Hapishaneler, Açlık Grevleriyle yine gündemde. Hapishanelerde uygulanan tecrit, izolasyon, işkence, çıplak arama vb.’ye karşı başta PKK önderi A. Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için PKK’li tutsakların başlatmış olduğu Dönüşümlü Açlık Grevi (AG) direnişi 65. Günü geride bıraktı. 22 yıldır A. Öcalan üzerinde ağır bir tecrit uygulanıyor. Son 5 yıldır ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmüyor.
TC devleti kurulduğundan bu yana muhaliflerini zindanlara kapatmakla kalmamış, işkenceler uygulamış, gözaltında kaybetmiş, idam sehpalarında yaşamlarına son vermiştir.
Daha kuruluş aşamasından hemen sonra 1923’te Osmanlı’dan devraldığı hapishanelerin onarım ve inşasını gerçekleştirip, 1933 yılında da İtalya’dan uzmanlar getirip yeni hapishaneler inşa edilmesinin adımlarını atmış, yeni hapishane yapımlarına hız vermiştir. 1929 yılından 1950 yılına değin 87 hapishane inşa edilmiş. 1950 yılında A. Menderes başkanlığındaki Demokrat Parti hükümeti, 149 hapishaneyi 3.5 yıl içerisinde inşa etmiş. DP hükümetinin yol yapımındaki hızından dolayı A. Menderes için ‘‘yollar kralı’’ diye adlandırılırken diğer yandan bir de ‘‘hapishaneler kralı’’ olarak da ün yapmıştır. Gerçi bugünkü AKP iktidarının gerçekleştirdiği hapishane yapımı konusunda DP döneminde inşa edilenler “devede kulak kalır” desek yeridir. AKP iktidarı döneminde 2006 yılından 2019 yılına kadar, 14 yıllık bu dönemde tam 116 hapishane inşa edilerek kullanıma açılmıştır.
Yapımı devam eden 48 hapishanenin de 2021 yılına kadar yapımının tamamlanacağı Adalet Bakanı tarafından açıklanmış bulunmaktadır.
1980’li yıllara kadar hapishanelerde adli ve siyasi tutuklular aynı koğuşlara konulmaktaydı. Nazım Hikmet, Kemal Tahir, Rıfat Ilgaz, Mihri Belli, Hasan İzzettin Dinamo, Zekeriya Sertel vb. anılarını anlatan siyasi yazarların anlatımlarından adli tutuklularla birlikte aynı koğuşlarda kaldıklarını öğreniyoruz.
12 Eylül 1980’de AFC’nin işbaşına gelmesiyle birlikte Diyarbakır, Mamak, Metris, Bayrampaşa Özel Tip hapishaneleri; uygulanan işkence, vahşet ve aynı zamanda da direnişle anılmaya başlamıştır. Bu tarih, Türkiye’de yaşamın geneli açısından olduğu gibi hapishaneler açısından da bir dönüm noktası olduğunu göstermektedir.
Hapishanelerde Tecrit ve Tretman Politikası
İşte tam da bu süreçte hapishanelerde “tretman”’ uygulamaları ortaya atılır.
Nedir bu tretman? İyileştirme anlayışı denilen bu “tretman”ın esası devrimci tutsakların yaşamlarına müdahale etmekten başka bir şey değildir. Hapishaneler “terör” yuvası olarak gösterilerek devrimci tutsaklara yönelik her türlü müdahaleyi meşrulaştırmak hedeflenmiştir. Tretmanın esasını ise faşizme göre “iyileştirmeyi” olanaklı kılacak mimari yapılar, özel güvenlikli hapishaneler inşa etmek oluşturmuştur.
12 Mart darbesinin ardından çıkarılan yasalarla askeri hapishanelerde tutulan bütün tutukluların “asker” olarak kabul edileceği karar altına alınır. Bu kararla birlikte devrimci tutsaklara yönelik yaptırım uygulamalar gündeme gelir: Saçların kısa kesilmesi, asker gibi hazır olda sayım verilmesi, tek tip elbise vb. bir yığın yaptırım.
12 Mart askeri darbe döneminde başlatılan fakat 1974 affıyla kesintiye uğrayan ve tam olarak yaşama geçirilemeyen bu uygulamalar, 12 Eylül’de işbaşına gelen AFC tarafından daha da vahşice dayatılır. 12 Mart’ın birçok dayatması devrimci tutsakların 24 saatini kuşatacak şekilde yeniden gündeme getirilir. Hapishanelerde talim yaptırmalar, ırkçı-faşist marş ezberletmeler, TTE dayatması getirilmiştir.
Tüm bu dayatma ve işkence, devrimci tutsaklar tarafından Açlık Grevleri (AG), Ölüm Oruçları (ÖO) ve direnişlerle karşılanır. Diyarbakır, Mamak, Metris, Bayrampaşa Özel Tip hapishanelerinde gerçekleşen direnişlerde, AG ve ÖO’da şehit düşenler olur. Bu direnişler sonucu TTE uygulamasından vazgeçilir. Diyarbakır, Metris, Bayrampaşa Özel Tip hapishanelerindeki direnişlerde onlarca devrimci ve yurtsever tutsak ölümsüzleşir.
Hapishanelerde koğuş sistemindeki direnişleri kırmak için iktidarlar yeni tip hapishaneler inşa etmeye başlarlar. Bu yeni tip hapishanelerin temel özelliği “oda sistemine” geçiştir. Devrimci tutsakların yaşam alanları daha da daraltılacaktır. 1 ve 3 kişilik özel kapalı hapishanelerin yapımına hız verilir. H Tipi olarak adlandırılan Bayrampaşa Özel Tip Hapishane, 4-6 kişilik küçük koğuşlardan oluşmaktadır. Yine Eskişehir Hücre Tipi ilk yapılan hapishanedir.
“Terörle Mücadele Kanunu”nda “terör” nedeniyle tutuklananların yani devrimci, komünist tutsakların 1-3 kişilik hücrelere konulması kararı 1989 yılında yinelenir. Ve devrimcilerin “tabutluk” adını verdikleri Eskişehir Hapishanesi’ne sevkler yapılır. Hapishaneler ve dışarıda başlatılan direnişler sonucu “tabutluk” kapatılır. Fakat faşizm bu hapishane modellerinde ısrarcıdır. 1996 yılında Eskişehir Hapishanesi yeniden açılır. Devrimci tutsaklar iktidarın bu politikasına karşı tüm hapishanelerde AG ve ÖO direnişleri başlatılır. 69 gün süren ÖO’da 12 devrimci tutsak şehit düşer. Eskişehir Hapishanesi tekrar kapatılır.
2000’li yılların başlarında 1-3 kişilik F tipi hapishanelerin gündeme getirilmesiyle, F Tipi hapishaneleri “tecrit” ve “izolasyon”, “kişiliksizleştirme” ve “kimliksizleştirme”nin uygulanacağı hücre tipi mekanlar olarak değerlendiren devrimci tutsaklar, 20 Ekim 2000 tarihinden itibaren AG’ye başlar ve direnişlerini kademeli olarak da ÖO’na dönüştürürler.
19 Aralık 2000 tarihinde ÖO’nun sürdürüldüğü 20 hapishaneye aynı anda binlerce asker ve polisle operasyon yapıldı. İş makineleriyle hapishane duvarları yıkılır. Çeşitli gaz ve yangın bombalarıyla katliam gerçekleştirilir. Devlet saldırısında 29 devrimci tutsak şehit düştü, yüzlerce devrimci ateşli silahlarla yaralandı.
Bu katliam sonrasında devrimci tutsaklar zorla götürüldükleri F tipi hapishanelerde de ÖO’na devam ettiler. 2000 yılı boyunca devam eden direnişlerde ve ÖO’da 122 devrimci tutsak şehit düştü.
Hapishanelerdeki direnişe ses olalım!
2020 yılında 21 kişi hapishanede yaşamını yitirdi. Türkiye genelinde hapishanelerde 604’ü ağır olmak üzere bin 605 hasta tutuklu bulunmaktadır. Ağır hasta tutsaklar Adli Tıp Kurumu’nun ‘‘hapishanede kalamaz’’ raporuna rağmen tahliye edilmiyorlar.
Gümüşhane Hapishanesi’nde M. Kabakçıoğlu’nun tek kişilik hücrede plastik sandalye üzerinde yaşamını kaybetmesine dair fotoğrafların paylaşılması hapishanelerdeki ihmal iddialarını da gündeme taşımış oldu. Yine Tekirdağ F Tipi Hapishane’de kalan hasta tutsak Sıtkı Bektaş mide kanaması sonucu yaşamını yitirdi. 28 yıldır hapishanede tutulan Bektaş, birçok hastalığı bulunması nedeniyle yapılan başvurulara rağmen tahliye edilmeyerek ölüme sürüklendi.
Hapishanelerde salgın döneminde sağlığa erişim konusunda ciddi sıkıntılar var. Hastalıkları bedeniyle dışarıda tedavileri yapılması gereken tutuklu ve hükümlüler tahliye edilmiyor. Hasta tutuklular geliş ve gidişlerde uygulanan çıplak arama nedeniyle hastaneye gitmek istemiyorlar. Salgınla ilgili hastalananlar herhangi bir tedavi uygulanmayarak tek kişilik hücrelere konularak tecrit ediliyorlar.
27 yıldır İmralı adasında bir hücrede tutulan A. Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması, ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmesi için 27 Kasım 2020’de başlayan süresiz dönüşümlü açlık grevi 100’ün üzerinde hapishaneye yayılmış durumda.
A. Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için dışarıda da AG’ler ve çeşitli eylemlilikler yapılıyor. Maxmur Kampı’nda, Yunanistan’ın Lavrio Kampı’nda AG’ler yapılıyor. Yine Almanya’nın başkenti Berlin’de parlamento önünde 11 Ocak 2021’de başlatılan ve Partizan’ın da destek verdiği oturma eylemi gerçekleştiriliyor.
27 Kasım’da başta A. Öcalan üzerinde hapishanelerde uygulanan tecride son verilmesi için başlatılan Açlık Grevine ses olmak, direnişin sesini yükseltmek için çalışmak görevdir. Hapishanelerdeki tecrit ve keyfi uygulamaların kaldırılması sadece içerideki tutsakların mücadelesiyle kaldırılamaz. Dışarının, kitlelerin eylemleri belirleyicidir. Görev başına… Direnişe ses olmaya…