GüncelMakaleler

Denge Azadî | TC Çıkmazında KDP Gerçekliği: Kirli Bir Siyasetin Kürt Yüzü

"Emperyalistlerin ve bölge gerici devletlerinin uygulamaya koyduğu bu politikada sahadaki aktör KDP olarak ortaya çıkmaktadır. Kürt ulusunun kazanımları bir kez daha içten ihanetle ortadan kaldırılmak istenmektedir"

Ne ilk ne de son diyebileceğimiz bir KDP-TC gerçekliğine daha şahitlik ediyoruz. Mevcut tablo gösteriyor ki; son on yılda Kürtlerin Ortadoğu’da muazzam direnişlerle ezilenlerin tarih sahnesine yazdırdığı kazanımlara yapılan ve yapılacak en acı saldırılar “birakujî” şiarıyla gerçekleşen ve gerçekleşecek olanlardır.

Kürdün yüreğinde tarihsel ve güncel acı bir gerçeklik olan “birakujî”, dün olduğu gibi bugün de TC özgülünde egemenler için kullanılan politik hamle olarak görülmektedir. Osmanlı’dan torunlarına; Kürt halkı ile coğrafyası üzerinde iktidar olan veya iktidar olma eğilimi gösteren her gücün kullandığı politik bir argüman olan “böl, parçala, yönet” şiarı, Kürt tarih sahnesinde her zaman Kürt halkının özgürlük mücadelesine ket vuran bir yerde durmuştur.

Ve özgürlük mücadelesine karşı işgal, katliam, tecavüz, asimilasyon, imha pratiklerinin yanında bu politik yöneliminde de ciddi bir deneyime sahip olan TC’nin, KDP ile kurduğu ilişki veya KDP üzerindeki hakimiyeti bugün açısından sadece TC ve KDP çıkarları üzerinden tartışılacak bir mesele de değildir.

Bu yönelimin esas hedefinin PKK’nin özelde Rojava olmak üzere Ortadoğu’dan tasfiyesi olduğu gayet açıktır. Ortadoğu’da bulunan bütün egemen güçlerin ve uşaklarının ekonomik, siyasal çıkarlarına ters düşen PKK’nin, Ortadoğu varlığı bu minvalde bir yandan da TC ve KDP iş birliği üzerinden hedef alınmaktadır.

KDP: Tarihsel Pasiflik Ekseninde İşbirliği

12 Eylül askeri faşist darbesinin içerde devrimci ve yurtsever kesime dönük başlattığı siyasi soykırım ve katliamların devamında Başûr’dan Bakûr’a gerilla yönelimini koyan Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi’ne karşı TC ilk sınır ötesi operasyonunu 25 Mayıs 1983’te başlattı.

TC’nin özelde gerillayı ve KDP’yi etkisiz kılma eksenli başlattığı bu harekata karşı koymayarak sınırın 5 km içerisine çekilen KDP güçleri; TC karşısında ilk pasifliğini böyle bir pratikle verdi. Ve devamında gelişen ekonomik, siyasal işbirliği 90’larda PKK’ye karşı operasyonlara ortak olmakla pekişti.

Gelinen aşamada KDP çizgisi her zaman dört parça Kürdistan’da Kürt halkının ulusal ve birlik çıkarlarına aykırı olmakla yetinmedi. Kendi siyasal ve ekonomik çıkarlarını Kürt halkının ulusal ve birlik çıkarları üzerinde gören KDP; Kürt halkına karşı işlediği bütün suçları da PKK üzerine yıkmanın çabası içerisindedir.

Rojava Devrimi’nden, IŞİD’in Şengal ve Maxmûr işgallerine ve gelinen aşamada Zinê Wertê, Heftanîn’e kadar tamamıyla TCvari bir anlayışla Kürt halkının Ortadoğu’daki kazanımlarına yapılan saldırıların yolunu açmanın ötesinde, TC ile kurduğu işbirliğiyle bu saldırılara ortak olan bir KDP gerçekliği var.

Neticede 2 Eylül’de Neçirvan Barzani, beraberinde bir heyetle Türkiye’ye gelerek Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan ile bir görüşme gerçekleştirdi. R.T.Erdoğan’ın çağrısı üzerine gerçekleşen görüşme Irak basınında da “KDP Ankara’nın hizmetinde” yorumlarıyla yer edindi. Görüşmenin ardında yapılan açıklamalardan; görüşmenin ekonomik, siyasal ilişkilerin güçlenmesi ve PKK’ye karşı mücadele mücadelenin boyutları üzerine şekillendiği açıkça ifade edildi. Bu eksen de KDP cephesinde yapılan bütün açıklamalarda TC’nin saldırıları görmezlikten gelinmekte ve PKK suçlanmaktadır. Hatta ziyaret sonrasında KDP tarafından yapılan açıklama, tam anlamıyla MİT’in kaleminden çıkmış bir görüntü izlenimi verdi.

IŞİD’in Şengal ve Maxmûr saldırılarında Ezidi ve Kürt halkını katliamla yüz yüze bırakan KDP güçlerinin direnmeden bölgeyi IŞİD’e teslim ettiğini dünya kamuoyu şahitlik etti.

Buna karşı öz savunma güçlerini kuran PKK’nin Şengal ve Maxmûr’u nasıl IŞİD’ten temizlediğine de dünya şahit oldu. Ama gelinen aşamada işgalci TC’nin bu bölgeye yaptığı saldırıların sorumlusu olarak PKK’yi suçlayan KDP; bölgede sarsılan iktidar prestijini de ezilen halklara uygulanan saldırılarla toparlamaya çalışmaktadır. İhanetin ötesinde kirli bir siyasetin bir parçası olmaktan asla vazgeçemeyen KDP bugün bu kirliliği geliştirmeye çalışarak Kürt halkına karşı TC’leşmektedir.

Bölge halkı içinde de ciddi bir tepki toplayan KDP; aynı zaman da MİT eksenli bir baskı ve tutuklama furyasını da eksik bırakmamaktadır. Bütün bu gelişmeler KDP’nin TC’nin yörüngesinde hareket ettiği, bölgede başta ABD ve Fransız emperyalizmi eliyle yürürlüğe konulan bir politikanın sahadaki aktörü olarak konumlandırıldığı anlaşılmaktadır.

Mesele sadece Irak Kürdistanı ile sınırlı değildir. Rojava’da da KDP çizgisine yakın partilerin “ulusal birlik” adı altında özerk yönetime ortak edilmesi çalışmaları da düşünüldüğünde, Kürt Özgürlük Hareketi’ne tasfiye dayatılmaktadır. Daha doğru bir ifade ile PKK’nin KDP’lileşmesi, Kürt ulusuna ihanet ederek, devrimci yanının törpülenmesi amaçlanmaktadır.

Emperyalistlerin ve bölge gerici devletlerinin uygulamaya koyduğu bu politikada sahadaki aktör KDP olarak ortaya çıkmaktadır. Kürt ulusunun kazanımları bir kez daha içten ihanetle ortadan kaldırılmak istenmektedir. Ancak ne var ki Kürt eski Kürt değildir! Yaşanan bu gelişmelerin farkındadır ve buna uygun bir tavır almaktadır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu