DerlediklerimizGüncel

DENİZ ARAS | ‘Yerli ve milli’ faşizm!

Denilebilir ki; İslamcı iktidarın “yerli ve milli” faşizmi; her türden gerici burjuva ideolojisiyle, İslamcısı ve Kemalistiyle Türk faşizmini, uluslararası koşullara ve coğrafyamıza yeniden uyarlamıştır.

2023 yılını geride bıraktık. Yeni bir mücadele yılının ilk günlerinde, önümüzdeki yıllara dair gerçekçi olmakta fayda var. Enternasyonal proletarya ve ezilen dünya halklarının mücadelesi açısından bu önemli. Uluslararası alanda pandemi sonrasında “sağcı-muhafazakâr” denilen iktidarların yükselişi propaganda ediliyor.

Bu eğilimin süreceği de belirtiliyor. Gerçekte, bu iktidarların faşist oldukları açıktır. Öyle de tanımlamak gerekir. Uluslararası alanda faşizmin yükselişi ise emperyalist tekeller arasında rekabetin artması, Rusya’nın Ukrayna işgalinde olduğu gibi yer yer silahlı çatışmalara dönüşmesi ve genel olarak kapitalist sitemin süren ekonomik krizi ve dünya çapında kapitalist kâr oranlarının düşmesinden bağımsız değil.

Emperyalist tekeller arası rekabetin artması ve kapitalizmin krizinin çözümü için hangi yöntemlere başvurulduğu ise biliniyor. Emperyalist paylaşım savaşları, kapitalizmin krizinin çözülmesi için gündeme getirilmiş, savaş siyasetin başka araçlarla yürütülmesi olarak devreye girmişti. Faşizm ise özel mülkiyet rejiminin kurtarıcısı olarak sahneye davet edilmişti. Elbette amaç, kapitalizmin sürdürülebilirliğiydi.

Burjuvazinin o çokça propaganda ettiği “demokrasi”sinin gerçekte burjuvazinin sınıf diktatörlüğü olduğu bilinir. Burjuva demokrasisiyle övünen Almanya’nın TC faşizmiyle işbirliği yaparak TKP-ML’yi “Münih Komünistler Davası”nda yargılamasına, Avrupa’da yıllardır süren PKK yasağına, Ukrayna işgali sonrasında Dostoyevski’nin yasaklanması, Filistin ulusal direnişinin simgelerinin ve örgütlerinin kriminalize edilmesi ve dahası şimdilerde Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) kriminalize edilerek, “terör”le etiketleme çabalarına kadar bir dizi örnek verilebilir.

Burjuvazi kendisi açısından tehlike olarak gördüğü, kendi iktidarına biat etmeyen herkesi düşman olarak değerlendirmekte, burjuva demokrasisi maskesini çıkarmakta ve gerçek yüzü olan burjuva diktatörlüklerini devreye sokmaktadırlar. Hatta Fransa’da Macron’un “Emeklilik Reformu”nda olduğu gibi kendi yasalarını dahi uygulamamaktadırlar. Kapitalizmin krizi, burjuva demokrasilerinin sınırını da göstermektedir.

Uluslararası alanda bu gelişmeler yaşanırken “biz bize benzerizci” Türk hakim sınıfları da “batının ahlakını ve bilimini” değil faşizmini aldıklarından, faşist baskı ve katliamlarını zenginleştirerek sürdürmektedirler. “Hukuk devleti” olduğu her fırsatta propaganda edilen TC rejimi, kendi mahkemelerinin kararlarını bile uygulamamaktadır.

Türkiye’de faşizmin AKP ve Erdoğan’la iktidar olmadığı, kuruluşundan itibaren yönetim sistemi olarak var olduğu biliniyor. TC; Ermeni, Rum ve Süryani Soykırımı üzerine kurulmuş ve daha kuruluş sürecinde emperyalistlerle işbirliği içine girerek dönemin emperyalistlerinin 1917 Ekim Devrimi karşısında tampon bir devlet olarak kurulmasına rıza göstermeleri nedeniyle “piyangodan çıkmış”tır.

TC rejiminin kuruluşu, günümüzde kimi aklıevvellerin propaganda ettiği şekilde halk kitlelerine “ilerici kazanım” sağlamamış tam aksine demokratik devrim ihtimaline karşı gerçekleşmiştir. Yüzyıllık TC tarihi boyunca kimi istisnai dönemler hariç (ki bu dönemler de kitlelerin mücadelesinin yükseldiği dönemlerdir) faşizm hakim olmuştur. Türkiye’de faşizm, devlet aygıtı aracılığıyla yukarıdan aşağıya doğru örgütlenip sevk ve idare edilmiştir.

Yüz yıl önce “piyangodan çıkan bir vatan”a sahip olan Türk hakim sınıfları, zayıf ve güçsüz bir sermayeye sahip olmaları nedeniyle iktidarlarını korumak için kitlelerin mücadelesini zorla ve şiddetle ezme yolunu seçmiştir. Yüzyıldır uygulayageldikleri politika budur.

Bırakalım tutarlı bir burjuva demokrasisini, uluslararası durum nedeniyle uyguladıkları “parlamenter demokrasi” dahi kaba ve uydurmadır. TC’nin yüzyıllık demokrasi deneyimi, bu gerçeği fazlasıyla kanıtlamaktadır.

Ki gelinen aşamada Türk hakim sınıfları dünyada yükselen faşizmden ilham alarak “yerli ve milli” faşizmlerini “Türk usulü başkanlık rejimine” çevirmiş durumdadırlar. Esas fonksiyonu, faşizmi maskelemek olan parlamento işlevsizleştirilmiş, rejim Kanun Hükmünde Kararname denilen emirlerle idare edilir olmuştur. Türk hakim sınıfları, uluslararası alanda kapitalizmin krizinin doğrudan sonucu olarak faşizmin yükselişini “yerli ve milli” olarak yeniden üretmektedirler.

“Ustalık dönemi” olarak adlandırdıkları ve “Türkiye Yüzyılı” olarak pazarladıkları “yerli ve milli” faşizmlerinde “kindar ve dindar” nesil yetiştirme hedeflerinde belli bir yol aldıkları görülmektedir.

Erdoğan’ın “kadın da olsa çocuk da olsa” diyerek başlattığı saldırılardan, eski ülkü ocağı genel başkanını Ankara’nın ortasında torbacılara öldürten bir faşist parti liderinin meclis kürsüsünden Kürt halkını hedef göstererek soykırım çağrısı yapmasına ve “Meyhane solcuları, merdane devrimcileri” diyerek ilerici ve devrimcileri tehdit etmesine uzanan bir süreklilik söz konusudur.

Üstelik bu süreklilik, son örneğini Amed 5 Nolu Hapishane’nin dünyaca ünlü işkencecisi olan bir faşistin adının bir okula verilmesinden, akademisyen ünvanlı bir kişinin Roboski katliamı güzellemesine ve kendi milli bayrağını ceza olarak paylaşma hukukuna kadar zenginleştirilerek sürdürülmektedir.

Kürtler başta olmak üzere çeşitli milliyetlerin yanında sığınmacılar ve Filistin direnişi üzerinden Araplara yönelik sürdürülen ırkçı ve şovenist saldırganlık bir futbol maçı üzerinden yaygınlaştırılmakta, sağcısından “sol”cusuna bütün çevreler “Cumhuriyetin değerleri” adı altında M. Kemal’in arkasında yedeklenmektedir.

Denilebilir ki; İslamcı iktidarın “yerli ve milli” faşizmi; her türden gerici burjuva ideolojisiyle, İslamcısı ve Kemalistiyle Türk faşizmini, uluslararası koşullara ve coğrafyamıza yeniden uyarlamıştır. Dünyada benzerlerini gördüğümüz bu faşist dalga, “seküler” olarak adlandırılsa da gerçekte lümpen proletaryanın ideolojisidir.

Lümpen proletarya, sokaklarda mafya çetelerine insan kaynağı olurken fikri iktidar olmuştur. Faşizm yerli ve milli olarak güncellenmiştir!

(Yeni Yaşam. 3 Ocak 2024)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu