Disiplin/öz disiplin nedir; ne değildir? Bu soru herkesin cevaplayabileceği teorik belirlemeler yapabileceği, üzerinden yorumlar geliştirebilecek nitelik taşıyor. Dışımızda bir disiplini tanımlama olayı genel anlamda yapılabilecek bir meseledir. Partilerde disiplin kural ve ilkelerin yerine getirilmesi noktasında yaptırım etkisine sahip bir olgudur. Disiplin egemen sınıfların insan yetiştirirken okulda, evde, işte, askerde vb. uyguladığı veya kapitalist kurumların çalışma disiplini dediği özünü sömürüden alan disiplin değildir. Gönüllülük temelinde katıldığımız hareketin demokratik halk devrimini gerçekleştirebilmesi için örgütü yönetmede, sevk etmede, bir bütün olarak harekete geçirmede kullandığı bir silahtır. Bir bütün olarak hareket etmek dediğimiz şey aynı işin yapılması değildir. Merkezi politikanın yaşama uyarlanması noktasında disiplinin bir zorunluluk olması temel şartlardan birisidir. Disiplin, bu temelde bir uygulama, bir eylemdir.
Disiplinin bu boyutu bu yönüyle esasta örgütten doğru şekillenir. Fakat devrimci bir partinin, devrimci militanları, örgütün ilkeleri ve faaliyetin gerekleri doğrultusunda hareket etme mecburiyetinin dışında kendi öz disiplini ni oluşturmak zorundadır. Bu da elbette hareketin ilkeleri ışığında örgüt tavrı gereği oluşur. Öz disiplinin; militanın gelişim düzeyine ve harekete açıklığına bağlı olarak her bireyde ayrı bir karakter kazanacağını belirtelim. Öz disiplinin neler gerektirdiğini inceleyelim;
Öz disiplin bireyin kendi sınıf mücadelesinin yasalarına göre şekillendirmesi, bu yasaların kavranması ve her tür burjuva zaafa karşı mücadele etmede sahip olması gereken bir özelliktir.
Öz disiplin; kendi gerçekliğini tanımak, eksikliklerine, yetersizliklerine hâkim olmak doğrultusunda neyi, ne kadar yapacağını bilince çıkarmada önemli araçtır.
Öz disiplin; kendiliğindenciliğin ve kendi zaaflarınla uzlaşmanın panzehiridir.
Öz disiplin kısa ve öz olarak bireyin harekete açık olması ve ona göre şekillenmesinin sonucu olarak kazandığı devrimci yaşam kültürüdür.
Komünistler için; yalnız kaldığında dahi yolunu bulabilme zorunluluğundan bahsedilmektedir. Bu hareketten fiilen uzak kaldığında dahi ondan kopmamayı, onunla düşünmeyi, onunla yatıp, onunla kalkmayı gerektirir. Örgütlü yaşam içerisindeki birey bu yaşamda kazandığı özellikleri, edindiği bilgileri yaşamının tüm alanlarında yaratıcı bir biçimde uygulamak, dahası, değişimini değiştiren evresine vardırmak zorundadır. Çünkü örgütte yerinde saymak gerilemek, gerilemek ise sınıf mücadelesinin ihtiyaçlarından uzaklaşmak demektir.
Yaratıcı biçimde uygulayabilmek için içselleştirmek gerekir. İçselleştirmek bireyde örgütün yaşam bulmasıdır. Sınıf mücadelesinin keskin yaşandığı mekânlarda/koşullarda çokça irade sınanmasından geçildiği görülmüştür. Saatler ve günler süren bir çatışmada veya mevsimler süren bir ölüm orucunda ya da yıllarca süren tutsaklıklarda hep karşımıza devrimci iradenin diri ve direngen duruşu çıkar. Bu irade, kişinin kendini devrim davasına adamasından ve bu noktada kendini örgüte göre şekillendirmesinden doğar. Tek başına değildir. Yalnız kaldığında dahi örgüt vardır. Ve o örgütün disiplinini kendi bedeninde yaşatandır. Onu disipline eden nedir? Örgütün ilkeleri ve sarsılmaz bağlılığıdır. O halde devrimcinin öz disiplini onun iradesine ve devrimciliğin temeli olan hareketine bağlılığıdır.
Öz disiplin, disiplinin içselleştirilmiş halidir. Devrimcinin iradesi/öz disiplini belirleyicidir. Çünkü gönüllüdür. Hareketin olduğu yerde ilkelerden şaşmayan, hareketin olmadığı yerde ise ilkeleri şaşan bir zıtlık, yalnız başınalık durumunda dahi yolunu bulamamanın tezahürü olur.
Peki disiplin-öz disiplin ikileminde yaşanan çelişkinin nedenleri nasıl açıklanabilir? Açıklanamaz! Fakat devrimci olunmadığı ya da devrimci yanın yenik düştüğü anlarda açıklanabilir/kabul edilemez.
Anlaşılması yönüyle örneklendirmek ve birçok yönüyle incelemek gerekir. Bir konuda zaaflı olan bir yoldaş örgütün denetiminin sık olduğu bir yerde ortaya çıkmayan zaafının parti denetiminin zayıf olduğu bir yerde, örneğin tek başına gittiği bir faaliyette açığa çıkmasıyla neden anlık, koşulların dayatması sonucu yaşar bu zaafı? Yoksa var olan zaafı bir zemin mi bulmuştur? Elbette cevap bellidir: hiçbir şey yoktan var olmaz. Esas olan var olan durumun açığa çıkma durumudur. Açığa çıkan durum neyi gösterir? Disipline olmuş bir alanda disipline uymak kolaydır. Fakat disiplini uygulamanın sana bağlı olduğu bir anda, disiplini yaşatmak senin öz disiplinine bağlıdır.
Özde yaşatmadığın bir şeyi koşulların dayatmasıyla kabullenmek o noktada belirleyici bir etki yaratmaz. Belirleyici olan senin özünün her koşulda yaşaması ve iradenin hâkim olmasıdır. Öz disiplinde bireyde her koşul altında irade koyma bilincinin gelişmesidir. Bu senin örgüte bağlılık zeminin, örgütü yaşatan kimliğindir. (Dersim’den bir Partizan)