 sularıydı. Bir dostumuz telefon ederek cumhurbaşkanın uçağının düşürülmüş olduğunu haber verdi. Birkaç dakika geçmeden RTLM (Bin Tepe Radyo Televizyonu) olayı duyurdu. Ülkenin üzerine bir felaketin çökmekte olduğunu belliydi. O gece hiç uyuyamadık.
“Saat 7.30’da bizi korumakla görevli BM’ye bağlı Belçika’nın Mavi Kasklıları kocama telefon ederek Çalışma Bakanı Ndasingwa’nın katledildiğini bildirdiler. ‘Siyasal katliamın başladığı anlaşılıyor. Herhalde sizin oraya da gelecekler. Sizleri daha güvenlikli bir yere götürelim” dediler.
“Birkaç parça eşyamızı alıp Mavi Kasklılarla birlikte evimizden ayrıldık, bir okula götürüldük. Gün ilerledikçe binaya sığınanların sayısı hızla artıyordu. Katliamdan kurtulabilenlerdi. Askerlerin ve MRNDCDR (öldürülen başkanın partisi) milislerinin Tutsilere ve muhalefet partilerinin mensuplarına saldırıp nasıl katlettiklerini anlatıyorlardı. Dehşet içindeydiler. Bıçak, balta, taş, ellerine ne geçerse onunla vurup katlediyorlarmış… Kimileri, öldürülecekse kurşunla öldürülmek için yalvarıyormuş… Askerler, bunları önce öldürülecekleri kurşunların parasını verip satın almaya zorluyor, sonra da parasını ödettikleri kurşunları ateşleyerek öldürüyormuş…
“9 Nisan’da, Mavi Kasklılar okula sığınanları bölgeden uzaklaştırmaya başladılar. Sıra bize gelince, komutan, ‘Muhalefete mensup bir bakanı, hele de barış görşümelerini yürüten bir bakanı kurtarmayı göze ağlamayız’ diyerek kocamı götürmeyi göze alamayacaklarını söyledi. BM emrindeki bir Belçikalı subay böylece onu açıkça idama mahkûm etmiş oluyordu.
“11 Nisan’da kurtarma operasyonuna yardım için yine BM’ye bağlı Fransız askerleri geldiler. Belçikalı meslekdaşının aksine, Fransız komutan kocama, ‘Sizi de Fransız Elçiliği’ne götüreceğiz. Orada daha güvenlikte olursunuz’ dedi. Demesine kalmadı, Belçikalı subay hemen araya girip ‘Eğer bunu da götürürseniz, sizin de başınız belaya girer’ dedi. Fransızlar da korktu, bizleri ve tehlikeli sayılan 2 bin kişiyi kendi kaderimize terkederek gazlayıp gittiler.
“Bunun üzerine kocam ve çocuklarımla kendi başımızın çaresine bakıp arka yollardan uzaklaşmaya çalıştık. Biraz ilerlemiştik ki, milisler yolumuzu kesip bizleri yakapaça Muhafız Alayı’na götürdüler. Üstümüzde neyimiz varsa hepsine el koydular. Sonra altı asker gelip kocamı bizlerden kopardı.
“Kocamın katledildiğini bir kaç gün sonra jenositçilerin uğursuz radyosu RTML’den öğrendim. Spiker, Ruanda Yurtsever Cephesi’nin (FPR) tüm işbirlikçileri temizlendi. Ngurinzira Boniface artık Arusha’ya gidip vatanı FPR’ye satamayacak. Babamız Habyarimana’nın dediği gibi, Arusha anlaşmaları artık birer paçavradır.”
***
Ruanda, nüfusu Hutu’lardan ve Tutsi’lerden oluşan bir merkezi Afrika ülkesi. Hutu’lar çoğunlukta, Tutsi’ler azınlıkta… 1973’de darbeyle iktidara gelen General Habyarimana’nın dikta yönetimine karşı FPR silahlı mücadele veriyor. FPR’yi sadece Tutsiler değil, demokrat ve barışsever Hutu’lar da destekliyor.
Florida’nın eşi Ngurinzira Boniface, Ruanda’da Belçika sermayesinin kışkırttığı HutuTutsi etnik kavgasına barışçı bir çözüm bulmaya baş koyan yürekli dışişleri bakanı… Gerillayla görüşme masasına oturmuş, 1993 Ağustos’unda Arusha barış anlaşmasını imzalamış.
Barış sürecinin bozulmasına ve soykırımın başlamasına neden olan Cumhurbaşkanı’nın uçağını düşürme olayının savaş rantıyla beslenen çevrelerin bir komplosu olduğu, katliamın bir Belçikalı’nın yönetimindeki Bin Tepe Radyosu’nun yayınlarıyla kışkırtıldığı daha ilk günden biliniyor.
Florida’nın kocası, demokratlığının ve barışseverliğinin bedelini canıyla ödüyor. Florida, soykırımı ve ihaneti bütün dehşetiyle yaşamış! Kocasının katledilmesinden beri üç kızı ve bir oğluyla Brüksel’de…
Beş yıl var ki, bizim Güneş Atölyeleri’nde Florida’yla birlikte çalışıyoruz. Florida’nın ana dili Kinyarwanda… Katledilen kocası, bu dilin sayılı uzmanlarından… Karı koca, Fransızca’nın egemenliği karşısında anadillerini ayakta tutmanın, geliştirmenin mücadelesini vermişler. Florida şimdi bizim atölyelerde Diyarbakır Ermenilerine, Tur Abdin Asurilerine, Dersim Kürtlerine, Emirdağ Türklerine, Afganlılara, Pakistanlılara, Afrikalılara, Latin Amerikalılara, Arnavutlara, Boşnaklara, Azerilere ortak iletişim dili Fransızca’yı öğretiyor. Tabii kendi dillerini, Ermenice’yi, Süryanice’yi, Kürtçe’yi asla unutmamalarını, aksine giderek daha geliştirmelerini sürekli tembihleyerek…
Acılarını birlikte paylaşıyor, sevinçlerini birlikte yaşıyor.
Ve yeni cankırımlar olmasın diye bütün gücüyle savaşıyor. Belçika Senatosu’ndaki soruşturma komisyonuna çıkıp Belçika Mavi Kasklıları’nın alçaklığını ve ihanetini Belçika seçilmişlerinin yüzüne çarpan O…
İşte Florida’ların bu onurlu kavgasıdır ki, Belçika Başbakanı Guy Verhofstad’ı geçen ay tüm bakanlarıyla Ruanda’ya giderek Belçika devleti adına Ruanda halkından özür dilemeye zorluyor.
Tıpkı, Alman Cumhurbaşkanı’nın ta İsrail’e giderek Yahudi halkından kendi ulusu adına özür dilediği gibi.
Tam da Ermeni soykırımının 85. yıldönümünde… Türk devletinin bu konudaki vurdumduymazlığının, inkarcılığının iyice gemi azıya aldığı günlerde. Florida’ların çığlığıdır ki, devletleri dize getiriyor. Ve artık Florida’nın yüzü daha farklı gülüyor, gözleri daha farklı ışıldıyor.
Ve Karakin’lerin, Simuni’lerin, Beriwan’ların çığlıkları Florida’nın çığlığıyla bütünleşip büyüyerek, tüm Kozmos’ta yankılanan semavi bir koroya dönüşüyor.
Onlar da daha farklı gülecekleri günü, gözlerinin daha farklı ışıldayacağı günü bekliyor!